25-29 yaş aralığında erkek intihar oranları %13,93 iken kadınlarda bu oran %3.31’dir. Kadın ve erkek intihar oranı arasında kabaca on puanlık bir fark bulunmakta. Ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmen hikayeleri bu verileri doğruluyor diyebiliriz. Medyaya yansıyan intihar haberlerindeki yaş aralıkları ve intihar sebepleri, erkeklerin bu eyleme kadınlardan daha yatkın olduklarını gösteriyor.
İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi, 2023 Şubat ayında “Türkiye’de Genç İntiharları” başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda gençlerin intihar nedenleri toplumsal bütünlüğe dahil olamama, dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalma, toplumsal baskılar şeklinde üç başlıkta toplanıyor. Raporda öne çıkan bir diğer detay ise intihar davranışının 20-34 yaş aralığında sürekli bir artış eğiliminde olması. 2022 verilerine göre intiharın bir cinsiyet haritası da var. Şöyle ki 25-29 yaş aralığında erkek intihar oranları % 13,93 iken kadınlarda bu oran % 3.31’dir. Kadın ve erkek intihar oranı arasında kabaca on puanlık bir fark bulunmakta.
Ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmen hikayeleri bu verileri doğruluyor diyebiliriz. Medyaya yansıyan intihar haberlerindeki yaş aralıkları ve intihar sebepleri, erkeklerin bu eyleme kadınlardan daha yatkın olduklarını gösteriyor. İ. Y. intihar ettiğinde cebinde sadece 6 lirası vardı. M. B. 33 yaşında ataması yapılmadığı için intihar etti. M.K. ise yüksek lisans derecesine sahip, ataması yapılmayan bir diğer örnek olay. H.C.A ise atama bekleyen ve kuryelik yapan bir öğretmen adayı. Bu örneklerin hepsi ve daha fazlası, erkeğin şiddeti kendine yönlendirdiğinin bir göstergesi. Araştırmalar erkeğin şiddete yönelme eğiliminin kadına göre çok daha belirgin olduğunu gösteriyor. Ve bu eğilim nedeniyle şiddet duruma göre ya kadına ya da erkeğin kendisine yönelmekte. Sorun şu ki şiddetin erkeğin dünyasında meşru olan bir yanı var. Bu meşruluk büyük ölçüde şiddetin kaynaklandığı duyguların kabul edilebilir olmasından kaynaklı. Erich Fromm, insanın kendi ya da başkasının yaşamını, özgürlüğünü ya da malını korumak için kullandığı şiddete tepkisel şiddet diyor. Şiddet bu yönüyle koruma güdüsü ile yan yana hizalanıyor. Erkeklerin kendine yönelik şiddeti olan intihar eylemini, bu kabulün sınırları içinde değerlendirilebiliriz. Çünkü bu şiddet yaşamın hizmetinde yol almakta olup, amacı yıkım değil tam aksine korumadır.
Peki, erkekler kendilerini kimden ya da neyden koruyor? Erkeklik çalışmaları konusunda yetkin bir isim olan Raewyn Connell ev, okul, iş ve savaşın erkeklik kurgusunda önemli olduğunu iddia etmekte. Bu yönüyle erkeklik duygusu/kimliği özel hayatta aileden kamusal alanda ise işyerinin kurumsal anlayışı, eğitim ve çalışma hayatı gibi alanlardan beslenmekte. Michael Kaufmann ise şiddet duygusunun spor, sinema, savaşlar ve edebiyat dünyasında yüceltildiğini belirtmekte. Yazara göre bu alanlar şiddeti sadece yüceltmekle kalmıyor, şiddeti bir şekilde çekici hale getiriyor. Mesela spor salonları erkeklere acıya aldırış etmemeyi telkin eder. Bu yönüyle erkeklerin kendi acısını dahi yok sayması aşılanıyor. Raewyn Connel da benzer şekilde güvenlik, para ve bilimin ancak erkek iktidarı ile ilerlediğini belirtiyor.
Erkek intiharları esasında bir güç gösterisi. Zayıf hissettiğinde güçlü davranmak, canı yandığında kuvvetli görünmek bu güç gösterisini tetikleyen duygu halleri. Bedeni ve duyguları ile bağını koparan erkekler olgunlaştığı tüm özel ve kamusal alanları bu duyguların güdümünde terk eder.
ERKEK İNTİHARLARI ESASINDA BİR GÜÇ GÖSTERİSİ
Diyebiliriz ki erkekler güvenliği sağlayabilir, rekabet edebilir ve bilim için gerekli olanları icat edebilir. Askerlik erkekliğin gelişim hikayesindeki belki de en önemli kurumlardan birisi. Askerlik bir erkeğin tam bir erkek olmasında kritik bir aşamaya karşılık gelmekte. Bu kurumda erkekler olgun, mükemmel ve ihtiyaç duyulan olma gibi kavram setleri ile tanışır ve kendilerini bu setlere göre kurgularlar. Sert, dayanıklı, acımasız, kararlı ve korkusuz olma bu kurumun erkekler üzerindeki standart telkinleri arasındadır. Simone de Beauvoir’e göre diğer erkeklerin varlığı değer ve takdir kazanmanın bir kıstası. Diyebiliriz ki erkekliğin ölçütü, diğer erkeklerin takdiridir. Kısaca kurumlar ve erkeklik benzer bir mantığa göre ilerlemekte.
Aile, eğitim, iş ve sosyal hayatın gibi farklı kurumlarda güçlü olma telkinleri ile olgunlaşan erkekler, güvensizlik ve başarısızlık durumlarında kriz yaşarlar. Erkekler özelinde kırılganlıkların görünür olması kaybetme duygusu ile eşdeğerdir. Erkeklik en genel hatları ile güçlü olmak, dayanmak, koruyucu ve bağımsız davranma eylemlerinden şekillenmekte. Bu sıfatların her biri erkeklerden beklentileri de haliyle yükseltiyor. Ekonomik güç geçmişten gelen eril bir miras. Avcı toplayıcı toplumlardan günümüze kadar erkek, avcı olan, haneye yiyecek getiren, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında baş aktör. Bu sorumluluk yerine getirilemediğinde örneğin işsiz kalma ya da ekonomik bağımsızlığını bir şekilde ilan edememe erkekler özelinde değersizlik duygusunu tetiklemekte. Bahsi geçen bu değersizlik hissi de en çok da erkeğin liderlik ve kontrol isteğine zarar vermekte. Erkeklik kimliğini oluşturan bu kamusal alanlara, erkekler artık sığamaz hale geliyor. Diğer erkeklerin takdir etmesi ile inşa edilen süreç yaşanan krizler nedeniyle kesintiye uğruyor. Erkekler hem hemcinsleri özelinde hem de kurumlar nezdinde kontrolü kaybetmekte ve değersizlik hissi ile baş başa kalmaktadır.
Erkek intiharları esasında bir güç gösterisi. Zayıf hissettiğinde güçlü davranmak, canı yandığında kuvvetli görünmek bu güç gösterisini tetikleyen duygu halleri. Bedeni ve duyguları ile bağını koparan erkekler olgunlaştığı tüm özel ve kamusal alanları bu duyguların güdümünde terk eder. Diyebiliriz ki erkekler reddedilmemek için hayatı reddediyor. Bu yönüyle erkekler kamusal alanının kıskacından intihar ederek kurtuluyor. Ve bir anlamda kişilerin ve kurumların gözetiminden kendini koruyor. Öte yandan tek başına güçlü olma zorunluluğu çocukluk öğrenmeleri ile telkin edilen erkeklerin buhran zamanlarında yardım alma davranışı gösterme eğilimleri de çok zayıf, hatta yok denecek düzeyde. Yapılan çalışmalar erkeklerin psikolojik yardım almayı, reddedilme ve dengesiz olarak damgalanma kaygısı ile yorumladığını gösteriyor. Kendi ile baş başa kalan, diğerlerini oyunun dışına atan erkek için yok olmak ya da yok etmek çoğu kez tek seçenek.
Şiddetin erkek dünyasındaki bu karşılığı, sadece erkeği değil kadını da aynı vahşi girdabın içine çekiyor. Genç yaştaki erkekler içinde olgunlaştıkları kurumların baskısına ve damgalamasına maruz kalma korkusu yaşıyorlar. Genç erkek öğretmen adayları uzun bekleyişlerin sonucunda erişilemeyen amaçların sorgulanmaması için tepkisel bir şiddetle kendini yok sayıyor. Elverişsiz toplumsal koşullar erkek özelinde bu öz kıyımı tek çare haline getiriyor. Erkekler olumsuz duygulardan sıyrılmadığı müddetçe şiddet konusunda hep başa döneceğiz gibi.
Yorum Yazın