İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında siyasi yasak istenen ve kamuoyunda "ahmak davası" olarak bilinen davanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına katılmak için üçüncü kez dilekçe verdi.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul Bölge Adliyesi önünde açıklamalarda bulundu. Davanın hukuki bir dava değil, siyasi bir dava olduğunu vurgulayan İmamoğlu, "Ahmak davası darbe girişimidir" dedi.
İmamoğlu, "Mahkemeye sunduğum talepte olduğu gibi seçilmiş bir yöneticinin görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin, söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşündüğüm için bu talebimi az evvel üçüncü kez mahkemeye iletmiş bulunuyorum" dedi.
"DURUŞMAYA KATILMA TALEBİMİ ÜÇÜNCÜ KEZ İLETTİM"
"Mahkemeye sunduğum talepte olduğu gibi, seçilmiş bir yöneticinin görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının, evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin, söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşündüğüm için bu talebimi az evvel üçüncü kez mahkemeye iletmiş bulunuyorum.
Ülke ve dünya gündeminin, tarihinin en zorlu süreçlerinden birinden geçtiği bugünlerde, karşınıza böyle bir konuyla çıkmaktan çok büyük bir ıstırap duyduğumu belirtmek isterim. Istırabımın birinci kaynağı milletimin açlığı ve yoksulluğudur. Açlık sınırı 19 bin 839 lira, yoksulluk sınırı ise 64 bin 595 lira olmuşken emeklimin ayda 12 bin 500 lira, işçimin 17 bin liraya mahkum edilmiş olmasıdır benim bugünkü ıstırabım. Dört bir yanımızda tarihin en büyük jeopolitik sınamaları yaşanırken hamaset dışında başka hiçbir şey üretmeyen aciz dış politikadır ıstırabım."
"İKTİDAR 3 SEÇİMDİR BÜKEMEDİĞİ BİLEĞİ ENTRİKAYLA KIRMA HESABINDA"
"Kamuoyunda 'ahmak davası' olarak bilinen bu dava, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin seçilmiş başkanı olarak bana değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir. Bu dava kesinlikle hukuki bir dava değil siyasi bir davadır. Açıkçası belli mahvillerde kurgulanmış ucuz bir siyasi mühendislik içeren bir projedir. 23 sene önce 'Yasaklara karşıyız' diyerek yola çıkan iktidar, İstanbul'da 3 seçimdir bükemediği bileği entrikayla kırabilmenin hesabı kitabı içerisindedir. Tam saha bakanlarıyla, milletvekilleriyle, bürokratlarıyla siyaset yapanlar, bir kez daha milletin sandıktaki tokadını yemiştir. Oturup nerede hata yaptığını anlamak yerine, iktidarlarını sürdürmek için ne yazık ki yargı dahil her enstrümanı kullanmaktan başka hiçbir yol bulamamışlardır. Demokrasi tarihimizi ve büyük bedellerle elde ettiğimiz kazanımlarımızı hiçe sayan bu dava, siyasi tarihimize sürülmüş ne yazık ki kara bir lekedir.
Yassıada yargılamalarını, Denizlerin Mahirlerin idamlarını, 1980 darbesi sonrası siyasi yasakları, 28 Şubat sürecini, 15 Temmuz darbe kalkışmasını yaşamış ve daima bu süreçleri demokrasiye sarılarak atlatmış aziz milletimiz, ne pahasına olursa olsun, masa başında kurulan bu tuzakları da kesinlikle bozacaktır. Darbelerden, bugünkü gibi her türlü vesayetten ve siyasi yasaklardan çok çekmiş olan milletimiz, haklarının yeniden bir yargı darbesiyle ellerinden alınmak istendiğinin de farkındadır ve halkımız süreci tüm vicdanıyla ve adalet duygusuyla izlemektedir."
"GÜVENDİĞİM GÜÇ ÖNCE ALLAH, SONRA 86 MİLYONUN İRADESİDİR"
"Bilinmelidir ki bu süreç, bırakın bizim demokrasi mücadelemize ket vurmayı, milletimize hizmet yolunda bizleri daha da güçlendirecek ve daha da iyi hizmet etme yolculuğunda kararlı hale getirecektir. Benim bu yolda sırtımı yasladığım yer bellidir. Güvendiğim yegane güç önce Allah, önce yaradan, sonra da 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının iradesidir. Milletin iradesinin üzerinde de başka hiçbir güç yoktur.
Sonuna dek demokrasinin ve millet iradesinin gerektirdiği nezaket ve ahlakla, bir ve beraber olarak yolumuza devam edeceğimizin kesin olduğunu milletimizin duymasını istiyorum. Milletimizin iradesine, millete saygı gösterin. Demokrasinin önünü açın. Millet, İmamoğlu'nu nerede görmek istiyorsa, millet İmamoğlu'na neyi yakıştırıyorsa, İmamoğlu orada olacaktır. Bu daha önce de böyle olmuştur. Daha sonra da böyle olacaktır. Korkmayın. Sürecin en yüksek cesaretle tarafımızdan takip edildiğinin de bütün yurttaşlarımın bilmesini isterim."
"MERTÇE YARIŞALIM"
"Net ifade edeyim: Milletin iradesine kafa tutmayın. Mertçe yarışalım. Kıymetli dostlarım ve değerli basın mensubu arkadaşlarım; bana sarf edilen 'ahmak' ifadesini kime iade ettiğim bellidir. Zaten o kişi bana, ben de ona dava açtım. 'Ahmak' ifadesinin suç olmadığı da Yargıtay kararlarıyla ortadadır. Basında bu kararlar da yayımlanmıştır. Beni haklı bulan bilirkişi raporları da ortadadır. Dünyanın en zorlama siyasi yasak davasının artık Türkiye gündemini işgal etmesini ben is-te-mi-yo-rum! Umarım hak yerini bulacaktır. Hakkın yerini bulması için emek harcayan ve harcayacak olan herkese, özellikle yargı mensuplarına, hakimlere, savcılara şükran duyuyorum. Milletimiz bu emekleri asla unutmadı, unutmayacak. Yapmış olduğum bu başvuruyla ben duruşmaya katılmak istediğimi tekraren talep etmiş bulunmaktayım."
Ne olmuştu?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019 tarihinde Fransa'nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nde yaptığı konuşmada Yüksek Seçim Kurulu'nu eleştirmişti.
İmamoğlu "İktidar manipülasyonla kazanamadığı seçimi, seçimleri yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu kararı ile iptal ettirerek kazanmak istemiştir. Ama iktidarın tüm gücüne rağmen yurttaşlarımızın güçlü iradesi 23 Haziran gecesi bir kere daha ve çok daha güçlü ve gür bir sesle demokrasiden yana olmuştur” demişti.
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019'da bir açıklama yaparak İmamoğlu için "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Yazıklar olsun" ifadelerini kullanmıştı.
Aynı gün Soylu’ya yanıt veren İmamoğlu, "Dünyada, Avrupa'da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın" demişti.
Yaşananlar üzerine Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığınca 15 Aralık 2019 tarihli müzekkere ile yapılan suç duyurusundan hareketle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İmamoğlu’na karşı dava açılmıştı.
Davanın 14 Aralık 2022'de görülen karar duruşmasında Soylu'nun "ahmak" sözüne yanıt veren İmamoğlu'na "YSK Başkanı'na ve üyelerine hakaret ettiği" suçlamasıyla 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verilmiş ve siyaset yasağı kararı alınmıştı.
Kararın kesinleşmesi için istinaf ve Yargıtay tarafından da onanması gerekiyor.
Duruşmada Süleyman Soylu'nun ve uzman tanıkların dinlenilmesi talebi, tanık beyanlarına ilişkin beyanda bulunmak için süre talebi de reddedilmişti. Avukatlara, savcının mütalaasına karşı 3 saatte savunma hazırlamaları dayatılmıştı.
İmamoğlu'nun avukatları, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığını, "Ahmak" sözünün muhatabının İmamoğlu için "Ahmak" diyen İçişleri Süleyman Soylu olduğunu vurgulayarak beraat talep etmişti.
Yorum Yazın