Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi ve Putin’in bu savaşta kaybettiği itibarına Suriye’nin kaybını ilave ettiğimizde “zafer” Putin için elzem hale gelmiştir. İçeride iktidarını bir zaferle taçlandırırsa açıkça eli çok güçlenecek ve yeni yapılanma arayışlarına girecektir. Bunun şimdilik Batı yönünde olacağı görülüyor. Çin ve İran’la en azından orta vadede Rus yakınlığının süreceği öngörülebilir.
İkinci Dünya Savaşı bittiğinde iyimser tahminlere göre Avrupa’nın toparlanması ve yıkımın etkisinden kurtulması elli yılı alacaktır. Oysa ABD’nin çıkarları SSCB karşısında kıtasal bir denge olarak Avrupa’nın toparlanmasını gerektirmektedir. Dünya tarihinde görülmemiş destekler için ABD cebine davranır. Milyarlarca dolar Avrupa’nın toparlanması için sevk edilir.
Yine de Fransa ve İngiltere’nin Almanya korkusu sürmektedir. Bu iki devlet Almanya’nın ekonomik toparlanmasına pek itirazları olmasa da hatta bundan çıkarları için faydalanacak olsalar da itiraz ettikleri konu askeri olarak tekrar güçlenmesidir. Yani savaştan büyük yıkımla çıkmış Almanya dahi bu ülkelerin korkması için yeterli potansiyele sahiptir. Bu nedenle Fransa ve İngiltere nükleer silah çalışma ve denemelerini başlattıktan sonra dahi Almanya’yı bu işlerin uzağında tutmak için büyük gayretler göstermektedir. Evet, Almanya isterse bir ekonomik dev olabilir ama bir siyasi cüce olarak kalmalıdır onlara göre. Siyasi dev olmanın yolu ise bilindiği gibi askeri bir güç olmaktan geçmektedir. Avrupa Birliği’nin bugünkü durumunun kökeninde büyük ölçüde bu korku yatmaktadır. Yüz milyona yaklaşan nüfusu ve gelişmiş teknolojisi ve uzmanlarıyla Almanya’nın böyle bir güç olmasının önünde hiçbir engel yoktur aslında. Bu korku şimdilerde geçmiş görünmektedir ve yerini büyük ölçüde Rusya korkusu almış gibidir. Aksine AB artık Almanya’nın askeri bir güç olmasının yolunu açmış ve bu konuda istekli hale gelmiş gibidir.
Ukrayna-Rusya savaşının bu durumla yakından ilgisi vardır. Biden yönetimindeki ABD’den dahi endişelenen Avrupa, Trump politikalarını dehşetle ve hatta gözyaşlarıyla izlemektedir. NATO Trump ABD’nin başındayken meşhur 5. Madde konusunda ABD müttefiklerini teselli edecek bir güvence sunmamaktadır. Kaçınılmaz olarak Avrupa silahlanacaktır ve bu silahlanmada başrolü elbette Almanya oynayacaktır. Avrupa’nın güvenliği konusunda ikinci önemli faktör Türkiye olabilir fakat bu başka bir yazının konusu olur. Çünkü AB’nin Türkiye’nin güçlenmesi konusunda çekinceleri giderilebilmiş değildir. Yani zamanında Almanya karşısında duyulan korkunun daha küçük boyutlusu olsa da Türkiye’den endişeler devam etmektedir.
Rivayetler çeşitli olsa da İsveç, Finlandiya, Polonya ve Baltık Ülkelerinin Ukrayna’da bir Rus zaferinden rahatsız oldukları açıktır. Rusya ise eski Sovyet topraklarını yeniden “fethetme” arzusunu ve hatta bunun da ötesine geçme arzusunu pek gizlemeye gerek hissetmemektedir. Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Ermenistan Rusya’nın daimî nefesini enselerinde hissetmektedir. Denklem oldukça karmaşıktır. Rusya hem batıda Avrupa’ya hem de doğuda Çin’e karşı önlemler almak istemektedir. Sibirya’da oluşan Çinli nüfusu ve nüfuzu dahi bu politikaların Rusya için gerekli olduğunun işaretidir.
Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi ve Putin’in bu savaşta kaybettiği itibarına Suriye’nin kaybını ilave ettiğimizde “zafer” Putin için elzem hale gelmiştir. İçeride iktidarını bir zaferle taçlandırırsa açıkça eli çok güçlenecek ve yeni yapılanma arayışlarına girecektir. Bunun şimdilik Batı yönünde olacağı görülüyor. Çin ve İran’la en azından orta vadede Rus yakınlığının süreceği öngörülebilir.
Üstelik son Türkiye hamlelerinden sonra Rusya ile aramızın şeker renk olduğu ortadadır. Israrla Boğazlarımızdan savaş gemisi geçirme arzularının bizim tarafımızdan reddedildiğini ve Suriye’de yaşanan Türk-Rus gerginliklerinin unutulduğunu zannetmek, tarihsel savaşlarımızla birlikte hatırlandığında ve bu kadar savaş ve gerilim boşuna çıkmış olamayacağına göre bir jeostratejik neden vardır diye düşünmek pek yanlış olmayacaktır.
Emekli komutanlarımızın maalesef birçoğunun aksine Türkiye’nin bir Rus zaferinden faydalanabileceği tam bir ham hayaldir. Rusya ile baş başa kalmanın Türkiye’ye ne gibi bir yarar sağlayacağının doyurucu bir izahını bu komutanlarımızdan bulmak mümkün değildir. Üstelik son Türkiye hamlelerinden sonra Rusya ile aramızın şeker renk olduğu ortadadır. Israrla Boğazlarımızdan savaş gemisi geçirme arzularının bizim tarafımızdan reddedildiğini ve Suriye’de yaşanan Türk-Rus gerginliklerinin unutulduğunu zannetmek, tarihsel savaşlarımızla birlikte hatırlandığında ve bu kadar savaş ve gerilim boşuna çıkmış olamayacağına göre bir jeostratejik neden vardır diye düşünmek pek yanlış olmayacaktır. Yani iki komşu ülkenin “ontolojik” çekişmesi.
Türkiye’nin daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanı’nın dolayısıyla Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne bağlılığını vurgulaması doğru ve gerekli bir açıklama olmuştur. Ve öyle görünmektedir ki dünya yeni birçok kutupluluğa doğru giderken Türkiye’nin uyguladığı 2.Abdülhamid dış siyasetinin uygulanma şansı kalmamıştır. Türkiye uzun bir süredir ABD ile yitirdiği karşılıklı güven ilişkisini dikkate almak zorundadır. Kısa sürede bu ilişkinin onarılması zor görünmektedir. Bu doğrultuda yapılacak ani ve radikal girişimlerle Türkiye’nin tekrar güven kazanma arzusunun karşılığı olacağını düşünmüyorum. Aksine İran’ı daha fazla sıkıştırmak gibi girişimlerin Türkiye’ye zarar vereceği kanısındayım. ABD ile ilişkileri daha da gerilmekten elbette kaçınılmalıdır. Ama eski güven ortamına kavuşmak zannederim orta yahut uzun vadede başarılabilir.
Hal böyle iken yetmiş yıla yaklaşan arzumuzun üzerinde durmakta fayda var. Yani Avrupa Birliği. AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacı çoktandır belirgin hale gelmiştir. Bu hal Trump politikalarından sonra iyice artmıştır. Türkiye’nin zaten en büyük ekonomik ilişkileri AB iledir. Siyasi ilişkiler ise bir adım ileri iki adım geri olmanın sıkıntısı içindedir. Bu ilişkileri geliştirmenin yolları şimdi önümüzde daha açık hale gelmiştir. AB savunma düzeni yeniden gözden geçirilirken Eurofighter yakınlaşmasının ucu açık bir yakınlaşma olduğunu düşünebiliriz. Aynı şekilde Bayraktar Şirketinin İtalyanlarla kurduğu savunma ortaklığının bu sürece girebileceğimizin kanıtları olduğunu düşünüyorum. Özcesi Türkiye AB ile ilişkilerini öncelikli olarak ele almak durumundadır.

Yorum Yazın