Bütün bu gelişmeler bize, iktidar blokunun uzun süredir hedeflediği yerli ve milli muhalefet inşa etme çabasından vazgeçmediğini göstermiştir. Siyaset aracılığıyla elde edilemeyen sonuç yargı eliyle başarılmak isteniyor.
CHP üzerine olan tartışmalardan biri bitmeden biri başlıyor. Türkiye’nin sorunlarını konuşmamız gerekirken, bitmeyen bir CHP tartışması içindeyiz sürekli.
Dün sabah, önceki akşam bir araya gelen Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş görüşmesini ve bunun sonuçlarını konuşacağımızı umarak uyanmıştık.
Nitekim önceki akşam, bu üçlü zirvede neler konuşulduğuna dair bilgiler almak için farklı isimlerle konuşmuştuk. Mansur Bey’in ön seçimin zamanlamasını yanlış bulduğunu, ön seçim yapılması durumunda da aday olmayacağını; bununla birlikte Özel ve İmamoğlu ise başlatılan aday belirleme sürecinin devam edeceğini öğrenmiştik.
Tabi Mansur Bey’in masaya getirdiği bazı araştırmaları, hakkındaki olumsuz paylaşımları ve başka detayların varlığını da…
Ne yazık ki, bunları konuşma, tartışma imkanı bulamadık.
Çünkü bu tartışmayı örten başka bir tartışma başladı. Bursa’da başlatılan bir soruşturma sonrası verilen yetkisizlik kararı sonrası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP’nin 4-5 Kasım 2023 tarihlerinde düzenlediği kurultayın “şaibeli” olduğu gerekçesi soruşturma başlattı.
Başsavcılık, CHP delegelerine “oy karşılığında para, telefon ve ev verildiği” iddialarını araştıracak, 38. Olağan Kurultayı'nda görev alan parti yetkililerini dinleyecek. Ayrıca bir önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eski CHP grup başkan vekili Akif Hamzaçebi, soruşturma kapsamında “tanık” sıfatıyla ifade çağrıldı.
Gördüğünüz gibi CHP’de Özel, İmamoğlu, Yavaş toplantısını değil, bundan neredeyse 16 ay önce yapılan kurultayın şaibeli olduğu gerekçesi ile açılan davayı konuşuyor, yazıyoruz.
Diğer yandan bu, aylardır geliyorum diyen bir dava idi.
Kurultayı takip eden aylarda kimi sosyal medya hesaplarından kurultayla ilgili olarak yapılan suçlamaları okuduk. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bir süredir dile getirdiği ve en son 1 Şubat Cumartesi günü partisinin Manisa İl Kongresi'ndeki konuşmada ifade ettiği; “Seçimlerin faturasını Bay Kemal'e çıkartıp şaibeli bir kurultayla kendisini tehcir ettiler” sözleri, bu davanın bize adım adım geldiğinin işaretiydi.
Tabi bu sürecin hızlanmasında etkisi belki yok ama CHP’nin önceki lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı tv programında, kurultayla ilgili şaibe konusunda kendisine sorulan soruya, CHP yönetiminin cevap vermesi gerektiği yönünde açıklaması da eklemek gerekiyor.
SORUŞTURMA SORUNLU, ZAMANLAMA MANİDAR
Bu koşullarda başlatılan soruşturmanın kendisi kadar, açıldığı gün de zamanlama olarak manidar.
Bursa’da il başkanının kendisi hakkında yapılan suçlamada adını temize çıkarmak için verdiği dilekçenin sonrasında başlayan süreç, Ankara Cumhuriyet Savcısı’nın CHP kurultayının şaibeli olduğu gerekçesi ile soruşturma başlatılması aşamasına geldi.
Bu soruşturma Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mı yoksa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetki alanında mıdır, o da ayrı bir tartışma konusudur.
Diğer yandan soruşturmanın zamanlaması da ilginçtir. Bu soruşturma, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının ön seçimle belirlenmesi sürecinde önemli bir üçlü zirvenin sonuçlarını konuşacağımız gün başlatılıyor. Zirvede konuşulanları değil, soruşturmayı konuşuyoruz.
Bütün bu gelişmeler bize, iktidar blokunun uzun süredir hedeflediği yerli ve milli muhalefet inşa etme çabasından vazgeçmediğini göstermiştir.
Bu süreçte en büyük hedefi kuşkusuz CHP ve DEM Parti’dir.
DEM Parti’yi başlattığı ama adını koymaktan çekindiği yeni çözüm süreci ile birlikte bir miktar pasifize etmiş durumdadır.
Partinin eş başkanları başlatılan yeni süreçte somut adımlar -mesela Öcalan’ın yaşam koşullarının iyileştirilmesi başta olmak üzere- atılmasını beklerken, iktidar/devlet blokunun belirlediği İmralı heyeti ise bu süreçte daha mutedil bir dil kullanılıyor.
Açıkçası DEM Parti’nin bu süreçteki durumu, kendi siyasi iradesinden çok, kendi dışındaki gelişmelere bağlı olacak.
İktidar blokunun diğer hedefi CHP, şu ana kadar yerli ve milli muhalefetin parçası olmayı reddetti. Ve bunun için de kurumsal olarak parti de, İmamoğlu da sürekli iktidarın ve yargının hedefinde.
Bu soruşturma da bunun bir parçası.
Ve görünen o ki, bu tür hamleler bitmeyecek.
Siyaset aracılığıyla elde edilemeyen sonuç yargı eliyle başarılmak isteniyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN TERCİHİ NE OLACAK?
Yazıyı bitirirken CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geride kalan dönemdeki siyasi duruşu kısaca değerlendirmek durumundayız.
Yazılarımda daha önce bahsettim, 14 Mayıs 2023’te gerçekleşen ilk tur seçiminden sonra Ümit Özdağ ile kurduğu ittifak ve kullanmaya başladığı dilden başlayarak 28 Mayıs 2023 seçim sonrası süreçte peş peşe siyasi hatalar yaptı. Buna kongre akşamı liderlik yarışında 2. Tur seçimine katılmasını da ekleyelim.
Ne yazık ki, yapmaya devam ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi duruşunda başta Genel Başkan Özgür Özel olmak üzere parti yöneticilerinin kendisine koyduğu mesafe kadar; çevresindekilerin genel merkeze olan kızgınlığı ve kendi siyasal gelecekleri Kılıçdaroğlu üzerinden kurtarmaya ve pozisyonlarını siyasallaştırma çabasında olanların etkisini de görmek gerekiyor.
Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun önünde, parti büyüğü olarak “bir bilen” olmakla, parti içi tartışmalarının öznesi olarak “bir bölen” olma arasında bir tercih vardır.
Bu tercih Kılıçdaroğlu’nun sadece CHP tarihine değil, siyasi tarihe nasıl geçmek istediğini de belirleyecektir.

Yorum Yazın