Bizim gelir vergisi sitemi güya üniter bir sistem ama nedense kanunda ifadesini bulan yedi gelir unsurundan elde edilen gelirler, stopaj usulü sadece bir vergi güvenlik unsuru olarak kabul edilecek, stopaj usulü ile vergisi ödense de stopaj mahsup edilerek gelirler tek bir belgede beyan edilmemektedir. Bu sorun çözülmedikçe demokrasi, hukuk devleti ilkeleri, çağdaş bir anayasa söylemi hep eksik, çok eksik kalacaktır.
Devlet gibi bir devlet, anayasa gibi bir anayasa, demokrasi gibi bir demokrasi, hukuk devleti gibi bir hukuk devleti, hatta laiklik gibi bir laiklik ancak doğru dürüst bir gelir vergisi kanunu ile mümkün.
Laiklik-gelir vergisi ilişkisini izninizle başka bir yazıda ele alabilirim.
Çok eleştiri alabilirim ama ilk okuduğunuzda anlamsız gibi gelebilecek bir iddiayı dile getirmek istiyorum bugünkü yazımda.
Bu iddiam, abartılı bir anlatım olabilir, Türkiye kamu maliyesi sisteminde bir gelir vergisi kanununun olmadığıdır, hiç de olmadı, yakın gelecekte de olabilme ihtimalini hiç de güçlü görmüyorum.
Kamu maliyesine bence sakat, hadi hafifletelim kelimeyi, eksik bir bakışla yaklaşanlar şunu diyebilirler hemen, “yahu, 1960 tarihli, 197 sayılı çok kapsamlı bir gelir vergisi kanunumuz mevcut, nasıl oluyor da kamu maliyesi sisteminde bir gelir vergisi kanunumuz yok diyebiliyorsun?
Hazine ve Maliye Bakanlığımız 1960’dan günümüze DOĞRU DÜRÜST bir gelir vergisi kanunu çıkaramamış, işletememiş ama bir deyimimiz vardır, “yiğidi öldür ama hakkını ver”, çabuk ve sağlıklı veri, en genelinde kamu maliyesi istatistikleri yayınlıyor ve bendeniz de zaten bu iddiamı Maliye’nin yayınladığı vergi istatistiklerine dayandırıyorum.
Maliye Bakanlığının yayınladığı vergi ve harcama istatistikleri içinde iğne ile kuyu kazar gibi veri aramak istemiyorsanız, mesleki olarak konuya çok da yakın değilseniz, Prof. Murat Batı (19 Mayıs Üniversitesi) doğru zamanda çok toparlayıcı olarak T24 sitesinde bu istatistikleri hap gibi ama değersizleştirmeden sunuyor, hararetle öneririm.
Gelelim vergi istatistiklerine.
2024 senesinin bütününde Maliye (GİB) 7 trilyon 305 milyar ₺ (yuvarlayarak) vergi toplamış, buradan kalkarak, bugünkü konum bu değil, Türkiye için çok düşük bir vergi yükü ile karşılaşıyorsunuz, bu kadar düşük bir vergi yükü ile (vergiler/milli gelir) nitelikli kamu hizmeti üretmek mümkün değil, bu konuya başka bir yazıda gireceğim.
2024 toplam vergi tahsilatı içinde gelir vergisinin 1 trilyon 528 milyar ₺, oran ise yüzde 21 bile değil, bu oran da gelişmiş bir vergi sistemi için çok düşük bir oran.
Ancak, günlük siyasi tartışmaların popüler bir ifadesi ile “turbun büyüğü heybede”.
Gelir vergisi tahsilatında üç temel yöntem var; beyan usulü, stopaj usulü, geçici gelir vergisi yöntemi.
Toplam gelir vergisi tahsilatı (2024) içinde beyan yoluyla tahsil edilen gelir vergisi 72 milyar ₺, stopaj yoluyla tahsilat 1 trilyon 427 milyar ₺, geçici gelir vergisi ise 29 milyar ₺.
Bu mutlak rakamlar bir şey ifade etmeyebilir ama oransal olarak beyan usulüyle yapılan gelir vergisi tahsilatı toplam vergi tahsilatının %0.98 yani yüzde birin bile altında, stopaj ve geçici vergi olarak tahsil edilen gelir vergisi toplam vergi gelirlerinin ancak yüzde yirmisi.
Gelelim işin esasına; toplam vergi gelirleri içinde beyan usulüyle ödenen gelir vergisi yüzde birin altında ise, kimse kusura bakmasın, ortada ciddiye alınabilecek bir gelir vergisi sistemi ve bu sistemin hukuki temelini oluşturan bir gelir vergisi kanunu yok demektir.
Temettü dağıtımından elde edilen gelir de gelir vergisi kapsamında vergilendiriliyor ama çok ilginçtir, stopaj yöntemiyle vergilendiriliyor.
Stopaj usulüyle ödenen gelir vergisinin de çok büyük bölümü ücretler üzerinden tahsil ediliyor.
Gelelim işin esasına; toplam vergi gelirleri içinde beyan usulüyle ödenen gelir vergisi yüzde birin altında ise, kimse kusura bakmasın, ortada ciddiye alınabilecek bir gelir vergisi sistemi ve bu sistemin hukuki temelini oluşturan bir gelir vergisi kanunu yok demektir.
Sadece evet sadece beyan usulü ile ödenen gelir vergisi mükellefte vergi bilinci oluşturur, kamu harcamalarındaki disiplinsizliklere, hadi i’nin üzerine noktayı da koyalım, yolsuzluklara tepki ancak beyan usulü ile ödenen gelir vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı bugünkü ile mukayese edilemeyecek kadar artabildiği ölçüde oluşacaktır, ancak o zaman Anayasanın ikinci maddesindeki demokrasi ilkesi, hukuk devleti ilkesi hayata geçirilmiş olacaktır.
Zaman zaman, ne yalan söyleyeyim, beyan usulünün payının yüzde birin dahi altında olmasını saha gerçekçiliğinin bir sonucu olmadığını, bilinçli vergi mükellefi istemeyen devletin bir kanadının bilinçli tercihi olduğunu düşünüyorum.
Bizim vergi sistemi eleştirilirken en çok kullanılan veri dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüksekliğidir, doğru bir saptamadır bu saptama, bu oran yüzde 65’in üzerine de çıkmıştır ama beyan usulü ile tahsil edilen gelir vergisinin payının toplam vergi tahsilatı içindeki payı yüzde biri bile yakalayamazken dolaylı vergilerin payının yüksekliği eleştirisi de anlamını kaybetmektedir.
Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in ağzından bilebildiğim kadarıyla beyan usulü ile ödenen gelir vergisinin payını çok ama çok arttıracağım lafını hiç duymadık, ünlü türküde olduğu gibi “acep nedendir”?
Bizim gelir vergisi sitemi güya üniter bir sistem ama nedense kanunda ifadesini bulan yedi gelir unsurundan elde edilen gelirler, stopaj usulü sadece bir vergi güvenlik unsuru olarak kabul edilecek, stopaj usulü ile vergisi ödense de stopaj mahsup edilerek gelirler tek bir belgede beyan edilmemektedir.
Bu sorun çözülmedikçe demokrasi, hukuk devleti ilkeleri, çağdaş bir anayasa söylemi hep eksik, çok eksik kalacaktır.
Yorum Yazın