Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, bireysel servet artışını ekonomik refah düzeyine dönüştürebilmek. Servet artışının büyük ölçüde emlak ve finansal piyasalardaki spekülatif kazançlardan kaynaklanması, bu zenginleşmenin toplumun genel refahına olan etkisini sınırlıyor. Eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarına yönlendirilmediği sürece, bireysel zenginleşme yalnızca belirli bir kesimle sınırlı kalacak.
Sevgili okur, gectiğimiz hafta yurtdışı seyahatimden dolayı dertlesme firsatı bulamamıştık. Bu satırları da Hollanda’nın Tilburg sehrinden yazıyorum. Noel arifesinde her yer ışıl ışıl ve insanlar son derece keyifli. Aklıma çok sık ülkemin insanlari düşüyor. Bizim emekcilerin ve emeklilerin yasamı oldukça zor. Gelişmis ülkelerin yaşam standartına neden ulaşamadığımızı; bir çoğumuz sorguluyor. Ben de tam bunları düşünürken bir servet raporu önüme düştü.
Zürih merkezli bir İsviçre bankası olan UBS Group AG, her yıl servet araştırması yayımlıyor. Dünyanın servet trendlerine dair kapsamlı bir bakış sunan bu raporda, 2024 ve sonrasına yönelik öngörülerle bireylerin, kurumların ve ekonomilerin zenginleşmeleri daha anlaşılır oluyor. Gelişmekte olan ekonomilerin yükselişinden, milyoner sayısındaki artışa, raporda servet dönüşümü görülüyor.
UBS’in yayımladığı Küresel Servet Raporu, dünya ekonomisindeki bireysel zenginlik eğilimlerini ortaya koyması açısından önemli bir kaynak. Ancak bu yılki raporda, özellikle Türkiye’nin servet artışıyla dikkat çeken bir konumda olduğunu görüyoruz. 2008-2023 yılları arasında yüzde 1708 oranında bireysel servet artışıyla Türkiye, dünya rekoru kırdı. Bu artış, ekonomimizin dinamik yapısına dair pek çok ipucu verirken, aynı zamanda çeşitli soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Gelin, bu rekor artışı ve gelecekteki beklentileri derinlemesine inceleyelim.
Son yıllarda, özellikle büyük şehirlerde emlak fiyatlarının katlanarak artması, birçok bireyin servetini ciddi şekilde artırdı. Bunun yanı sıra, yerel finansal piyasalardaki hareketlilik de bireysel yatırımcıların servet birikimine katkı sağladı.
Türkiye’de Servet Artışının Nedenleri
Türkiye’deki bireysel servet artışının ardında birkaç temel dinamik yer alıyor. İlk olarak, gayrimenkul sektöründeki hızlı değer artışı, bireysel varlıkların büyümesinde büyük bir rol oynadı. 2021-2023 arasi düşük faiz; yuksek enflasyon döneminde borçlananlar onemli bir kaynağı transfer ettiler. Transfer edilen kaynağı da daha çok gayrimenkul yatırımına yonelttiler. Son yıllarda, özellikle büyük şehirlerde emlak fiyatlarının katlanarak artması, birçok bireyin servetini ciddi şekilde artırdı. Bunun yanı sıra, yerel finansal piyasalardaki hareketlilik de bireysel yatırımcıların servet birikimine katkı sağladı. Türk halkının altın gibi geleneksel yatırım araçlarından borsaya ve kripto paralara yönelmesi, bu süreci hızlandıran bir diğer faktör oldu.
Ancak, servet artışındaki bu etkileyici tabloya kur etkisini göz ardı etmeden bakmak gerekiyor. Türk Lirası’nın son yıllarda ciddi değer kaybına uğraması, yerel servet artışını daha çarpıcı hale getirdi. Rapora göre, TL cinsinden ölçüldüğünde yüzde 157’yi aşan büyüme, dolar cinsinden yüzde 63 seviyesinde kaldı. Boyle de baktığımızda kolay rastlanmayacak bir servet büyümesiyle karşılaşıyoruz.
Dünyadaki Konumumuz
UBS raporundaki verilere göre, Türkiye’nin servet artışı dünya çapında öne çıkarken, diğer ülkelerde daha mütevazı büyüme oranları görülüyor. Örneğin, Katar ve Rusya yüzde 20 civarında bir büyüme kaydederken, gelişmiş ülkelerdeki artış oranları tek haneli seviyelerde kalıyor. ABD’de yüzde 2,5, Birleşik Krallık’ta ise yüzde 10’a yaklaşan oranlar, Türkiye’nin yüzde 63’lük dolar bazlı büyümesine kıyasla oldukça düşük. Bu tablo, Türkiye’nin bireysel servet birikiminde gelişmekte olan ülkeler arasında dahi ön sıralarda olduğunu gösteriyor.
Ancak bu büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı konusunda soru işaretleri var. Türkiye’nin yüksek enflasyon ve dalgalı ekonomik politikalar gibi kronik sorunları, bireysel servet artışının istikrarını tehdit edebilir. UBS’in raporu, 2028 yılına kadar Türkiye’deki dolar milyonerlerinin sayısının yüzde 43 artacağını öngörse de, bu artışın sağlıklı bir ekonomik altyapıya dayanıp dayanmadığı tartışmalı.
Geleceğe Bakış: Riskler ve Fırsatlar
Raporda dikkat çeken bir diğer detay, Türkiye’deki bireysel zenginleşme eğiliminin küresel eğilimlerle paralellik göstermesi. UBS’in tahminlerine göre, 2028 yılına kadar dünya genelinde düşük gelir grubundaki bireylerin oranı azalacak. Bu, gelir dağılımında görece bir iyileşmeye işaret ederken, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin küresel servet içindeki payının da artmasını sağlayacak.
İste burası bizim bam telimiz. Bizde dusuk gelir grubunda azalma degil, tersine artis goruyoruz. Bugun emekcilerin yüzde 60’i asgari ucret ve civarinda ucret aliyor. Emeklilerin onemli bir bölümü emeklilik hayatini tekrar calışarak geçiriyor. En tepedekilerin gelirden aldigi pay her geçen gün arttığı için servetleri de doğal olarak artıyor. Bu durumu, sermayenin milli gelirden aldigi payın artışından da görmek mümkün.
2028’e kadar, 56 ülkeden 52’sinde dolar milyonerlerinin sayısının artacağı öngörülüyor. En yüksek artış Tayvan’da yüzde 48 ile tahmin edilirken, Türkiye’de 60 bin 787 olan dolar milyonerlerinin sayısının, 2028 yılında 87 bin 77 ile yüzde 43 artarak 2. sırada geleceği tahmini de dikkat çekiyor.
Bununla birlikte, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, bireysel servet artışını ekonomik refah düzeyine dönüştürebilmek. Servet artışının büyük ölçüde emlak ve finansal piyasalardaki spekülatif kazançlardan kaynaklanması, bu zenginleşmenin toplumun genel refahına olan etkisini sınırlıyor. Eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarına yönlendirilmediği sürece, bireysel zenginleşme yalnızca belirli bir kesimle sınırlı kalacak.
Son olarak, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin azaltılması için daha kapsayıcı bir ekonomik model benimsenmeli. Zenginleşmenin toplumun geneline yayılması, yalnızca bireysel refahı artırmakla kalmaz, aynı zamanda ülkenin küresel rekabet gücünü de artırır.
Sonuç: Türkiye İçin Bir Yol Haritası
UBS Küresel Servet Raporu, Türkiye’nin bireysel servet artışında kaydettiği ilerlemeyi gözler önüne sererken, aynı zamanda önemli dersler de sunuyor. İlk olarak, servet artışının sürdürülebilir olması için ekonomik istikrarın sağlanması şart. Enflasyon, işsizlik ve döviz kuru dalgalanmaları gibi temel sorunlara çözüm bulunmadan, bu büyümenin devamlılığı sağlanamaz.
İkinci olarak, bireysel servetin toplumsal faydaya dönüştürülmesi gerekiyor. Bu noktada, devlet politikalarının servet birikimini üretken yatırımlara kanalize etmesi kritik öneme sahip. Özellikle sanayi ve teknoloji alanındaki yatırımlar, bireysel zenginleşmenin makroekonomik etkilerini artırabilir.
Son olarak, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin azaltılması için daha kapsayıcı bir ekonomik model benimsenmeli. Zenginleşmenin toplumun geneline yayılması, yalnızca bireysel refahı artırmakla kalmaz, aynı zamanda ülkenin küresel rekabet gücünü de artırır.
Türkiye, bireysel servet artışında gösterdiği bu olağanüstü performansı, uzun vadeli bir ekonomik kalkınma stratejisine dönüştürmeyi başarırsa, yalnızca rakamlarda değil, gerçek anlamda bir zenginleşme hikayesi yazabilir. Aksi halde bu tablo sosyal patlamalara zemin hazırlar.
Umut ederim, zenginleşmenin, toplumun geneline yayıldığını görürüm bir gün... Teşekkürler aydınlatıcı bilgiler için, sayın Bozoğlu.
gülseren alçı
08-12-2024 21:31