Mevcut CHP yönetiminin ürettiği siyaset, var olan durumu yani sistemi düzeltmeye yönelik değil onun sunduğu fırsatlardan yararlanmayı önceleyen bir yaklaşımı ima etmektedir. Oysa değişim iddiası tam tersine var olanı değiştirmek ve demokratik, özgür ve adil bir Türkiye çağrısıydı. Şimdi yapılması gereken lider ve yönetim değişiminin ötesine geçen kapsamlı bir değişimi ete kemiğe büründürmek olmalıdır.
CHP’nin bir önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde katıldığı TV programında merak edilen pek çok soruya cevap verdi. Buna yeniden genel başkan adaylığı olup olmayacağı, cumhurbaşkanlığı adaylığının nasıl gündeme geldiği vs de dahildi.
Açıkçası bu noktadan sonra eski tartışmalara yeniden dönmek; şu, şöyle yapılsaydı ya da o değil de bu aday olsaydı gibi konulara girmenin bir anlamı yok.Kılıçdaroğlu’nun 2013-14’den bu yana sistematik olarak izlediği açılım politikaları doğruydu ve 31 Mart seçimlerinde de, sonrasında da bunun olumlu katkısını gördük. Daha önce de ifade ettiğim gibi bu konuda iki içsel bir dışsal neden; 2023 seçimlerinin kaybedilmesine yol açtı.
İçsel nedenlerin ilki partinin iç işleyişi ile ilgili. Ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nun dillendirdiği, taşıyıcılığını yaptığı politikalar parti yönetiminde bir elitin içinde kalarak yukarıdan aşağıya yansılatamadı. Ve yansıtılmadı.
Bununla ilgili hiçbir entelektüel çalışma, bu politikaları kurumsallaştırma çabaları olmadı.
Bunun doğal sonucu olarak bırakın liderle örgüt arasının, liderle Meclisteki milletvekilleri arasında dahi söylem birliği oluşturulamadı.
İkinci neden Altılı Masa içinde cumhurbaşkanlığı adayı konusunda liderlerin birbirlerine karşı yeterince samimi ve açık olmamalarıdır. Sonuçta 3 Mart’ta Meral Akşener masadan zehir zemberek sözlerle kalktı ve 6 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın başkan yardımcı olarak sisteme eklemlenmesiyle geri döndü.
Kılıçdaroğlu başta olmakla üzere CHP yönetimi 28 Mayıs sonrası süreci iyi yönetemedi. Seçim sonuçlarına ilişkin kapsamlı bir özeleştiri yerine MYK’da yapılan değişikliklerle yetinildi. Topluma helalleşme vaadi yapan Kılıçdaroğlu CHP tabanı ve kendisini destekleyenlerle ne yazık ki helalleşemedi.
TOPLUM HALA HELALLEŞE BEKLİYOR
Bu iktidar olmak için toplumu ikna etme siyasetinin iflası ve toplumun güven kaybının artışına yol açtı.
Sonuç ne yazık ki hem 14 hem de 28 Mayıs’ta hezimet oldu.
Kılıçdaroğlu başta olmakla üzere CHP yönetimi 28 Mayıs sonrası süreci iyi yönetemedi.Seçim sonuçlarına ilişkin kapsamlı bir özeleştiri yerine MYK’da yapılan değişikliklerle yetinildi.
Topluma helalleşme vaadi yapan Kılıçdaroğlu CHP tabanı ve kendisini destekleyenlerle ne yazık ki helalleşemedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 29 Mayıs sabahı yaptığı “değişim” çağrısı kendisinin sonrasında Kılıçdaroğlu yaptığı görüşmelerde ifade ettiklerini dillendirmesi oldu.
Ancak biliyoruz ki, bu çağrılar Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminden karşılık bulmadı ve Özgür Özel değişim talep edenlerin adayı oldu ve kurultayda kazandı.
31 Mart seçim sonuçları ile sadece muhalefet için değil tüm vatandaşlar için daha demokratik, özgür ve adil Türkiye için hayali doğmuştur. Bu süreçte hepimize düşen görev, bu hayalin gerçekleşmesi için çabalamak olmalıdır.
31 MART İLE YENİLENEN UMUT
CHP’nin 31 Mart yerel seçiminde bana kalırsa parti yönetimin de beklemediği bir başarı elde etti.Bu başarıda CHP yönetimin değişimi, doğru adayların belirlenmesi etkili olmuştur. Yine ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ve seçimlerin da doğrudan etkili olmuştur.
Buna Kılıçdaroğlu’nun yaklaşık on yıldır sürdürdüğü açılım politikalarını da eklemek gerekiyor.
Bugün karşı karşıya olduğumuz durum; 31 Mart seçim sonuçları ile sadece muhalefet için değil daha demokratik, özgür ve adil Türkiye için hayali doğmuştur.
Ve içinde bulunduğumuz süreçte hepimize düşen görev bu hayalin gerçekleşmesi için çabalamak olmalıdır.Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’nun çıkışı bu çabaya katkı sunduğu tartışmalıdır.
Seçimin yıldönümünde konuşulması gereken yeni yönetime yapıcı eleştiriler yapmak ve ama daha önemlisi seçim sürecine yönelik gerçek özeleştirel bir yaklaşım olmalıydı.
Şu bir gerçek; CHP’de değişim şimdilik sadece lider ve parti yönetimi ile sınırlı kaldı. Ve kabul edelim ki, bu durum, seçimle birlikte doğan umudun güçlenmesi konusunda ciddi bir sorundur.
SIRA DEĞİŞİMİ TAMAMLAMAKTA
Burada önemli soru; İmamoğlu’nun 29 Mayıs sabahı yaptığı değişim çağrısının CHP’de karşılığının ne kadar bulup, bulmadığıdır.
Çünkü, bu sorunun cevabı 31 Mart sonrası muhalefet için doğan umudun güçlenip, güçlenmeleriyle doğrudan ilintilidir.
Şu bir gerçek; CHP’de değişim şimdilik sadece lider ve parti yönetimi ile sınırlı kaldı.Ve kabul edelim ki, bu durum, seçimle birlikte doğan umudun güçlenmesi konusunda ciddi bir sorundur.
Diğer yandan değişim evet bir süreç meselesi olabilir ama politika yapma tarzında, parti politika ve söylemlerinde, parti yönetim anlayışında, temel politikalarda da değişim zorunludur.
Bu süreç tek tek parti yönetimindekilere bırakılmayacak kadar önemlidir. Bunun için parti tarafından kapsamlı bir çalışma başlatılmalıdır. Parti içi ve çeperindeki entelektüel kapasiteyi sürece dahile eden, 2024 yılı Türkiye ve dünyasını analiz eden, var olan fırsat ve riskleri kabullenen gerçekçi bir siyasi dönüşüm programı hazırlanmalıdır.Ve buna zaman kaybedilmedin başlanmalıdır.
Şu çok açık mevcut CHP yönetiminin ürettiği siyaset, var olan durumu yani sistemi düzeltmeye yönelik değil onun sunduğu fırsatlardan yararlanmayı önceleyen bir yaklaşımı ima etmektedir.Oysa değişim iddiası tam tersine var olanı değiştirmek ve demokratik, özgür ve adil bir Türkiye çağrısıydı.
Şimdi yapılması gereken lider ve yönetim değişiminin ötesine geçen kapsamlı bir değişimi ete kemiğe büründürmek olmalıdır.
Yorum Yazın