ABD yönetimi, Trump-Musk-Vance ile bir anlamda “Kurucu Moduna” yakın bir yönetim tarzı sergileyecek gözüküyor. Bu bağlamda, derinlemesine müdahalelerde bulunarak, büyük vizyonları gerçekleştirmek için çalışacaklarını öngörebiliriz.
Teknoloji dünyasında, şirketlerin kurucular tarafından yönetilme şekli bir tartışma konusu olarak Silikon Vadisinin gündeminde. Özellikle Silikon Vadisi’nde “Kurucu Modu” (Founder Mode) olarak bilinen bu yaklaşım, Y Combinator’un kurucusu Paul Graham gibi önde gelen isimlerin yakın zamanda yazdığı yazıyla popülerlik kazandı. Graham, Kurucu Modu’nu bir CEO’nun şirketteki her düzeye aktif şekilde müdahil olması olarak tanımlıyor; bu da işleri yürütebilmesi için çalışanlara geniş yetki tanıyan geleneksel “Yönetici Modu” ile zıt bir yaklaşım. Ancak Graham, her kurucu ve şirketin benzersiz olduğuna dikkat çekerek, Kurucu Modunun net bir tanımını yapmıyor ve işletme fakültelerinin bu yaklaşımı hala tam anlamıyla tanımadığını vurguluyor.
Graham, Airbnb CEO’su Brian Chesky’nin başlangıçta Yönetici Modunu benimseyip ardından başarılı bir çıkış için kurucu moduna geçiş yapmasını örnek veriyor. Chesky, başlangıçta “iyi insanları işe al ve işlerini yapmaları için onlara alan tanı” anlayışını uygulamış, fakat bu yaklaşım Airbnb için büyük sorunlara yol açmış. Steve Jobs’un yönetim tarzından ilham alarak kurucu moduna yönelen Chesky, başarıya bu şekilde ulaşmış. Bu modun en başarılı örnekleri arasında Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk, Apple’ın kurucusu Steve Jobs ve Amazon’un kurucusu Jeff Bezos sayılıyor; her üç lider de şirketlerinin tüm detaylarına hâkimler. Musk’ın ise bu kurucu modu çalışma tarzı, onu sıradan bir CEO’dan öte bir lider olarak ortaya çıkaran bir özellik olarak ortaya çıktı. Çalışanlarıyla aynı ortamda sabahlara kadar çalışması, fabrika zeminlerinde uyuması gibi fedakarlıkları sayesinde kendisini bir efsane haline getirdi. Seçimlerde bu tarzını siyaset sahnesine de taşıdı. Tıpkı Tesla, SpaceX ve X.com gibi şirketlerinde olduğu gibi, Donald Trump’ın yeniden seçilmesi için her detaya müdahil olarak çalıştı. Pennsylvania gibi kilit eyaletlerde mitingler düzenledi, imza kampanyası için katılımcılara büyük bağışlar yaptı ve Trump’ın kampanyasına ciddi bir mali destek sağladı. Kendisinin tabiriyle “all-in” yani pokerdeki gibi resti çekti. Sonuç ortada!
Yönetici Modu ise işlerin günlük yönetimini yetki devrederek güvenilir bir ekibe bırakmayı ifade ediyor. Bir anlamda kurucuların vizyoner fikirlerinin icraya dökmek ve şirketi sorunsuz ilerletmek asıl amacı. Ancak Graham, bu stratejiyi genellikle acımasız bir şekilde “profesyonel yalancılar kiralayın ve şirketi düşüşe bırakın!” olarak değerlendiriyor. Yönetici Modu, hiyerarşi ve görev dağılımına odaklansa da yaratıcılığı sınırlayabileceği ve karar alma süreçlerini yavaşlatabileceği bir durum söz konusu olabilir. Bu da şirketlerin dinamizm ve yenilikçilik kapasitelerini düşürebilir eğer teknoloji dünyasında paradan önce hızın geldiğini düşünürsek…
Acı bir şekilde bir süre önce yönetici moduna geçen Google’ın üretken yapay zekadaki durumunu izliyoruz. Elinde bütün dünyanın verisi ve sınırsız işlemci gücü olmasına rağmen, üretken yapay zekadaki büyük dil modellerini ateşleyen “Attention All You Need!” makalesini de bünyesindeki sekiz mühendisin yayınlamış olmasına rağmen bu konuda geri kalması, bugün ana işi olan arama motorunu bile tehlikeye atmış durumda.
Musk’a göre Amerika'nın A takımı genellikle özel sektörde şirketler kuruyordu. Hükümeti şekillendirmek o kadar önemli bir konu oldu ki, şimdi A takımı hükümetin bir parçası olarak çalışacak.
AMERİKA İSE TEKRAR “KURUCU MODUNDA”
ABD yönetimi, Trump-Musk-Vance ile bir anlamda Kurucu Modu’na yakın bir yönetim tarzı sergileyecek gözüküyor. Bu bağlamda, derinlemesine müdahalelerde bulunarak, büyük vizyonları gerçekleştirmek için çalışacaklarını öngörebiliriz. Bu Amerika’nın tekrar üretim ve inşa sürecine sokulması demek.
Musk’a göre Amerika'nın A takımı genellikle özel sektörde şirketler kuruyordu. Hükümeti şekillendirmek o kadar önemli bir konu oldu ki, şimdi A takımı hükümetin bir parçası olarak çalışacak. Bugün, Trump başkanlık görevine yalnızca Cumhuriyetçi çoğunlukla değil, aynı zamanda üç Anayasa Mahkemesi yargıcı atama hakkıyla geliyor. Dokuz üyeden kalan üçünü de bir önceki döneminde atamıştı. Bir anlamda önü açık!
Amerika’nın bu süreçte yeniden üretim, keşif ve liderlik dönemine gireceğini öngörebiliriz. Çin ve Rusya gibi rakipler için bu, ABD’nin oyun sahasına daha güçlü geri döndüğünün bir sinyali olarak algılanacak. Trump’ın amacı da Amerika’nın rakiplerini “geride bırakmak” ve teknoloji yarışında rakipsiz bir üstünlük sağlamak. Bunu da konuşmalarında dile getiriyordu.
Amerika, en parlak zihinlerinin patlayıcı potansiyeli ile hızlı icatların, iddialı keşiflerin ve küresel liderliğin dönemi için pozisyon alacak (Biz nasıl oyunun parçası olabiliriz?).
Bugün, en başarılı işletmelerin, yalnızca kurucu modu ya da yönetici modu arasında seçim yaparak değil, her ikisini zamanlı entegre ederek gelişeceğini düşünenler daha ağırlıkta; cesur fikirleri ölçeklenebilir ve kârlı gerçekliklere dönüştürebilmek asıl amaç. Bu çekişme ülke yönetimlerinde de liderlerin ne kadar müdahil olması gerektiği sorusunu gündeme getiriyor. ABD’nin kurucu ilkeleri, yönetim sisteminde güçlü ve katılımcı bir liderlik yapısını öngörürken dengeli yetki dağılımını da teşvik ediyor. ABD, bu dengeyi bu süreçte “kurumlar” ve politik aktivizm ile sağlayacak gibi gözüküyor.
Yorum Yazın