Birey, bütün olumsuz şartlara rağmen hayattan ve aşktan vazgeçmemelidir. Nazım’ın dediği gibi yaşam ve aşk ciddi işlerdir: “Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim. Yaşamak: seni sevmek gibi ciddi bir iştir.”
Yeni yıl, özel bir zamandır. Yeni yılı özel kılan şey, insanların yeni yılın başlamasıyla kurdukları özel duygusal ilişkidir. İnsanlar, yeni yılın umutlarını, ümitlerini ve mutluluklarını yeşertmesini ve beslemesini umarlar. İnsanlar, yeni yılda mutlu olma, ümitli olma ve mutlu olma ihtimalini severler. Yeni yıla girdiğimiz bu günlerde insanlarda, yeni yılda mutsuzluklarının, ümitsizliklerinin ve umutsuzluklarının katlanarak derinleşmesinden korkmaktadırlar. Dünyanın çölleştiği, sefaletin, yoksulluğun, yozlukların, yapaylıkların ve dayatmaların sınır tanımadığı çölleşen bir çevrede insanlar, mutlu, ümitli ve umutlu olmak için hiçbir neden görmemektedirler. Siyasal ve sosyal statüko, insanların yeni bir ben olma ve yeni bir başlangıç yapmaya dair bütün umut, ümit ve mutluluk kapasitelerini, sıfırlamış, köreltmiş ve kadük yapmış durumdadır. Ümidin ve umudun düşmanları, yeni yıla ve yılbaşına da düşmandırlar. Umudun ve ümidin düşmanlarına inat yeni yıla umutla ve ümitle yeni bir benle yeni bir başlangıç yapmak lazımdır.
Bedevi zihniyetin egemen olduğu toplumlarda boşa umut satmanın alıcısı bol olmaktadır. Bedevi kültürün hakim olduğu toplumlarda yalanları, yanılgıları, yanlışları, yapaylıkları ve yanılsamaları hakikat, hürriyet ve hikmet olarak satmak çok kolaydır. Sorusu ve sorunu olmayan aptallar güruhu, yalanlarla avutulmaya ve umutlandırılmaya muhtaçtır. Yalanları, yanlışları ve yapaylıkları din, tarih, yerlilik, ulusallık, kutsallık, gelenek, kültür, kimlik olarak dayatmak her zaman mümkündür. Yalanlardan, yanılgılardan, yanlışlardan ve yapaylıklardan oluşan siyasal, sosyal, zihinsel, kültürel ve dini bir dünya yaratıldığı takdirde insanların gerçeklikle ilişkileri kopmaktadır. Geçen yılın bütün olumsuzlukları, yeni yıla umutsuzluk, ümitsizlik ve mutsuzluk olarak taşınmaktadır. İnsanlar, yeni yıla girerken ekonomik sefaletlerinin, bölgesel kaosun, savaşın ve şiddetin, günlük hayattaki çürümüşlüklerin, siyasal çöküşün gerçeklerinin farkına vararak girmektedirler. Yalanlar, yanılgılar ve yanılsamalar dünyasından ayılıp gerçeklerin dünyasıyla yüzleştikçe, insanlar umutsuz, ümitsiz ve mutsuz olarak yeni yıla girmekte ve duygusal çöküş içinde yeni yıl algılarını oluşturmaktadırlar. Yeni yıl, insanlar için içi boş bir kelimeden başka bir şey ifade etmemektedir. Umudun, ümidin ve mutsuzluğun olduğu bir dünyada yeni yılın verimli ve yaratıcı bir muhtevayı ifade etmesi mümkün değildir.
Ortadoğu, çok derin bir kaos içindedir. Cihadist şiddet gruplarının hakimiyetine geçen Suriye’de çok uzun sürecek bir kaos, çatışma ve istikrarsızlık döneminin kapıları açılmıştır.
ORTADOĞU DERİN BİR KAOS İÇİNDEDİR
Cehaletin, ataletin, şiddetin, sefaletin kuraklaştırdığı ve çölleştirdiği günler yaşadık. Maalesef demokraside, özgürlükte, barışta, hukukta, refahta hep gerilemeler ve çöküşler olurken fanatizmde, ayırımcılıkta, nefrette, şiddette, savaşta, cehalette, popülizmde hep zirve yapıldı. Bütün göstergeler, yeni yılda da cehaletin, popülizmin, keyfiliğin, şiddetin, despotizmin zirve yapmaya devam edeceğini göstermektedir.
Ortadoğu, çok derin bir kaos içindedir. Cihadist şiddet gruplarının hakimiyetine geçen Suriye’de çok uzun sürecek bir kaos, çatışma ve istikrarsızlık döneminin kapıları açılmıştır. Sahip olduğu mezhep, din, ideoloji, etnik kimlik veya güç adına Suriye’ye ve Ortadoğu’ya hakim olmanın kendi hakkı ve ayrıcalığı olduğunu sanan güçlerin ve tarafların hakimiyet mücadelesine şahit oluyoruz. Daha fazla hakimiyet için bölgesel ve uluslararası güçler, birbirlerini öldürmek, savaşmak ve çatışmak için yoğun hazırlıklar içindedirler. Çatışmanın ve şiddetin yoğunlaşacağı önümüzdeki dönemde, çatışmaları ve şiddeti daha ileri noktalara taşıyacak diplomatik, askeri, siyasal ve sosyal manevraların ortaya konacağı çok güçlü bir ihtimaldir. Barış, hukuk, özgürlük ve demokrasi adına gelişmelerin kaydedilmesi, bireylerin ortaya koyacağı davranışlara bağlıdır. Victor Frankl’ın şu sözünü hatırlamak lazımdır: “Kendi kontrolünüzden çok daha büyük güçler tarafından elinizden her şeyiniz alınabilir. Tek bir şey ise hep sizde kalacaktır: Başınıza gelenlere tepkinizi seçme özgürlüğü…” Demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana tepkiler ve tutumlar ortaya konduğu takdirde, umutlu ve ümitli olmak için her zaman mümkün olabilmektedir.
Demokrasiyi, hukuku, barışı, refahı, özgürlüğü yitirdik, Daha doğrusu hiç bulmadığımız demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku ve refahı yitirdik. Barışın geleceği, çatışmalarımızın demokratik bir çözüme kavulturulacağı umuduyla bekliyoruz. Hep bekliyoruz. Bekleyerek demokrasiye, hukuka, özgürlüğe kavuşacağımız yanılgısı ve yanılsaması içindeyiz. Demokrasi, hukuk, özgürlük barış için sahici, içten ve somut nitelikte bir aktivizm içinde olmadıkça bekleyerek bunları tecrübe etmemiz mümkün değildir. Yeni bir yılı daha bekleyerek heba edebiliriz, umutsuz, ümitsiz ve mutsuz şekilde yeni kara kışlara doğru yol alabiliriz. Demokrasinin, özgürlüğün, barışın ve hukukun olduğu bir dünya için ortaya çıkan bütün imkanları kullanarak dünyayı ve hayatı sevmek, yeni yıl ruhu olarak ifade ettiğim bir bahar sıcaklığını bize hissettirebilir. Yeni yılda umutlanmak ve ümitlenmek için Nazım gibi dünyayı ve hayatı sevmek lazımdır: “Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.”
Umutsuz, ümitsiz ve mutsuz güruhların bir parçası olmak bireyin kaderi değildir. Birey, bütün olumsuz şartlar altında bile özgürlüğe, barışa, demokrasiye ve hukuka olan umutlarını canlı tutabilir ve aksiyon içinde olabilir.
UMUTSUZ OLMAK BİREYİN KADERİ DEĞİLDİR
İnsanlar, yeni yıla güvensiz giriyorlar. Birbirlerine hiçbir şekilde güven duymayan insanlardan ve ilişkilerden kurulu bir hayatın içindeyiz. Haber sitelerini endişeyle takip eden, komşusuyla karşılaşmak istemeyen, olabildiğince herkesten uzaklaşmak isteyen, kendi başına kaldıkça kendini güvende hisseden insanları görüyoruz. Umudu, ümidi ve barışı diri tutmak için geçmişi geriden bırakan geleceğe güvenle bakan Nazım’ın o derin bakışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır: “Sevgilim, bu ayak sesleri, bu katliamda hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu, fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman...” İnsanlar, her an kötü şeyler oluyor duygusu içinde bütün olumsuzlukları kanıksar haldedirler. Kötülüğün sıradanlaşması, mevcut insani durumumuzun en yıkıcı yanını oluşturmaktadır.
Umutlarından, ümitlerinden ve mutluluklarından bahsetmeyen insanlar, artık hayatlarındaki olumsuzluklardan, endişelerden ve hayalkırıklıklarından söz etmektedirler. Umutsuzluk, ümitsizlik ve mutsuzluk, insanı yapay bir hayata ve ilişkilere zorlamaktadır. Umutsuzluk, ümitsizlik ve mutsuzluk, insanları verimsiz ve endişeli bir şekilde saplanıp kaldıkları yerlerde beklemeye zorlamaktadır. Umut, artık fakirin ekmeği bile değildir. Artık yapacak bir şey kalmadı umutsuzluğu ve ümitsizliği içinde olan insanları, çok zor günler bekliyor. Yeni yılda yapacak çok şey var. Bilgiyle, emekle ve sevgiyle yeni yılda bireysel ve sosyal düzeyde sürekli olarak yeni işler yapmak lazımdır. Ahmet Arif’in şu mısraları emeğin, bilginin ve sevginin olduğu yerde umutsuzluğa yer olmadığını söylemektedir: “Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne -üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni.”
Umutsuz, ümitsiz ve mutsuz güruhların bir parçası olmak bireyin kaderi değildir. Birey, bütün olumsuz şartlar altında bile özgürlüğe, barışa, demokrasiye ve hukuka olan umutlarını canlı tutabilir ve aksiyon içinde olabilir. Yeni yıl, daha demokratik, adil ve özgür bir dünya için yeni bir imkan ve umut anlamına gelebilir. Birey, bütün olumsuz şartlara rağmen hayattan ve aşktan vazgeçmemelidir. Nazım’ın dediği gibi yaşam ve aşk ciddi işlerdir: “Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim. Yaşamak: seni sevmek gibi ciddi bir iştir.”
Sağır olmak, sadece fiziksel olarak kulakların duymaması değildir. Gerçek sağırlık duymamak, duyarsızlaşmak ve anlamamaktır. İçinde bulunulan umutsuz şartlardan duyan, duyarlı ve anlayan bireyler haline gelerek umudu, ümidi ve mutluluğu yeşertebiliriz ve besleyebiliriz. Duyduğumuz, anladığımız ve duyarlı olduğumuz sürece umut ve ümit vardır. Yeni yılı, duyma, anlama ve duyarlılık kapasitemizi derinleştirmek için bir fırsat olarak kullanabiliriz.
Yorum Yazın