İran ve bölge uzmanı Mehmet Akif Koç, Reisi’nin ölümü sonrası yeniden gündeme gelen “cennet” ve “cehennem” kavramları ve kullanılan töresel üzerinden yorumladı…
İran Cumhurbaşkanı Ayetullah İbrahim Reisî ve beraberindeki resmi heyeti taşıyan helikopterin 19 Mayıs günü Tebriz yakınlarında dağlık bir arazide düşmesi ve içindekilerin ölümü üzerine, kamuoyunda ve sosyal medyada lehte ve aleyhte çeşitli tartışmalar yaşandı. Muhtemelen bir süre daha devam edecek olan tartışmalarda bir kesim, ölenlerin şehit olduğunu ve cennete gittiğini savunurken; bir başka kesim de İran politik sisteminin hem ülke içinde hem dışındaki yönetim ve siyasi tasarruf şekline itiraz ederek, “ölenlerin ellerinde kan olduğunu” ve cennete gidemeyeceğini savunuyor. Bu tartışmalarda kullanılan bir afiş/görselise sosyal medyada hızla popüler oldu ve cennet-cehennem tartışmalarını yeniden alevlendirdi ( ). Bu tür ideolojik tartışmalara bu yazının kapsamı içerisinde girmeyeceğim, ama söz konusu afiştekilerin büyük çoğunluğunu “İran uzmanlarının” bile bilmemesi karşısında, hem hafızaları tazelemek açısından hem de Devrim’in 45 yılını özetlemesi hasebiyle afişteki bu kişilere kısaca değinmek istiyorum (afişteki sıralamaya göre soldan sağa olacak şekilde ve sırayla):
1. İmam Ali er-Rıza (770 Medine – 818): İran 1979 Devrimi’nden sonra 12 İmam Şiiliğinin (İmamiyye) hızla politik ve kültürel üssüne dönüşse de on iki İmam arasında kabri İran’da bulunan tek şahsiyet İmam Rıza’dır. 12 İmam silsilesinin 8’inci sırasında yer alan İmam Ali er-Rıza (765-818), Şiî kaynaklarına göre, bugünkü Meşhed yakınlarında, Abbâsî halifelerinden Me’mûn’un emriyle zehirlenerek öldürüldü. Kabri zaman içinde mukaddes bir ziyaretgâha dönüştü ve günümüzde yılda ortalama 20 milyon kişinin ziyaret edip dua ve tazimlerini sunduğu bir merkez konumunda. İran Şiiliği açısından çok önemli olan İmam Rıza’nın erkek kardeşleri Seyyid Ahmed bin Musa ile Seyyid Muhammed bin Musa’nın kabirleri Şiraz’daki Şah Çerağ Türbesi’nde, kız kardeşi Fatımâ-yı Mâsume’nin kabriyse Kum’da medreselerin etrafında sıralandığı büyük camideki türbededir. Kendisi de Meşhed doğumlu olan ve burada yetişen, bir dönem Meşhed’deki bu türbenin devasa kaynaklara hükmeden vakfının başına getirilen ve soy itibariyle de seyyid olduğuna inanılan İbrahim Reisî’nin İmam Rıza’ya kavuşma sahnesi bu yönüyle yoğun bir sembolizm çağrıştırır.
2. General Kasım Süleymani (1957 Kerman – 2020): Süleymani, Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde yer alan ve İran dışındaki askeri-istihbari operasyonlardan sorumlu Kudüs Gücü'nün komutanıydı. Bu resmi pozisyonunun çok ötesinde askeri ve etkili bir siyasi figür olarak görülen Süleymani, İran'ın bilhassa son yirmi yılda Ortadoğu politikalarının da baş mimarı ve sahada yürütücüsü olarak biliniyordu. Özellikle Suriye İç Savaşı’nda Halep başta olmak üzere, Sünni Arap yoğunluklu şehirlerin Esad yönetimi kontrolüne yeniden girmesi sürecinde çatışmalardaki rolüyle, Sünnilerin büyük çoğunluğunun yoğun tepki ve düşmanlıklarını üzerine çekmişti. ABD Başkanı Trump’ın talimatıyla 2020 Ocak ayında Bağdat Havalimanı’nda bombalı bir saldırıyla öldürüldü. Süleymani bilhassa ölümünün ardından Ortadoğu Şiileri’nin modern teopolitik muhayyilesinde, Hz. Ali’nin sadık taraftarı olan meşhur Arap cengâveri Mâlik bin Eşter ile özdeşleştirilir.
3. Ayetullah Seyyid Muhammed Ali Âl-i Hâşim (1962 Tebriz – 2024): Düşen helikopterde Reisî ile birlikte hayata veda eden Tebriz (Doğu Azerbaycan) Cuma İmamı Âl-i Hâşim de Devrim Lideri Ayetullah Ali Hamaney gibi Tebriz Türkü’dür ve Türkçe konuşur. Hamaney’e yakın bir isim olan ve Tebriz’de de Liderliğin dini temsilcisi makamında olan Âl-i Hâşim, genellikle ordu içindeki dini endoktrinasyon çalışmaları içinde görev aldı. 2009-2017 yıllarında Rehber Hamaney’in emriyle Veliy-yi Fakih’in temsilciliği ve İran Ordusu'nun [düzenli ordu, erteş] siyasi ideoloji teşkilatının başkanlığı yürüttü. 2024 seçimlerinde Meclis-i Hubregân (Devrim Lideri’ni tespit etmeye yetkili din adamlarından oluşan Uzmanlar Meclisi) üyesi olarak da seçildi.
4. Hüseyin Emir-Abdullahiyân (1964 Damğan – 2024): Helikopter kazasında ölen bir başka isim olan Emir-Abdullahiyan, uluslararası ilişkiler doktoralı bir kariyer diplomat olup, muhafazakâr cenaha ve Devrim Muhafızları’na yakınlığıyla biliniyordu, 2007-2010 yıllarında Bahreyn Büyükelçiliği yaptı. Ilımlı kanattan Ruhani başkanlığındaki hükümette Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in yardımcılığı görevinden sonra, 2021’de cumhurbaşkanlığına seçilen İbrahim Reisî tarafından Dışişleri Bakanı olarak atandı.
5. Ayetullah Ali Kuddusî (1927 Hemedan – 1981): Ayetullah Kuddusî, Ayetullah Humeynî’nin Kum’daki yakın talebelerinden olup, onun 1964’te sürgüne gitmesinden itibaren İran’da politik mücadelesine destek olan isimler arasındaydı. 1979 Devrimi öncesi ve sonrasında da aktif görevler aldı, Devrim’den sonra İslam Cumhuriyeti’nin Başsavcılık makamına getirildi, devrim mahkemelerinin kuruluş ve işleyişindeki kritik isimler arasındaydı. 1981’de Başsavcılık makamındayken bombalı bir suikast sonucu öldürüldü.
6. Mahmud Kandî (1944 Tahran - 1981): Doktorasını ABD’de University of California’da tamamladı. Tahran Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünde öğretim üyesiyken, Muhammed Ali Recâî başbakanlığındaki kabinede Enformasyon ve İletişim Bakanı olarak atandı. 1981 Haziran ayında İslam Cumhuriyeti Partisi genel merkezine düzenlenen ve yetmişten fazla üst düzey yetkilinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıda öldürüldü.
7. Muhammed Cevad Tondguyân (1950 Tahran – 1991): Petrol mühendisi olan Tondguyân, 1979 Devrimi’nin ardından Bilim Bakan Yardımcısı olarak atanmıştı. Ardından 1980 Eylül ayında Muhammed Ali Recâî başbakanlığındaki kabinede Petrol Bakanı olarak atandı. İran-Irak Savaşı’nın başlarında, 1980 Kasım ayında Huzistan bölgesindeki cephe hattını ziyareti esnasında, yardımcısıyla birlikte Irak ordusu tarafından esir alındı ve Bağdat’a götürüldü. Uzun bir süre kendisinden haber alınamadı, Iraklı yetkililer Ekim 1990’da yaptıkları açıklamada, esir alındıktan iki yıl sonra intihar ettiğini duyurdu. Tondguyân’ın na’şı 1991 yılında İranlı yetkililere teslim edildi, İran tarafı ve ailesi işkence edilerek öldürüldüğünü belirtti ve tazminat talebinde bulundu.
8. Ayetullah İbrahim Reisî (1960 Meşhed – 2024): 1979 Devrimi’ni coşkuyla alkışlayan Kum’daki medrese öğrencileri arasındaydı. 1981’de henüz 21 yaşındayken Tahran yakınlarındaki Kerec şehrinin (ve ayrıca Hemedan’ın) savcılığına atandı, 1989’da Tahran Başsavcısı odu. 1988’de binlerce sol/sosyalist mahkûmun cezaevlerinde infazında görev alan dört kişilik “ölüm komitesi” üyesi olduğu gerekçesiyle sürekli eleştiriye uğradı. 2004’te Yargı Erki Birinci Başkan Yardımcısı oldu, 2014-2016 döneminde İran Genel Başsavcısıydı. 2016’da Rehber Hamaney tarafından Meşhed’deki İmam Rıza Türbe ve Külliyesi Vakfı başkanlığına atandı. 2017’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hasan Ruhani’ye karşı kaybetti, 2021 seçimlerinde ise cumhurbaşkanı seçildi. Ali Hamaney’den sonra Devrim Liderliği için en güçlü adayların başında ismi zikrediliyordu. 2024 Mayıs’taki helikopter kazasında hayatını kaybetti.
9. Malik Rahmetî (1982 Merage – 2024): Hukuk tahsili gören Rahmetî de Azerbaycan Türklerindendi. Daha önce İran Özelleştirme Kurumu başkanlığı ve Meşhed’deki İmam Rıza Türbe ve Külliyesi Vakfı başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştu. Rahmetî Tebriz başkentli Doğu Azerbaycan Vilayeti (Ostan) Valiliğine 2024 Ocak ayında atanmıştı. İran’da Devrim’den sonra ayrı bir politik güç merkezi oluşturan İmam Sadık Üniversitesi çıkışlı olup, bu çevreye mensuptu.
10. Muhsin Fahrizâde (1958 Kum – 2020): Nükleer fizik alanındaki çalışmalarıyla bilinen ve Devrim Muhafızları Ordusu’nda generel rütbesinde bulunan Fahrizâde, 1979 Devrimi’nden sonra kurulan Devrim Muhafızları’na ilk döneminde katılmıştı. 1991’den itibaren İmam Hüseyin Üniversitesi’nde fizik profesörü olarak ders verdi. İranlı ve uluslararası kaynaklarca İran nükleer prpgramının mimarı olarak nitelendirilen Fahrizâde, 2020 Kasım ayında uğradığı bombalı suikast sonucu hayatını kaybetti.
11. Muhammed Ali Recâî (1933 Kazvin – 1981): Şah döneminde Halkın Mücahidleri ve İran Özgürlük Hareketi gibi muhalif grupların içinde rejime karşı mücadele eden Recâî, 1979 Devrimi’nin ardından üniversitelerin İslamileştirilmesi hareketinin öncülerinden biriydi. 1979-81 yılları arasında sırasıyla eğitim bakanı, dışişleri bakanı, başbakan ve son olarak ilk cumhurbaşkanı Beni Sadr’ın Humeynî’yle ters düşmesi sonucu cumhurbaşkanı olarak görev aldı. 1981 Ağustos’ta Başbakan Muhammed Cevad Bâhoner ile toplantı esnasındayken odaya getirilen bomba dolu bir çantanın infilak ettirilmesi sonucu öldürüldü.
12. Muhammed CevadBâhoner (1933 Kerman – 1981): 1979 Devrimi öncesinde Muhammed Ali Recâî gibi cezaevinde tutulmuş ve eziyet görmüş isimler arasındaydı. Devrime giden süreçte Humeyn taraftarları arasında aktif bir teşkilatçı ruhani olarak sivrildi, Ayetullah Mutahhari ve Ali Şerîatî gibi Tahran’daki prestijli ve devrimci Hüseyniye-i İrşad’ın coşkulu hatiplerinden biriydi. Devrimden sonra anayasa hazırlama konseyi üyesi, milletvekili, eğitim bakanı ve bilahare Recâî’nin cumhurbaşkanlığı döneminde başbakan olarak görev yaptı. 1981 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recâî ile toplantı esnasındayken odaya getirilen bomba dolu bir çantanın infilak ettirilmesi sonucu öldürüldü.
13. Ayetullah Muhammed Beheştî (1928 Isfahan – 1981): Önemli bir düşünür ve hukukçu olan Ayetullah Beheştî, Humeynî’nin sürgünde olduğu dönemde Devrim’i İran’da örgütleyen kilit figürlerden ve defalarca tutuklanarak cezaevi tecrübesi de yaşayıp halkın saygısını kazanmış prestijli din adamlarından biriydi. Devrim sonrası velâyet-i fakih anayasasının ana mimarları biri de keza oydu. 28 Haziran 1981’de Halkın Mücahidleri örgütü tarafından İslam Cumhuriyeti Partisi genel merkezine düzenlenen ve yetmişten fazla üst düzey yetkilinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıda öldürülen en kritik figür Beheştî’ydi. Devrim’in hemen ardından kurulan Devrim Konseyi’nin de kudretli başkanıydı. Aynı zamanda felsefe doktorası olan, İngilizce, Almanca ve Arapça konuşan bir entelektüeldi. Henüz sağlığında Ayetullah Humeynî’den sonra Devrim Liderliği için ismi geçen en güçlü adaylardan da biriydi.
14. Ayetullah Ruhullah Humeynî (1902 Humeyn – 1989): Humeynî modern dönemdeki İslami hareketler arasında devrim yaparak başarıya ulaşabilmiş tek hareketin lideriydi. 1960’ların başında Şah rejimine karşı aktif olarak başladığı politik mücadelesinde 15 yıl Bursa, Necef ve Paris’te sürgün hayatı yaşadı. 1979 Şubat’ta döndüğü Tahran’da ilk günden itibaren Devrim’in İslamileşmesi için gayret etti, zamanla çok sevilen ve çok nefret edilen bir figüre dönüştü. Saygın bir din adamı, irfan ehli, şair ve düşünür olmasının yanında, zaman zaman acımasız bir politik liderlik kariyeri oldu. 1970’lerin başında Necef’te sürgündeyken geliştirdiği Velâyet-i Fakih doktriniyle, Şii dini düşüncesinde ve Şiilerin tüm bölgedeki politik temsilinde çığır açtı. 1989’da kalp rahatsızlığı sebebiyle hayata veda etti.
Yorum Yazın