Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi Anayasaya aykırı olur. Meclis Genel Kurulunda kesin hükmün okunması bu aykırılığa ortak olmak anlamına geleceği gibi, Can Atalay’ın ve onlara oy veren seçmenlerin bir kez daha mağdur edilmesi demektir.
Geçtiğimiz gün bazı basın-yayın organlarında, hakkında verilen iki Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Anayasa’ya aykırı bir şekilde tahliye edilmeyen milletvekili Can Atalay ile ilgili yeni bir formül üzerinde çalışıldığı, Can Atalay’ın milletvekilliğinin, hakkındaki kesin hükmün önce Genel Kurulda okunarak düşürüleceği, daha sonra Anayasa Mahkemesine başvurularak milletvekilliğinin düşürülmesinin iptal ettirileceği ve bu yönde alınacak kararın Meclis Genel Kurulunda okunması sonucunda milletvekilliğinin yeniden kazanılacağı, söz konusu sürecin daha önce milletvekili Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu için de işletildiği konusunda haberler yapılmıştır (Örnek olarak bkz. https://www.sozcu.com.tr/tip-li-can-atalay-icin-berberoglu-formulu-p15042).Şimdi en son söyleyeceğimi başta ifade edeyim: Bu sözde “formül” hukuki gerçekliklerle uyuşmuyor ve mevcut sorunu çözmekten ziyade çözümsüz bırakıyor. Birincisi, Anayasa Md. 82/2 uyarınca milletvekilliğinin kesin hüküm nedeniyle düşmesi bu husustaki mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi ile olur. Anayasa Md. 85 uyarınca milletvekilliğinin düşmesi sonucunda Anayasa Mahkemesine başvurabilme şartları bellidir. Bu çerçevede kesin hüküm nedeniyle milletvekilliğinin düşmesi Anayasa Mahkemesine bir başvuru nedeni olarak sayılmamıştır. Zira bu durumda ortada Anayasa Mahkemesine başvurulabilecek bir meclis kararı yoktur. Nitekim Anayasa Mahkemesi de E. 2020/50, K. 2020/37 sayılı kararında aynen şöyle demektedir: “Bu itibarla Anayasa’nın 84. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kesin hüküm giyme veya kısıtlanma sebebine dayanan ve bu konudaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesi suretiyle gerçekleşen milletvekilliğinin düşmesi hâli, Anayasa’nın 85. maddesi kapsamının ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin inceleme yetkisinin dışında kalmaktadır.”. Böylece, yargı kararının Genel Kurulda okunması ile vekillik düşecek ve bu durumda bireysel başvuru da mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesine başvuru yolu kapanacaktır.Gerçekten bu sorun çözülmek isteniyorsa atılacak adım bellidir: Anayasa Mahkemesi kararlarının gereği yerine getirilerek milletvekili Can Atalay hemen şimdi tahliye edilmelidir.İkincisi, Can Atalay’ın durumu Berberoğlu ve Gergerlioğlu’nun hukuki durumlarından tamamen farklıdır. Söz konusu milletvekilleri ile ilgili yargısal süreç şu şekilde gelişmişti: Bu milletvekillerinin aslında dokunulmazlıkları olmasına rağmen yargılanmaları devam etmiş ve haklarındaki hüküm kesinleşmişti. Anayasa Mahkemesinin bu yargı kararları hakkında bireysel başvuru sonucunda vereceği karar beklenmeden o dönem apar topar anılan milletvekilleri hakkındaki kesin hüküm Meclis Genel Kurulunda okunmuş ve vekillikleri düşürülmüştü. O süreçte birçok hukukçu, milletvekilleri ile ilgili Anayasa Mahkemesinin vereceği bireysel başvuru kararları beklenmeden kesin hükmün Meclis Genel Kurulunda okunarak vekilliklerin düşürülmesini eleştirmiş ve yurttaşların seçme, milletvekillerinin seçilme haklarının bir gereği olarak Anayasa Mahkemesinin kararının beklenmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Fakat az önce de işaret ettiğim gibi bu eleştiriler göz ardı edilerek vekillikler düşürülmüştü.Peki, daha sonra ne oldu? Anayasa Mahkemesi beklendiği gibi her iki milletvekilinin de dokunulmazlığa sahip olduğunu, bu nedenle, başvurucuların yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durması ile yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi gerektiğini belirterek başvurucular hakkındaki dosyaları yerel mahkemelere gönderdi. Yerel mahkemeler her iki durumda da Anayasa Mahkemesi kararına uyarak tahliye kararı verdiler. İşte, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda başvurucuların milletvekili olarak dokunulmazlıklarının bulunduğuna ve haklarındaki mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararları usulde paralellik ilkesine uygun olarak Genel Kurulda okundu ve başvurucular yeniden milletvekili kimliğini kazandılar.Görüldüğü gibi, Berberoğlu ve Gergerlioğlu hakkındaki hukuki süreçler tamamen farklılık arz ediyor. Milletvekili Can Atalay daha önce hukuk tarihinde hiç örneği görülmemiş bir şekilde Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen tahliye edilmiyor. Yani asıl sorun, yerel mahkemelerin daha önceki başvurulardan farklı olarak Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun hareket etmemekte ısrar etmesidir.Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi Anayasaya aykırı olur. Atalay, Anayasa Mahkemesinin açık kararlarına rağmen cezaevinde tutulmaktadır. Meclis Genel Kurulunda Can Atalay ile ilgili kesin hükmün okunması bu Anayasaya aykırılığa ortak olmak anlamına geleceği gibi Can Atalay’ın ve onlara oy veren seçmenlerin milletvekilliğin düşürülmesi yoluyla bir kez daha mağdur edilmesi demektir.Gerçekten bu sorun çözülmek isteniyorsa atılacak adım bellidir: Anayasa Mahkemesi kararlarının gereği yerine getirilerek milletvekili Can Atalay hemen şimdi tahliye edilmelidir. Bu süreçte Meclisin yapması gerekenler ise açıktır: 1. Milletvekili Can Atalay hakkındaki kesin hükmü Meclis Genel Kurulunda okumayarak hukuksuzluğun bir parçası olmamak. 2. Dokunulmazlığın istisnası olan Anayasa Md. 14 kapsamına hangi suçların girdiğini kanunda açıkça düzenlemek. 3. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasını kanunda özgün bir suç olarak belirleyerek yargı kararlarının uyulmasını temin edecek kesin ve çözüm odaklı yeni düzenlemeleri hayata geçirmek. Tevfik Sönmez Küçük, Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yorum Yazın