Sorumluluk sadece bütçe denkleştirmekle, göçü yönetmekle ya da kamu çalışanını azaltmakla olmaz. Gerçek sorumluluk, insanı öncelemektir. Aksi hâlde yeni yüzler sadece eski sorunların yeni temsilcileri olur.
Almanya’da CDU, CSU ve SPD’nin ortaklığında kurulan yeni koalisyon hükümeti, daha göreve başlamadan ağır bir yükün altına girdi. Kamuoyunun güveni kırılgan, toplumun beklentisi düşük, uluslararası konjonktür ise sert rüzgârlarla dolu. “Almanya için Sorumluluk” başlıklı koalisyon protokolü; bir reform belgesinden çok, sistemin çatlaklarını sıvayacak bir geçici reçeteye benziyor.
Ekonomi zorda, sosyal yardımlar sorgulanıyor, kamu hizmetlerinde kesintiye gidiliyor ve göç politikası sertleştiriliyor. Tüm bu gelişmelerin arkasındaki siyasi akıl, Almanya’yı ‘daha yönetilebilir’ kılmak istiyor olabilir. Ancak soru şu: Daha yönetilebilir bir Almanya mı inşa ediliyor, yoksa daha itaatkâr ve daha tahammülsüz bir toplum mu şekilleniyor?
Vatandaşın Değil, Bütçenin Refahı Öncelikli
Vatandaşlık maaşı Bürgergeld’e getirilen yeni kısıtlamalar, ekonomik sıkıntılardan çıkış yolunu yine en kırılgan kesimlerin omzuna yükleme eğilimini gösteriyor. İş tekliflerini birkaç kez reddedenlerin yardım hakkı elinden alınacak. İyi de, işsizlik sadece bireysel tercihlerle mi açıklanıyor? Ya yapısal sorunlar, ya fırsat eşitsizliği, ya bölgesel darboğazlar? Bu tür önlemler, sosyal devletin kırmızı çizgilerinden birine dokunuyor. Almanya refah devletiyle övünürken, kendi vatandaşına karşı bu kadar sert bir dil kullanmalı mı?
Göçte Sert Ton, Sessiz Çelişkiler
Göçmen politikasındaki yeni çizgi, güvenlik endişeleriyle çerçevelenmiş gibi görünse de, alt metninde daha derin bir mesaj barındırıyor: Toplumun bir kısmına “yeter artık” demek. Oysa Almanya’yı bugün ayakta tutan pek çok sektörde göçmen emeği başrolde. Bu gerçeği inkâr ederek yapılan her sertleştirme, Almanya’nın uluslararası kimliğini de örseliyor. Sınır dışı işlemleri, aile birleşimi kısıtlamaları, iltica başvurularının geri çevrilmesi… Bunların hepsi kısa vadede ‘kararlılık’ gibi görünse de, uzun vadede ‘insanlık testi’nde sınıfta kalma riski taşıyor.
Dış Politika: ABD’nin Gölgesinde Bir Avrupa
Almanya’nın yeni hükümeti içeride reform arayışındayken, dış politikada da transatlantik ilişkilerdeki belirsizliklerle yüzleşecek. Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD, Avrupa ülkelerine açık bir şekilde “kendi güvenliğinizi kendiniz sağlayın” mesajı vermiş, Trump’ın etkisini arkasına alan Cumhuriyetçilerin Avrupa’ya yönelik desteği sorgulamaya açılmıştı. Böyle bir atmosferde kurulacak yeni Alman hükümetinin, Avrupa Birliği içinde liderlik üstlenmesi ve savunma politikalarında daha aktif bir rol oynaması bekleniyor. Ancak bu görev, mevcut ekonomik ve siyasi dağınıklık ortamında oldukça ağır. Transatlantik ilişkiler artık romantik bir işbirliği değil, pazarlık masası. Ve bu masa Almanya için her zamankinden daha kırılgan.
Kamu Personeli Azaltılıyor: Devletin Hafızası da mı Siliniyor?
Yeni hükümet, kamu çalışanlarının %8 oranında azaltılacağını açıklıyor. Bu, tasarruf gibi görünse de, devletin hafızasının ve reflekslerinin zayıflaması anlamına gelebilir. Eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden güvenliğe kadar her alanda kamunun etkisi azalırken, vatandaşın devlete olan güveni de sorgulanır hale gelecektir.
Ancak bu türden kesintiler, devletin hizmet kapasitesini zayıflatabilir; özellikle eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi temel alanlarda istikrarsızlığa yol açabilir.
Almanya’nın büyük koalisyonu, kağıt üzerinde birçok hedefe yöneliyor. Ancak bu hedeflerin toplumda nasıl yankı bulacağı, hükümetin sadece kararlarıyla değil, uygulama biçimiyle de doğrudan ilişkili olacak. Çünkü bir toplum, sadece yasalarla değil, o yasaların nasıl hayata geçirildiğiyle yaşar.
Ve sonuç olarak: Sorumluluk sadece bütçe denkleştirmekle, göçü yönetmekle ya da kamu çalışanını azaltmakla olmaz. Gerçek sorumluluk, insanı öncelemektir. Aksi hâlde yeni yüzler sadece eski sorunların yeni temsilcileri olur.
Almanya Sol Parti Grup Başkanı Heidi Reichineck’in tarihe not düştüğü şu sözleriyle yazımızı noktalayalım.
“Bir ülkede işler ancak, o ülkenin insanları iyi durumdaysa yolunda gider.”

Yorum Yazın