Döviz kuru düşük tutulabilir, ithalat maliyetleri azalır, bu da maliyet yönlü enflasyonu hafifletebilir. Ancak döviz kurunu düşük tutmak için yüksek faiz politikası sürekli uygulanırsa, ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde baskı oluşabilir. Çünkü, bu durum dış borç yükünü arttırır, ekonomiyi daha kırılgan hale getirir.
Düşük döviz kuru ve yüksek faiz politikasıyla enflasyonla mücadele etmek mümkün olabilir, ancak bu stratejinin etkinliği, ekonomik koşullara ve uygulama detaylarına bağlıdır.
Yüksek faiz oranları, borçlanma maliyetini artırarak tüketimi ve yatırımları düşürür. Bu durum, talep yönlü enflasyonu baskılayabilir. Buna ek olarak, yüksek faizler yerli para birimini (Türk lirasını) güçlendirir. Türkiye örnek alınırsa; yabancı yatırımcılar daha yüksek getiri için Türkiye’ye yabancı para getirip Türk lirasına çevirip; Türk lirası cinsinsen varlıklardan faiz getirisini tercih ederler. Ancak, yabancılar açısından oluşan tek risk döviz kurunda oluşacak yükselme riskidir. Çünkü kur yükselişi Türk lirasından, dövize geçişte yabancıya zarar yazacaktır. Bu nedenle, yabancı sermayenin ülkede kalmasını sağlamanın tek yolu kur yükselişine engel olmaktır.
Döviz kuru düşük tutulabilir, ithalat maliyetleri azalır, bu da maliyet yönlü enflasyonu hafifletebilir. Ancak döviz kurunu düşük tutmak için yüksek faiz politikası sürekli uygulanırsa, ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde baskı oluşabilir. Çünkü, bu durum dış borç yükünü arttırır, ekonomiyi daha kırılgan hale getirir. Uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik programları ve yatırımların başarı olasılığını düşürür.
Düşük döviz kuru ve yüksek faiz politikasıyla enflasyon ile mücadele de doğması muhtemel potansiyel riskler vardır;
Dış Ticaret Dengesi Riski: Döviz kuru düşük olduğunda, ithalat cazip hale gelebilir ve ihracat rekabet gücünü kaybedebilir. Bu, cari açığı artırabilir.
Faiz-Döviz Dengesi Riski: Faiz oranlarının sürekli yüksek tutulması, ekonomik aktiviteyi yavaşlatarak uzun vadede resesyona neden olabilir.
Sürdürülebilirlik Riski: Faiz ve döviz politikalarının dengesi bozulursa, yatırımcı güveni sarsılabilir ve ekonomik istikrar tehlikeye girebilir.
Alınan her kararın Bütçe Açığını, Tasarruf Açığı ve Cari Açığa neden olmamasına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü üçüz açık (Bütçe Açığı, Tasarruf Açığı ve Cari Açık) ve yabancı sermaye bağımlılığı problemi çözülmeden istikrarlı bir ekonomik yapı oluşması mümkün değildir.
Peki, düşük döviz kuru ve yüksek faiz uygulamasıyla enflasyon ile mücadele politikasının başarı koşulları nedenlerdir?
Maliye Politikaları: Para politikası, maliye politikalarıyla desteklenmelidir. Kamu harcamaları ve vergi politikaları dengelenmezse tek başına faiz politikası yeterli olmayacaktır.
Yapısal Reformlar: Uzun vadede enflasyonu düşürmek için verimlilik artırıcı reformlar, üretim kapasitesinin genişletilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması gerekmektedir.
Piyasa Güveni: ekonomik birimlerin ve dolayısıyla piyasaların, merkez bankasının bağımsızlığına ve politikalarının tutarlılığına olan güveni arttırılmalıdır.
Sonuç olarak; Düşük döviz kuru ve yüksek faiz politikası teorik olarak enflasyonla mücadeleye katkıda bulunabilir. Ancak bu yaklaşımın başarılı olabilmesi için diğer makroekonomik faktörlerin ve politika araçlarının da uyumlu bir şekilde yönetilmesi gerekir. Ayrıca, bu tür politikaların sosyal ve ekonomik maliyetleri dikkate alınarak karar verilmelidir. Alınan her kararın Bütçe Açığına, Tasarruf Açığına ve Cari Açığa neden olmamasına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü üçüz açık (Bütçe Açığı, Tasarruf Açığı ve Cari Açık) ve yabancı sermaye bağımlılığı problemi çözülmeden istikrarlı bir ekonomik yapı oluşması mümkün değildir.
Yorum Yazın