Yozlaşma ile ilgili yapılan istatistiksel araştırmalar şu sonuçları veriyor: Kişisel ve sosyal gelişimi desteklemeyen ve buna yatırım yapmayan ülkelerin yozlaşma potansiyeli daha yüksek. Bir klişe de olsa eğitimin çürümedeki payı göz ardı edilemez. Ayrıca yozlaşma şehirden uzaklaştıkça artıyor.
Her geçen gün daha da yozlaşan çürümeye yüz tutmuş bir toplumun üyesi olduğumuzu kanıksıyoruz. Ne zamandır yere çakılmaya doğru yön değiştirdik, hep böyle miydi? Geleneklerimiz göreneklerimiz bile saflığını yitirdi. Hal böyle olunca yozlaşma hızlandı. Yozlaşma, bir şeyin saflığını kaybetmesi ve ilk halinden sapması anlamına geliyor. Bir madde de yozlaşabilir bir insan da: Zaman içinde ilk halinden oldukça farklı bir hale bürünen madde nasıl yozlaşıyor ve bozuluyorsa, insan da ahlaki açıdan bozulup çürüyebilir.
Yozlaşma ile ilgili yapılan istatistiksel araştırmalar şu sonuçları veriyor: Kişisel ve sosyal gelişimi desteklemeyen ve buna yatırım yapmayan ülkelerin yozlaşma potansiyeli daha yüksek. Bir klişe de olsa eğitimin çürümedeki payı göz ardı edilemez. Ayrıca yozlaşma şehirden uzaklaştıkça artıyor. Kırsalın gelenek ve göreneklerine bağlı olduğunu düşünüp orijinal hallerine sadık kalacağını düşünsek de durum tam tersi. Buna neden olarak kırsal nüfusun bürokrasi hakkında daha az bilgiye sahip olması gösteriliyor. Cinsiyet rollerine dair farkında yaptığımız atamalar da bir başka unsur: Kadınların iş hayatına atılması yozlaşmayı azaltan unsurlardan. Bazı görüşler kadının iş gücüne katılmasıyla geleneksel aile yapısının bozulacağını bundan ötürü de ahlaki değerlerin zayıflayacağını düşünebilirler ama durum farklı: Yozlaşmanın çok fazla ayağı var, ekonomik, siyasi, kültürel vs.
Kapitalistin nerede duracağını bilmeyen doymak bilmez iştahı, sınırsızlığı, güce tapması, paranın kral olduğu sisteminde ahlaken doğru eylem dediklerimizin pek bir anlamı kalmıyor.
KAPİTALİSTİN NEREDE DURACAĞINI BİLMEYEN İŞTAHI
Kapitalist düzende paranın eşit dağılmaması ve gücün bazı ellerde toplanması küresel ölçekte yozlaşmanın pimini çekmiş durumda. Kapitalistin nerede duracağını bilmeyen doymak bilmez iştahı, sınırsızlığı, güce tapması, paranın kral olduğu sisteminde ahlaken doğru eylem dediklerimizin pek bir anlamı kalmıyor. Paranın güç ile eşdeğer görüldüğü, her yol mübahtır anlayışıyla etik kuralların hiç edildiği ülkelerde ahlaki kurallar alt üst edilebilir.
Toplumsal çürümeye karşı bireysel olarak yapabileceklerimiz var: Etik bir duruş. Ahlaklı olanın ne olduğı fizoloflarca düşünce tarihi boyunca tartışmış: Sokrates ahlakın ancak bigi ile elde edinebileceğini söylerken, Aristoteles için iyi bir ahlak için iyi bir karekterle mümkündü. Nietzche ahlak kurallarının sahteliğinden ve riyakarlığından bahsetti ve insanın herhangi bir inanç çerçevesinde olmadan kendi ahlaki değerlerini yaratması gerektiğini söylüyordu. Eninde sonunda insan doğru ve yanlış, iyi ve kötü dediği seçimler içinde kalıyor. Doğruyu mu yoksa yalan mı söyleyeceksin? Yozlaşacak mısın yoksa ahlaki değerleri koruyacak mı? Karar senin!
Yorum Yazın