Para için masumların canına kıyanlar, güç kompleksi yaşayan bir halk olduğumuzu anlatıyor. Güç eşittir para dendiği noktada hiçbir değer kalmıyor ortada. Sadece kötülük var.
Türk halkının içinden çıkan irin öyle bir yayıldı ki göz bucak bu karanlıktan başka bir şey görmüyor. Biz ne ara bu kadar kötüleştik, ne ara yardımseverliğiyle, merhametiyle, vericiliğiyle övünen halk iken nasıl bu kadar çirkinleştik, yozlaştık, kötüleştik?
Ahlaki bakımdan iyinin karşıtıdır kötü. Kötülük haksız yere, bilinçli ve kasıtlı olarak başkalarına zarar vermektir. Kötülük masum, aciz ve çaresizlere karşı gücünü kötüye kullanmaktır. Kötülük canlılığın düşmanıdır; yıkıcıdır, saldırgandır, kabadır, duygusuzdur. İyilik ve kötülük sorunsalı belki de insan var olduğundan beri karşımıza çıkan en büyük problem. Her şeyi ikiye bölmeye alışmış zihinlerimiz iyilik ve kötülüğü de birbirinden kalın çizgilerle ayırır: İyilik nezaketle, şefkatle, güzellikle, vericilikle anılırken kötü olan tam tersidir. Bencillik, menfaat, çıkarcılık, öfke kötüdür. Peki insanın özünde var olan bu özellikler nasıl iyilikle harmanlanıp vücuda gelecek?
Bireysel ve kolektif gölgemize sahip çıkmadığımızdan karanlık dört bir yanımız. Goethe’nin baş kahramanı Faust ruhunu şeytana Mephistopheles'e satarken, insanın yaşamdan tatminsiz olup kötünün kollarına nasıl düştüğünü anlatır. Faust, Jung terminolojisinde kendi gölgesiyle karşılaşır. Gölge, kişinin reddettiği, aşağılık görüp istemediği özellikleri anlatır. Kişi bu yönlerinden o kadar bihaberdir ki hikayede olduğu gibi son, kişinin ruhunu şeytana satmasına kadar gelir. Er geç kişi kendisinin gölge yönleriyle yüzleşmek zorunda kalacağı bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Bu kişisel düzeyde olandır bir de kolektif gölge vardır: bireysel bilinçdışı bastırılmış düşünceleri içerirken kolektif bilinçdışı toplumların bastırdığı, onaylamadığı duygu ve düşünceleri oluşturur. Jung, kötücül kitle eylemlerini, bir lider önderliğinde, şeytani ele geçirilme, olarak tanımlar. Atalarımızın, bu coğrafyada yaşayan halkların, hayvanların, bitkilerin ortak geçmişinde bulunan bastırılmış imgeler gün be gün su yüzüne çıkıyor. Mephistopheles ile anlaşma yapmış gibiyiz, ruhumuzu şeytana sattık.
Kahramanlık destanları bol olan bir halk olarak ulusal bir kimlik kazanmakta hiç zorluk çekmedik, bir merkez etrafında konuşlandık el ele tutuştuk. Dayanışmanın getirdiği güçlülükle düşman dediklerimize karşı direndik, ayakta durmayı başardık. Anadolu, göçebelikten sonra nihai durağımız oldu, bu topraklarda büyüdük, gelenek ve göreneklerimize bağlı ama bir o kadar özgür yaşamaya çalıştık. Ama olmadı. Meğer biz boynuna uygar insan sembolü kravatları takarken, özgürüm diye kadınlarımız yaşarken gerçek çok başkaymış. Lağım patladı. Toplumsal gölgelerimiz artık bentleri aşıyor pislikler ayaklarımıza bulandı. Nasıl bu işin içinden çıkacağımızı bilmiyoruz.
Vahşet bizim vahşetimiz, kan hepimizin eline bulandı, yıkamakla geçmeyecek. O halde Platon’un dediği gibi iyi ile kötünün birbirinden ayırt edilmesi için ruhun eğitilmesine büyük bir ihtiyaç var.
PLATON’UN DEDİĞİ GİBİ RUHUN EĞİTİLMESİNE İHTİYAÇ VAR
Kadına şiddet, kadının kendi kimlik ve potansiyelini ortaya çıkarmak için yeteri kadar savaşmadığını gösteriyor. Türk halkı kadından korkuyor. Güç kompleksine bulanmış erk gücü, elinde okuyla mızrağıyla dünyalara kafa tutan haliyle, kadından korkuyor. Yani duygularından, ihtiyaçlarını ifade etmekten, ağlamaktan, hissetmekten korkuyor.
Para için masumların canına kıyanlar, güç kompleksi yaşayan bir halk olduğumuzu anlatıyor. Güç eşittir para dendiği noktada hiçbir değer kalmıyor ortada. Sadece kötülük var. Para tanrıdır anlayışla sözde inançlılar kirli bir oyun kurdu diyoruz. Ama bu toplumun bir üyesi olarak kendi gölgemiz bize bakıyor olabilir mi? Vahşet bizim vahşetimiz, kan hepimizin eline bulandı, yıkamakla geçmeyecek. O halde Platon’un dediği gibi iyi ile kötünün birbirinden ayırt edilmesi için ruhun eğitilmesine büyük bir ihtiyaç var. Ancak doğru eğitimle ruhun ibresi iyiye çevrilebilir. Belli ki iyi bir eğitim hakkı da elimizden alınmış. Kapana kısıldık. Kişisel değerlerimize inadına sarılacağız bugün. Eğitimi okuldan önce biz vereceğiz çocuklarımıza, etik yaşamanın anlamını çocuklarımıza öğreteceğiz. Ruhumuzdaki kötüyü ve şeytanı kabul edip onun usulca başını okşayıp iyi ve kötüyü aynı potaya koyacağız. Çünkü erdemin rehberliğe ihtiyacı var, eğer böyle yapmazsak her türlü olumsuzluk yozlaşmaya ve kötülük dediğimiz canavarın ininden daha güçlü çıkmaya hazır olacak!
Yorum Yazın