İktidar büyük olasılıkla dış desteğinin verdiği özgüvenle davranarak, muhalefetin halkta biriken tepkilerin etkisiyle bu denli kitleselleşeceğini hesaplayamadı. Özellikle İstanbul’da Saraçhane’de başlayarak, giderek büyüyen kitle gösterilerine katılanların sayıları, dün Maltepe’de iki milyon kişiye aştı. Deyim yerindeyse, uyuyan devi uyanıyordu.
İktidar 2013 yılından bu yana kitlesel protesto eylemleriyle karşılaşmadı. Büyük olasılıkla her şeyin kolayca kontrol altına alınacağı duygusuyla, rehavete kapılmışlardı. Son krizde muhalefeti kolayca saf dışı edecekleri düşüncesiyle, harekete geçtiler.
Kendi denetimlerindeki medya aracılığı ile İBB Başkanı İmamoğlu’nu hedef aldılar. İstanbul Üniversitesinden yaklaşık 30 yıl önce aldığı, diploması hukuka aykırı bir kararla iptal edildi.
Farklı nedenlerle görevden alınarak, yerlerine kayyım atanan Belediye Başkanları üzerinden, siyasal güç gösterisine girişildi.
CHP “kent uzlaşısı” suçlamasıyla ayrılıkçı Kürt siyasal hareketini desteklemekle suçlandı.-Örneğin Esenyurt Belediye Başkanı-. Ardından aynı gerekçe ile görevden aldıkları ve verilen hüküm, henüz yargı sürecinde bulunan, Mardin belediye Başkanı Ahmet Türk, PKK lideri Öcalan ile görüşmelere katıldı. Tutarsızlık muhalefet yönelen eleştirilerin inandırıcılığını engelledi.
Diplomanın iptal edilmesinin ardından, bu kez İBB Başkanı İmamoğlu uzun gözaltı süresinin sonunda tutuklandı. İleride bu dönemin simgesi olacağı anlaşılan, Silivri Cezaevine kapatıldı.
Oysa Türkiye gerçekte iktidarın çizdiği pembe tablonun çok ötesinde bir krizin içindeydi.
Örneğin geride bıraktığımız 2024 yılında; Türkiye’de kayıt dışı istihdam edilenler dahil çalışanların sayıları; 30 milyon kişiye ulaşıyordu. Emekli olan 16 milyon yurttaşlarla birlikte 46 milyon kişi, 85 milyona ulaşan nüfusumuzun yüzde elli dördünü oluşturuyordu. Ülkede yaşayanların neredeyse yarıdan fazlası, önceki ekonomi yönetiminin düşük faizde ısrarcı tutumu yüzünden, geçim sıkıntısına düşmüştü. Örneğin 4,3 milyon gencimiz iş bulamadıkları için evlerinden çıkamıyorlardı. Bu kesimi tanımlamak için “ev genci” deyimi kullanılıyordu.
Kırsalda yaşayan yaklaşık 20 milyon kişi arasında, 2021 yılı sayılarına göre doğrudan tarımsal üretim ile ilgilenenler 5 milyon kişiydi. Okul çağı gelen çocuklarımız arasında 2021 yılında en az 200 bin kişinin okula gidemedikleri, bu sayının 600 bin kişiye ulaşabileceği ifade ediliyordu. Kısaca ülke büyük kentlerden başlayarak, “kentli yoksulluğu” kavramıyla yüzleşiyordu.
Medyada pek üzerinde durulmadı ama Maltepe’de okunan çok farklı mesajıyla, Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin gerçek sorununa değindi. “Üreterek, istihdam alanları açmak ve verimlilik temelinde yeni bir dönemi başlatmak.”
İmamoğlu’nun tutuklanması bardağı taşırmaya yetti. Türkiye’de gençlerin başlattıkları protesto eylemleri, başta CHP Muhalefet için ciddi bir uyarı oldu. Aslında iktidarı protesto edenler salt gençler değildi. Toplumun her kesimi bozulan ekonomik dengeler yüzünden tedirgindi. Sonuçta giderek artan hoşnutsuzluk, geçtiğimiz hafta CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığı ön seçimin tarihi ile örtüştü.
İleride üzerinde çok konuşulacak, siyasal bir örnek diyebileceğimiz, partili olmayanların oy kullanacakları, “dayanışma sandıklarına” giden yaklaşık 15 milyon kişi, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığına oy verdi.
İktidar büyük olasılıkla dış desteğinin verdiği özgüvenle davranarak, muhalefetin halkta biriken tepkilerin etkisiyle bu denli kitleselleşeceğini hesaplayamadı. Özellikle İstanbul’da Saraçhane’de başlayarak, giderek büyüyen kitle gösterilerine katılanların sayıları, dün Maltepe’de iki milyon kişiye aştı. Deyim yerindeyse, uyuyan devi uyanıyordu.
CHP Yönetimi gelişmeleri hızla değerlendirerek, geçmişteki Altılı Masa hatasına düşmedi. Kam oyu kendi solundaki partilerin ilk kez gösterilerde birlikte yer aldıklarına tanık oldu.
Medyada pek üzerinde durulmadı ama Maltepe’de okunan çok farklı mesajıyla, Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin gerçek sorununa değindi. “Üreterek, istihdam alanları açmak ve verimlilik temelinde yeni bir dönemi başlatmak.”

Yorum Yazın