Geçenlerde Frankfurt Okulu’nun son dönem temsilcilerinden Seyla Benhabib’in Zeit’ten Peter Neumann’a verdiği bir röportaj yayınlandı. Bilindiği üzere Benhabib İstanbul doğumlu bir Yahudi. Yaşadığımız çağın Hannah Arendt’i. İsrail devletinin meşru müdafaa sınırını aştığı ve sivillere yönelik yoğun bir devlet terörünün uygulayıcısı haline geldiğinden şikayet eden Benhabib yaşanan gelişmeleri Yahudi Faşizmi üst başlığıyla kavramlaştırıyor.
Önce Hamas lideri, şimdi ise Hizbullah. Ortadoğu’daki kağıttan kaplanlar bir bir düşüyor. Ayrıca Gazze büyük bir mezarlığa dönüştü. Lübnan’ın güneyi ise benzeri bir kaderi yaşamak üzere. İran korkudan sinmiş durumda. Mısır, Suriye, Ürdün, S. Arabistan gibi belli başlı bölge ülkeleri İsrail ne yaparsa yapsın ağzını açamıyor. İsrail’in saldırganlığının nasıl algılandığına dair tartışmayı ise Ortadoğu coğrafyasıyla sınırlamak yanlış. Batılı devletlerin resmi politikası İsrail’in meşru savunma hakkını kullandığı ve terörle mücadele ettiği şeklinde. Ama halklar ve entelektüel kamuoyu bu argümanlara ikna olmuş değil. Geçenlerde Frankfurt Okulu’nun son dönem temsilcilerinden Seyla Benhabib’in Zeit’ten Peter Neumann’a verdiği bir röportaj yayınlandı. Söyleşi Türkçeye de çevrildi. Bilindiği üzere Benhabib İstanbul doğumlu bir Yahudi. Yaşadığımız çağın Hannah Arendt’i.
İsrail devletinin meşru müdafaa sınırını aştığı ve sivillere yönelik yoğun bir devlet terörünün uygulayıcısı haline geldiğinden şikayet eden Benhabib yaşanan gelişmeleri Yahudi Faşizmi üst başlığıyla kavramlaştırıyor. Bu ifade aslında İsrailli yazar Amos Oz’un Im Lande Israel kitabında geçmekte. Ancak Benhabib çapında bir düşünürün meseleyi ele almadaki ısrarı ve cesareti sayesinde Yahudi Faşizminin giderek yaygınlaşıp uluslararası düzeyde kabul göreceğini tahmin etmek şaşırtıcı olmayacaktır. Yazara göre Yahudi Faşizmin iki yönü var: İçerde, yani İsrail toplum ve siyasetinde ırkçı yanı ağır basan homojenlik tutkusu yükseliyor. İsrail’de artık giderek daha fazla insan ülkedeki Arap azınlığın varlığına dayanamıyor. Arapların ülkeden atılması ve etnik temizlik siyaseten destek görmekte.
Peki, Yahudi Faşizmi konusunda ne yapacağız? Kör bir Batı eleştirisi yanlış elbette. İnsanlık vicdanına dünyanın her yerinde sahip çıkan grup ve kişiler var. Ancak uluslararası dayanışmayı arttırmanın bir zorunluluk olduğu gerçeği de açıkça ortada.
ULUSLARARASI DAYANIŞMAYI ARTTIRMAK BİR ZORUNLULUK
İsrail dışındaki medeni dünyada ise ciddi bir sansür var. İsrail’in soykırım siyasetini desteklemeyenler antisemitizmle suçlanıyor. İsrail’e karşı çıkmak terörizmi desteklemek veya ırkçılıkla eş anlama gelmekte. Bu noktada Batı medeniyetinin aydınlık yüzüyle karanlık yüzü arasında sert bir çatışma var. Irkçı, sömürgeci, soykırımcı Batı kendi geçmişini İsrail’e verdiği sınırsız destekle aklamaya çalışmakta. Tabii bu eğilimin uç noktasının düşünceyi suç haline getiren bir faşizm olduğu söylenebilir. Almanya’nın göçmen politikasında İsrail’i bir koşul haline getirmesi, ABD’nin Filistin’le dayanışma içinde olan üniversite öğrencileri ve akademisyenlere sert bir şekilde müdahale etmesi Batı müesses nizaminin bu konuda fazlasıyla hassas olduğunu gösteriyor. Ancak yine de Yahudi Faşizmine karşı çıkan kesimler var.
İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılandığı, soykırımcı politikalar nedeniyle liberal ve sol çizgide siyaset yapan kesimlerden eleştiri aldığı görülüyor. Yine de şiddetin büyüklüğü karşısında ortaya konan tepkiler yetersiz. Neden böyle bir sonuçla karşı karşıya kaldık diye sorduğumuzda birkaç ayrıntı ön plana çıkıyor: Her şeyden önce Batılı demokrasilerde ciddi bir motivasyon eksikliği sorunu var. Sağ popülizm toplumları içe kapatıp pasifleştirmiş durumda. İnsanlar kendi toplumları dışındaki meselelerle ilgilenmek istemiyor. Sadece Filistin değil, hiçbir önemli insan hakları ihlali kamuoyunda yeterince gündem olmuyor.
Bir diğer mesele ise Hamas ve Hizbullah. Batılı kamuoyu 11 Eylül sonrası dünyanın dezenformasyon ikliminde bu iki örgütü terör örgütü olarak tanıdı. Bu nedenle pek çok Amerikalı veya Avrupalı İsrail’in yaptıklarını onaylamasa da Hamas’ın veya Hizbullah’ın yanında yer almak istemiyor. Bu sürekli ilgisizlik İsrail’in rakiplerine duyulan güvensizlikle yakından ilgili.
Peki, Yahudi Faşizmi konusunda ne yapacağız? Kör bir Batı eleştirisi yanlış elbette. İnsanlık vicdanına dünyanın her yerinde sahip çıkan grup ve kişiler var. Ancak uluslararası dayanışmayı arttırmanın bir zorunluluk olduğu gerçeği de açıkça ortada. Aksi takdirde İsrail’in her bir insan hakları ihlali, hatta katliam girişimi birkaç dakika sonra unutacağımız bir televizyon haberi kadar değerli olacak hepimiz için.
Yorum Yazın