Seçim gününe kadar istisnasız tüm medya ve sosyal medya mecralarından yayılan pek çok yalan ileti ve bilgiyle karşı karşıya kalacağız çünkü tüm siyasi partiler ve aktörler bu yalan bombardımanı üzerinden rızamızı üretmeye ve kendilerine oy vermemizi sağlamaya çalışacaklar.Malumunuz olduğu üzere; Türkiye 31 Mart’ta yerel seçimlere gidiyor ve tüm siyasi partiler propaganda sürecini başlatmış durumdalar. Günümüzün iletişim çağında siyasal propaganda artık sadece sahalarda ve miting meydanlarında yapılmıyor; anaakım medya, alternatif medya ve özellikle de sosyal medya ortamları artık siyasal iletişimin en önemli alanları konumundalar ve asıl savaş bu mecralarda yürüyor.Bu iklimde basın her zaman problemliydi ancak son 22 yıllık süreçte AKP iktidarının medya yapılanmaları üzerinde yaptığı mühendislikle birlikte Türkiye’de özgür basın yok edildi, iktidar destekli para havuzlarıyla anaakım medyanın sermaye ve sahiplik yapısı iktidardan yana değiştirildi ve medyanın neredeyse %95’i artık AKP’nin kontrolü altına girmiş durumda. Bu durum medyadaki çoksesliliği, haber olgusuna objektif bakışı ve tüm kesimler için medyada aynı miktarda görünürlük adaletini ortadan kaldırdı. Aslında mesleki etik anlayışı kendini “muhalif” olarak konumlandıran medya mecraları açısından da pek parlak değil.Bu olguyu her akşam ekranlarda bulunan konuk, yayıncı, spiker ve moderatör profilinden anlamak mümkün. İstisnasız her konuda sürekli aynı kişilerin, çoğunlukla iktidar ve devlet politikalarını destekleyici ve meşrulaştırıcı argümanlarla yorum yaptıklarını görüyoruz. Medyada yer bulabilmek için artık bir konuda uzman olmanız gerekmiyor; eğer hâkim ideolojinin ve siyasal iktidarın hoşuna gidebilecek tonda konuşabiliyorsanız istisnasız her konuda “kadrolu yorumcu” olabiliyorsunuz ve konuya dair ne kadar bilgi sahibi olduğunuz medya organizasyonları tarafından umursanmıyor. Bir avuç kalmış olan “muhalif” medya mecraları da sadece “kendi mahallelerine” mensup olan kişilere yer açıyorlar, muhalif olan bazı isimlere bile kendi angajmanları gereği yer vermemeyi seçiyorlar.Anaakım medyadaki sunucu, yayıncı, spiker ve moderatör profillerine baktığımızda da yine hep aynı kişilerin sürekli bir mecradan diğerine “transfer” olduklarını görüyoruz. Eğer bir sunucu, spiker, yayıncı veya moderatör iktidar destekli medyadan kolayca kendini “muhalif” olarak konumlandıran medya mecralarına geçiş yapabiliyorsa burada hem basın meslek ilkeleri bağlamında hem de basın mensuplarının kişisel mesleki etik ilkeleri bağlamında çok ciddi ve derin erozyonların yaşandığı aşikâr.
Günümüz medya ekolojisine dair rasyonel bir perspektif gözetildiğinde; medya profesyonellerinin, çeşitli medya örgüt ve yapılanmalarının, basın-yayın kuruluşlarının, gazetecilerin ve Eşik Bekçileri’nin çeşitli menfaat angajmanlarının içinde oldukları ve haberi gerçekliğinden koparan manipülasyonlar yaptıkları yadsınamaz bir gerçek.
GÜNÜMÜZ MEDYA EKOLOJİSİ VE MANİPÜLASYON
Günümüz medya ekolojisine dair rasyonel bir perspektif gözetildiğinde; medya profesyonellerinin, çeşitli medya örgüt ve yapılanmalarının, basın-yayın kuruluşlarının, gazetecilerin ve Eşik Bekçileri’nin çeşitli menfaat angajmanlarının içinde oldukları ve haberi gerçekliğinden koparan manipülasyonlar yaptıkları yadsınamaz bir gerçek. Haber profesyonellerinin ürettikleri haber içeriğinde mesleki etik ve ahlak kurallarını göz ardı etmeleri günümüzde yükselen yalan haber olgusunun ve kitleler nezdinde haber kavramına artık güven duyulmamasının başat nedenleridir.Aslında haberin ve medya organizasyonları tarafından üretilen içeriklerin demokratik işlevleri olan, toplumu bilgilendiren, eğiten veya eğlendiren nesnel bir ileti olması beklenirken, günümüzde haber farklı hedefler doğrultusunda üretilen, kurgulanan, kodlanan ve tasarımdan geçen fabrikasyon bir meta haline geldi.Demokratik hedeflerden öte belirli bir amaç doğrultusunda üretilen haberlerin günümüzde mesleki ektik ve ahlak kurallarına aykırı olmasının Post-Truth (Hakikat Ötesi) çağın yükselmesinde ve yalan haber olgusunun yaygınlaşmasında temel bir etkisi bulunuyor. Medya kuruluşlarının iktidar destekli sermaye yapısıyla birlikte belirli kişi ve grupların çapraz, yatay ve dikey tekelleşmesinin güdümüne girmesi haberin niteliği, kalitesi, demokratik işlevi ve gerçekliğini negatif olarak etkiliyor.Medyada bir haberin veya içeriğin üretim süreci muhabirin kendi kaynağından ham bilgiyi (knowledge) elde etmesiyle başlar. Bu aşamada birinci veya ikinci el kaynaklardan toplanan bilgi henüz haber niteliği taşımaz ve yayınlanacağı mecraya göre işlenmesi, kurgulanması ve dolayımdan (mediation) geçirilerek enformasyon (information) haline dönüştürülmesi gerekir. Bir haberin veya içeriğin gerçeklikten koparılarak içinin boşaltılması ve yalan bir iletiye dönüştürülmesi Eşik Bekçileri tarafından tam da bu süreç içerisinde gerçekleştirilir. Muhabirin ilk veriyi toplarken yapacağı bir çarpıtma, redaktörün haber yazım sürecinde uygulayacağı bir manipülasyon, editörün habere son şeklini verirken tahrif edeceği bir unsur veya medya organizasyonunun patronajının yapacağı bir müdahale o haberin niteliğine ve yerine getirmesi gereken demokratik işleve zarar verir. İşte tam da bu noktada gerçek veriler yalan bir habere dönüşür.Medya kuruluşları ve basın-yayın organları için hangi enformasyonun haber bağlamında gündeme alınması gerektiği toplumun demokratik bilgi alma ve ifade özgürlüğü kaygısından ziyade çeşitli güç odaklarının birbirleriyle olan girift menfaat ilişkilerine bağlıdır. Salt basın meslek ilkelerinin gözetilmediği bir medya ekolojisinde şüphesiz her nevi dezenformasyon, manipülasyon, yalan haber, çarpıtma ve gerçeklik bağlamından koparma olgularının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Artık tüm güç odaklarının ana savaş alanı sosyal medya mecralarıdır ve bu noktada yalan haber üzerine kurgulanan “operasyonel gazetecilik” yükseliştedir.Öte taraftan; internet ve sosyal medya mecralarının yükselişi ile birlikte klasik haber toplama, yazma ve sunma teknikleri de hem kuramsal olarak hem de uygulamalı pratik bağlamda değişim ve dönüşüme maruz kaldı. Tam da bu noktada internet ve sosyal medya platformlarının hedef kitlelere ulaşma hızı ediyoryal süzgeçten geçmemiş veya kasıtlı olarak tasarlanmış pek çok iletinin dezenformasyon, çarpıtma, misenformasyon, yalan haber, cinsiyetçi söylem, nefret söylemi gibi pek çok olgunun dolaşıma sokulmasına olanak sağlıyor.Post-Truth (Hakikat Ötesi) çağda yalan haberin yükselişi en büyük handikaplardan biri haline geldi. Haberin gerçek mi yoksa yalan mı olduğu sorgulamasını yapma gereksinimi duymayan kitleler günümüzde kuşkucu ve rasyonel bakış açılarını da yitirmiş durumdalar.
POST-TRUTH ÇAĞDA YALAN HABERİN YÜKSELİŞİ
Post-Truth (Hakikat Ötesi) çağda yalan haberin yükselişi en büyük handikaplardan biri haline geldi. Haberin gerçek mi yoksa yalan mı olduğu sorgulamasını yapma gereksinimi duymayan kitleler günümüzde kuşkucu ve rasyonel bakış açılarını da yitirmiş durumdalar. Sosyal medya üzerinden herkesin “kendisi gibi düşünen” hesapları, kişileri ve kuruluşları takip etmesiyle birlikte, içine hapsoldukları yankı odaları ve filtre balonlarında sürekli düşüncelerini, inançlarını, ideolojilerini ve doğrularını pekiştiren bir hale bulutu etraflarını sarmış durumda.“Kendileri gibi olanlardan” gelen her iletiyi mutlak bir gerçeklik olarak kabul eden ve bazen yalan olduğunu bildikleri halde “karşı kutba” zarar vermek için sorgulamadan dolaşıma sokan kitleler, hem yalan haber teknesinin birer “kürek mahkûmu” konumundalar hem de zamanla haber olgusuna karşı kendi gerçeklik algılarını da yitiriyorlar.“Hakikat” ve “Gerçek” kavramları genellikle eşanlamlı olarak kullanılsa da, aslında hem felsefi hem de dilbilimsel bakımdan birbirlerinden farklı kavramlardır ve farklı anlamları barındırıyorlar. Gerçek; varlığı ispat edilebilen, nesnel ve somut olan olgudur ancak hakikat gerçeğin bir izdüşümüdür, dolayısıyla da soyutluk içerir. Gerçek; bir kurgu ve tasarım değildir, böylelikle insan zihninin uydurduğu bir şey değildir ve mutlak bir varlığa sahiptir. Gerçekten bir fantezi olarak söz edilemez çünkü gerçek algısal değil olgusal temellere dayanır ve hayal ürünü değildir. Hakikat ise olgusal değildir ve tüm bunların insan belleğinde bir yansıma olarak tezahür etmesidir. Yani hakikat algısaldır.İnternet ve sosyal medya mecralarının hedef kitle üzerindeki en önemli etkilerinden biri kitlelerin algılarının yönetilerek haber dâhil tüm iletilerin “gerçeklik” ve “hakikat” yönlerinin zayıflatılmasına olanak sağlamasıdır. Bu mecraların sağladığı çift yönlü iletişim biçimi hem medya profesyonellerine hem de yurttaş gazetecilere paylaştıkları iletiler üzerinde her nevi kurgu ve çarpıtmayı yapabilme imkânı da sağlıyor. Tam da bu noktada belirli hedefler doğrultusunda üretilen ve aktarılan “yalan haber” ve “yalan ileti” yığınları hedef kitlenin “gerçeklik” kavrayışı, anlayışı ve okuma biçimine etki ediyor.Sosyal ve yeni medya mecralarının özellikle dijital medya okuryazarlığı seviyesi düşük olan kitle üzerinde yarattığı en önemli etki onları akılcı ve rasyonel çizgiden uzaklaştırıp, duygusal bir okuma biçimine sürüklemesidir. Böylelikle, manipülatif iletilere maruz kaldıklarında verdikleri duygusal tepkiler ve okumalar onların gerçeklik algısında daha etkili oluyor.Hakikat ötesi çağda en büyük problem gerçek ve yalan arasındaki çizginin belirsizleşmesi, belki de ortadan kalkmasıdır.
Yorum Yazın