Erdoğan en son 12 yıl önce ziyaret etmişti Irak’ı. İlk açıklamalara bakıldığında beklentilerin yerini bol bol mutabakat metni ve temennilerin aldığı görülüyor. Erdoğan en son 12 yıl önce ziyaret etmişti Irak’ı. Arap baharı adı verilen isyan ve talan sürecinde iktidarın takındığı tamamen yanlış tutum nedeni ile uzaklaştığı Ortadoğu coğrafyasına dönme çabaları içinde en önemli adımlardan biri olmalıydı bu ziyaret.Ancak ilk açıklamalara bakıldığında beklentilerin yerini bol bol mutabakat metni ve temennilerin aldığı görülüyor. Elbette önümüzdeki birkaç gün içinde iki ülke arasında bu temennilerin ne kadar gerçekleşebileceğinin sinyallerini de alacağız.Şimdilik görünen iki tarafın da birbirlerinin samimiyetini ölçeceği. Sorunların, başlıkların hepsinin komisyonlara havale edilmiş olması bunu gösteriyor.Türkiye’nin bu ziyaret öncesinde en büyük beklentileri PKK’ya karşı iş birliği, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının yeniden açılması, Kalkınma Yolu projesine start verilmesiydi.
PKK Irak tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilmedi. Irak’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde de PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamadığını bizzat Erdoğan kendisi açıkladı.
PKK, IRAK TARAFINDAN “TERÖR ÖRGÜTÜ” KABUL EDİLMEDİ
PKK Irak tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilmedi. Oysa Türkiye’nin daha önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan başkanlığında yapılan ziyaret sırasında (Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından da dile getirilen beklentisi) buydu. Irak’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde de PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamadığını bizzat Erdoğan kendisi açıkladı. Erdoğan bu konuda beklentilerinin olduğunu da belirtti. Ancak Irak şimdilik PKK’yı “istenmeyen örgüt” olarak kabul etmeye devam edecek gibi görünüyor.PKK’ya karşı somut işbirliği bu neden ile çok da kolay görünmüyor. Hadi Abi ve diğer yerel dinamikler için de aynı durum söz konusu. Hiçbiri doğrudan PKK karşıtı somut bir adımda yer almak istemiyor. Kendilerini doğrudan ilgilendiren bir durum yok ortada. Diğer yandan durumlarına bakılırsa bu dinamiklerin Türkiye’yi örgüte tercih etmeleri için belirgin bir sebep de yok. O nedenle Türkiye bu konuda yalnız hareket etmeye devam edecek gibi görünüyor.Petrol ihracatı ise sadece Kürdistan Özerk Yönetimi ile konuşulacak bir konu değil. Merkezi hükümet ile Özerk Yönetim arasındaki sorunlar Bağdat lehine giderildiğinde ihracat mümkün olacak.
PETROL İHRACATI İÇİN DAHA GENİŞ MUTABAKAT GEREKLİ
Petrol ihracatı ise sadece Kürdistan Özerk Yönetimi ile konuşulacak bir konu değil. Merkezi hükümet ile Özerk Yönetim arasındaki sorunlar da belirleyici elbet ve bu sorunlar Bağdat lehine giderildiğinde ihracat mümkün olacak. Bu olduğu zaman Irak merkezi hükümetinin denetiminde ve Türkiye-Kürdistan taraflarının yaptığı anlaşmalardan daha geniş bir çerçevede iş birliği mümkün olabilir.Su konusu da gündeme geldi. Su (sınır aşan nehirler) uzun yıllardır ikili arasında ciddi bir problem. Şimdilik “karşılıklı anlayış ve sabrın” baskın çıktığını görüyoruz. Ama su gibi hayati bir konunun iki ülkeyi ve önümüzdeki yıllarda karşı karşıya getirmesi kaçınılmaz.Bunlar somut başlıklar. Bir de hayaller var. Kalkınma Yolu projesi mesela. Erdoğan Arap baharı adı verilen süreç öncesinde Schengen’den modifiye “Shamgen” diyordu Irak, Ürdün, Suriye ve Türkiye arasında gümrük birliği benzeri anlaşmalar, otoyollar ağı için ancak bindiği üzere bu yollar Ahmet Davutoğlu mühendisliği ve Recep Tayyip Erdoğan müteahhitliğinde mahvedildi. Şimdi Kalkınma Yolu var.PKK’ya karşı iş birliği ile ilgili adımlardan birinin nedeni bu. Fakat ortada başka bir sorun daha var. Kürdistan özerk yönetimi her ne kadar PKK’ya karşı Türkiye ile iş birliği yapsa da bu Kalkınma Yolu kendisine yaramıyor. Bu neden ile saflar doğrudan değişmese de Türkiye’nin bu projesine karşı en azından pasif kalmayı düşünebilirler. Bu da engellerden biri sayılır. Kaldı ki Irak’ın somut şekilde bu yoldan ne elde edeceği de belli değil. Elbette Irak’ın da kendisini Avrupa’ya bağlayacak bir yola ihtiyacı var. Almanların yaklaşık yüz yıl önce hayata geçirmeye çalıştığı Bağdat’a uzanan demiryolu projesinin tersine şimdi Irak Avrupa’yı kendisine bağlamak ister. Ancak coğrafyada problemler devam ettiği sürece ne kadar mümkün?Erdoğan 9 Mayıs’ta ABD’ye giderse Irak ziyaretinin sonuçlarının tam olarak ne olduğunu anlayacağız. Bu iki ziyareti birbirinden ayırmamak birini diğerinin tamamlayıcısı olarak görmek mantıklı olabilir.ABD’nin bölgede jandarma ihtiyacı devam ediyor. SDG ile iş birliği halen umut bir meyve vermiş değil, tam tersi “yatırım” aşamasında. Türkiye ABD’nin bölgede yaşadığı ve daha da kötüleşeceği tahmin edilen zorluklara karşı bir teklifte bulunabilir mi? Olabilir.
Yorum Yazın