Müze yönetimlerinin bağımsızlaştırılması, özverili çalışan araştırma uzmanları, kurum dışı yapılarla, kişilerle ilişkiler, bağlar kuran deneyimli yöneticileri ile tıpkı birer enstitü gibi özerk yapılar olarak yaratıcı enerjiyi harekete geçiren yeni yönetim ilkelerine göre yeniden yapılandırılmaları zorunlu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Antalya Arkeoloji Müzesi’ni yıktırılıp yeniden yaptırılmasına karar vermiş.
Bir mimara gösterişli bir yeni proje hazırlatmış. Yeni bina iki buçuk milyar liraya mal olacakmış. Müze için yeni projeyi hazırlayan firmanın, oteller zinciri sahibi olan Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un çalıştığı bir firma olduğu söyleniyor.
Yıktırılma ve yeniden yaptırılma gerekçesi ise 1972 yılında tamamlanan yapının depreme karşı dayanıksız olması. Bugün yeni yönetmeliklere göre yapılmamış hangi yapıya bakılırsa, aynı gerekçeyle yıktırmak mümkün.
Mevcut müze binasının tasarlanması için 64 yılında açılan mimari proje yarışmasını Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler ekibi kazanmış. İkinci ve üçüncü olan mimari projeler de gene bu ülkede nitelikli işlere imza atmış önemli mimarlara ait. Yarışmaya 40’dan fazla eser katılmış. Bu da yarışmanın mimarlık camiasında ciddiye alındığını, önemini gösteriyor.
Müze Cumhuriyet döneminde ulusal ölçekli mimari tasarım yarışmasıyla elde edilmiş ilk ve en önemli mimarlık eserlerınden biri. Ayrıca müze 1988 yılında Avrupa Konseyi Ödülü'nü almış.
Dolayısı ile bu müze yapısının mimarlık tarihi açısından önemli bir belge değeri var.
Buradaki temel sorun Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yapıyla ilgili hiçbir mimari tartışma, fikir geliştirme ortamı yaratmadan doğrudan kendisinin karar vermiş olması.
Elbette ki yıkım da dahil olmak üzere mevcut yapılarla ilgili bir takım kararların alınması mümkün. Ama yaratıcı süreçlerle ilgili karar almanın yöntemleri olmalı.
Soru şu: İç mekanlarıyla, yerleşim düzeniyle, mimari özellikleriyle nitelikli bir eser olan ve bir belge değeri taşıyan önemli bir yapının yıktırılması bu kadar keyfi, bürokratik bir kararla olabilir mi?
Kaldı ki karşımızdaki kültürle ilgili bir kamu kurumu değil, bir kentsel dönüşüm projesi yapan bir "gayrımenkul yatırımcısı" bile olsa, bu böyle olmalı.
Zannedersem sorun yalnızca alınan bu kararla ilgili değil, bakanlığın bir müze binası ile karar alma ve proje yönetme biçiminde.
Bundan 60 yıldan fazla bir zaman öncesinde bile bu müze binasının projelendirilmesi için bakanlık bir yarışma açılmasına gerek duymuş.
Bugün ise daha gelişmiş, daha açık yöntemlerle önemli bir mimari eser niteliğini taşıyan bir kültür yapısını ele alması gerekirken bakanlık kapalı bir ortamda, kendi başına karar veriyor. Mimarlıkla ve müzecilikle ilgili çevrelerin ise bu karardan haberleri kararlar alındıktan, yeni proje hazırlandıktan sonra haberleri oluyor.
Yıkımın gerekçelerini, yeni yapılacak binayı tartışmayı, harcanacak bütçeleri falan bir tarafa bırakalım. Bu ülkede fikir geliştirme alanlarının, kültür yapılarının, kurumlarının doğrudan siyasal ve bürokratik yapılara bağımlı olması önemli bir sorun teşkil etmiyor mu? Bu karar kendisinden çok daha önemli bir soruna da işaret etmiyor mu?
Siyasetçiler, bürokratlar, güç sahipleri böyle kararları alma haklarının ve yetkilerinin olduğunu zannediyorlar. Kendi başlarına yıkım kararları alabiliyorlar ve yeni projeler hazırlatabiliyorlar. Onlar zannedebilirler ama olmadığını hatırlatacak olanlar da mimarlar sanatçılar. Peki onlar nerede? Zannedersem son zamanlarda onlar da iyice güç ve çıkar sahiplerine bağımlı hale geldiler. Kültür ve sanat kurumlarının büyük sermayenin hayırseverlik kurumlarının altında yapılanmaları yeterli değil.
Bu örnekten hareketle diğer müzelerde neler oluyor, bir bakalım:
Ziyaretçi sayısı açısından ilk sırada yer alan Topkapı Sarayı Müzesi’nde bile gelişigüzel, bürokratik kararlarla uygulamalar yapılıyor. Müzelerin dünyadaki örneklerde olduğu gibi yalnızca binalarıyla, sergileme alanlarıyla, koleksiyonları ile değil, yönetim yapılarıyla ele alınmaları şart. Müze yönetimlerinin bağımsızlaştırılması, özverili çalışan araştırma uzmanları, kurum dışı yapılarla, kişilerle ilişkiler, bağlar kuran deneyimli yöneticileri ile tıpkı birer enstitü gibi özerk yapılar olarak yaratıcı enerjiyi harekete geçiren yeni yönetim ilkelerine göre yeniden yapılandırılmaları zorunlu.
Sonuçta tartışılmaları ve yeniden yapılandırılmaları gereken Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müzeleri değil yalnızca. Kamunun, yerel yönetimlerin bütün kültür kurumları…

Yorum Yazın