Almanya'da ve Türkiye'de "koca koca" akademisyenler, "koca koca" gazeteciler, televizyon kanallarında, Almanya'daki seçimi yorumlarken, "koca koca" laflar ediyorlar. Birçoğu AfD'ye oy verenlerin büyük bir bölümün, "geleneksel siyasete tepkili" ya da "gidişattan endişeli seçmenler" olduğunu söylüyor. İşte bu tip söylemler, sorunu uyutmaktan ya da gözlerden kaçırmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor.
Almanya'da erken genel seçim yapıldı, bitti ancak tartışmalar devam ediyor. Almanlar, neofaşist/ırkçı parti Almanya için Alternatif'in (AfD) oyunu belirgin bir şekilde artırmış olmasının nedenlerini tartışıyor. Ancak bu tartışma, argümanları itibarıyla oldukça sığ bir düzlemde yürütülüyor. Almanya'da neofaşizmin etkinliğini güçlendirebilecek tek unsur oy oranı mı? Neofaşizm meselesinin oldukça kaotik ve çok boyutlu olduğu, hızlı metastaz kabiliyetiyle toplumun tüm katmanlarına sinsice sızmaya devam ettiği ön kabulüyle tartışmaların yol alması gerekiyor.
Almanya'da ve Türkiye'de "koca koca" akademisyenler, "koca koca" gazeteciler, televizyon kanallarında, Almanya'daki seçimi yorumlarken, "koca koca" laflar ediyorlar. Birçoğu AfD'ye oy verenlerin büyük bir bölümün, "geleneksel siyasete tepkili" ya da "gidişattan endişeli seçmenler" olduğunu söylüyor. İşte bu tip söylemler, sorunu uyutmaktan ya da gözlerden kaçırmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. Bu şekilde demokratik merkezin faşistlere karşı oyun kurmasına engel olunuyor. Herkes, güya neofaşist partiye oy verilmesine neden olan meseleler düzeltilince işlerin yoluna gireceğine inanıyor. Almanya şahlansa da Mars'a 4 şeritli otoban yapsa da "Almanya yüzyılı" ilan etse de pek bir şey değişeceğini sanmıyorum çünkü AfD seçmenlerinin büyük bölümü sandığa artık ideolojik saiklerle gidiyor ve düpedüz faşist. Bunu kabul edip, bu partiye karşı ona göre konumlanmak ve politika üretmek gerekiyor. Bu daha etkili ve sağlıklı bir bakış açısı. Aksi halde "endişeli seçmen" romantizminden bir türlü vazgeçmemenin bedeli çok ağır olacaktır. Biri çıkmış diyor ki, "Sosyal demokratların önderliğindeki hükümet ekonomik sorunları çözemedi. Örneğin enflasyon çok yüksek seyrediyor." "Çok yüksek" dediği 2025 yılının Ocak ayında enflasyon yıllık bazda yüzde 2.3 ölçülmüş. Hatta bu, geçen yılın aynı dönemine göre daha düşük bir rakam. Yani enflasyonu koalisyon yükseltti, neonaziler de bunu düşürmek için bilimsel bir yöntem önerdiler ve halk da gitti oyunu bunlara verdi, öyle mi? Bu sözlerden bunu mu anlamak gerekiyor? AfD'li faşistlerin "göçmenler"den başka bir söylemi, politikası mı var Allahaşkına? Olsa olsa, "göçmenlerin hepsini kovacağız ve enflasyon düşecek" falan demişlerdir. Koca koca akademisyenlerin, gazetecilerin savunduğu argümanlara bakın! Ezberlemişler papağan gibi "tepki oyu", "endişeli seçmen" vs... Bir ton zırva. Neofaşist fikirlerin Avrupa'da siyasetin merkezine yerleştiğinden ve genel politikayı domine etmeye başladığından hiç bahsetmiyorlar nedense.
Ne yapılması gerekiyor peki? Mesele, “Şu aşamada aşırı sağın bu ivmesini sürdürmesine engel olunabilir mi” sorusunun yanıtında kilitleniyor. Olunabilir elbette ama öncelikle sorunu doğru tanımlamak gerekiyor. “Faşistler her girdikleri seçimde oylarını artırıyorlar. Biz de onlar gibi konuşalım, vaatlerde bulunalım” stratejisi baştan çürümüş, baştan kokuşmuş durumda. Aslında bu, tümüyle ülkenin siyasi alanını aşırı sağa terk etmek ve neofaşist ideolojiyi meşrulaştırıp merkez siyasete yerleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Bu doğrultuda, neofaşist partilerin siyasi geleceklerini şekillendiren önemli koşullardan biri diğer partilerin bunlara yönelik tutumları ve tavırları. Almanya özelinde, son seçimi kazanan Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU), "AfD ile asla koalisyon yapmayacağız" söylemi bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Diğer yandan, yasal ya da kurumsal düzenlemelerin aşırı sağın faaliyetlerini yeteri kadar sınırlayıp sınırlamadığı meselesi de diğer bir önemli koşul. Yeni nesil faşistlerin de aynı dedeleri gibi demokrasi hayranı olmadıklarını biliyoruz. Burada soru, “Demokrasi, kendisini yok etmeye programlı ideolojiler ve siyasi uzantılarına ne derece müsamaha gösterebilir” olmalı. İşte bu müsamahanın sınırları aşırı sağın etkisini, gücünü sınaması noktasında önemli. Yani faşistler açısından baktığınızda “pervasızlıkta ne kadar cüretkâr olabiliriz” sorusunun yanıtı bir anlamda.
Bununla birlikte, Hindistanlı Antropolojist Arjun Appadurai, "Yeni otoriter popülist liderler, küresel anlaşmaların, uluslararası finansın, işçi hareketliliğinin ve sermayenin esiri olmuş ulusal ekonomilerini tam anlamıyla kontrol edemeyeceklerinin farkındalar. Bunun yerine, ülkelerinin ‘kültürel arınma’ yoluyla küresel anlamda siyasi bir güce dönüşeceğini vadediyorlar" cümlesi konuyu özetliyor esasında. Appadurai, meselenin özüne temas etmiş. İşte neofaşistlerin, "Farklı kültürler asla bir arada yaşayama" temalı güya salt kültürel farklara indirgenmiş -özünde soy-sop ve kan akrabalığı ilişkileri bulunan- şirin ve masum ırkçılıkları böyle bir anlayıştan esinleniyor.
Kimse kendini kandırmaya çalışmasın, aşırı sağcı parti seçmenlerinin çok büyük bir bölümü “endişeli” falan değil düpedüz ırkçı/faşist. Bu, diğer yandan şu anlama geliyor, aşırı sağcı oyların büyük bir bölümü "ideolojik" tabanlı olduğuna göre hemen ilk tahlilde bu partilerin Avrupa siyasetinde artık kalıcı olduklarını söyleyebiliriz, en azından uzunca bir süre için.
MASUM DEĞİLLER
Gelelim asıl meseleye. Aşırı sağ partilere oy verenler endişeli seçmen mi yoksa gerçekten bu partilerin ideolojisinin paydaşları mı? Araştırmalar, seçmenlerin genel olarak iki farklı motivasyonla oy kullandıklarını gösteriyor. Bunlar, “protesto oyu” ve “ideolojik oy” şeklinde kategorize ediliyor. Protesto oyu kategorisinde sık sık işittiğimiz “endişeli seçmen” kitlesi de yer alıyor. Bunların amacı, verdikleri sözleri tutmayan, siyaseten yozlaşmış yerleşik düzen partilerini cezalandırmak. İdeolojik oy ise tahmin edeceğiniz gibi desteklenen siyasi oluşuma duyulan ideolojik yakınlıkla ilgili. Bir araştırma yapılmış ve bu iki yaklaşımın seçmenin tercihleri üzerindeki etkisinin belirlenmesi için Avrupa Sosyal Taraması Araştırması (European Social Survey) adlı veri tabanı kullanılmış. Gelelim kötü habere, buradan elde edilen sonuçlar, her iki kuramın da aşırı sağcı partilerin oy oranları üzerinde etkisi olduğunu ancak "ideolojik yakınlığın" etkisinin protesto duygularına göre çok daha kuvvetli olduğunu gösteriyor. Buradan yola çıkarak kendilerini çağdaş demokratik sisteme entegre partiler olarak göstermeye çalışan bu 1930’lar faşizminin mirasçılarını ideolojik bir bakış açısıyla destekleyenlerin masum olmadıklarını vurgulamak gerekiyor. Kimse kendini kandırmaya çalışmasın, aşırı sağcı parti seçmenlerinin çok büyük bir bölümü “endişeli” falan değil düpedüz ırkçı/faşist. Bu, diğer yandan şu anlama geliyor, aşırı sağcı oyların büyük bir bölümü "ideolojik" tabanlı olduğuna göre hemen ilk tahlilde bu partilerin Avrupa siyasetinde artık kalıcı olduklarını söyleyebiliriz, en azından uzunca bir süre için. İkincisi, bu oyların "ideolojik" olmaları boyutuyla başka partilere kayma olasılığının düşük olduğu düşüncesinden hareketle aşırı sağcı partilerin yakın vadede büyüyemeseler bile erimeyecekleri tespitinde bulunabiliriz. Çünkü ideolojik bağlılıkla hareket eden seçmen, protesto oyu kullanan seçmene göre partisine daha fazla sadık olacaktır. Bununla birlikte Avrupa siyasetine kabaca bakıldığında merkez soldan ya da sağdan partiler içerisinde aşırı sağa kaymanın oldukça yaygın bir siyasi hareketlenme olduğu görülecektir. Yine buna ek olarak solda ya da sağdaki partilerin söylemlerinde önemli ölçüde otoriterleşme olduğu da görülüyor. Bu da aşırı sağın demokratik/liberal siyasete sadece direkt değil dolaylı olarak da etki edebildiğini gösteriyor.
Sonuç olarak, Almanya seçimleri gösterdi ki faşizm bir yönetim şekli olarak Avrupalı seçmen ve siyasilerin ajandalarında yeniden yerini almış. Koca koca çok bilenler, siz uyumaya ve uyutmaya devam edin "tepki oyu" diye. Antifaşist mücadeleye en büyük kötülüğü bunlar yapıyor. Tekrar vurgulamak isterim, Avrupa'nın hangi ülkesinde olursa olsun neofaşistleri seçenlerin büyük çoğunluğu ideolojik olarak faşist. Geleneksel partilere tepki göstererek oyunu faşistlere verenler de zaten yakında iyi birer faşist olacaklar, hiç şüpheniz olmasın. İşte mücadele hattını tam da buradan itibaren oluşturmak gerekiyor. Aksi halde yaşlı kıta çok da uzak olmayan bir gelecekte faşist tsunami tarafından yutulacak. Uyanmanın tam zamanı.

Yorum Yazın