Eğer TBMM’de hakimiyet kayıtsız şartsız milletinse, o halde Alpay Özalan’ın yumruğu kürsüde konuşan Ahmet Şık’ı seçen halkın iradesine vurulmuştur, Meclis’te dökülen kan memlekette bitkisel hayata sokulmuş olan ifade hürriyetinin, demokratik kültürün ve yasama özerkliğinin kanıdır.
Geçtiğimiz gün TBMM, cezaevinde olan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi hakkında Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı “yok hükmünde” tespitini değerlendirmek için toplandı ancak meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar bloğu genel görüşme yapılmasını engellediler ve Anayasa Mahkemesi’nin kararını görmezden geldiler. Oysaki Anayasa’nın 153. Maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Yani; yasama organı olan TBMM’nin Türkiye’nin en yüksek iç yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamak, sorgulamak ve siyasete kurban ederek görmezden gelmek gibi bir yetkisi yok.
Oturumda TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın konuşmasını yaptığı esnada gerginlik yükseldi ve AKP İzmir Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Alpay Özalan, kürsüde konuşması devam eden Ahmet Şık’a saldırarak onu yere düşürdü. Bunun üzerine ortalık bir anda karıştı ve milletvekilleri yumruklu kavgaya tutuştular. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit saldırıyı görür görmez koşarak müdahale etti ve aldığı darbeyle kaşı açıldı. Bu esnada Meclis’te oturumu yöneten Bekir Bozdağ’ın kavga başlar başlamaz olayları sakinleştirmek yerine hızla başkanlık kürsüsünü terk ederek arkasındaki odaya kaçması ibretlik bir tabloyu ortaya koydu. Bekir Bozdağ, TBMM Başkanlığı makamının itibarına da gölge düşürmüş oldu.
İdare Amirleri; sükûn ve düzenin korunması, görüşmelerin açıklık ve serbestliğinin sağlanması ve gereken hallerde emniyet kuvvetinin kullanılmasında Başkanlığın yürütme vasıtalarıdır; ortak sorumluluk içinde görev yaparlar ve yetki kullanırlar. Yani; Meclis’in düzenini sağlamakla yükümlü olan Alpay Özalan, kavga çıkararak Meclis’in huzurunu ve çalışma düzenini bozmakla kalmadı; Ahmet Şık’ın ifade hürriyetini, kürsü ve yasama dokunulmazlığını hiçe saydı.
ALPAY ÖZALAN, KÜRSÜ VE YASAMA DOKUNULMAZLIĞINI HİÇE SAYDI
Peki; TBMM İdare Amirinin görevi nedir? İdare Amirleri; sükûn ve düzenin korunması, görüşmelerin açıklık ve serbestliğinin sağlanması ve gereken hallerde emniyet kuvvetinin kullanılmasında Başkanlığın yürütme vasıtalarıdır; ortak sorumluluk içinde görev yaparlar ve yetki kullanırlar. Yani; Meclis’in düzenini sağlamakla yükümlü olan Alpay Özalan, kavga çıkararak Meclis’in huzurunu ve çalışma düzenini bozmakla kalmadı; Ahmet Şık’ın ifade hürriyetini, kürsü ve yasama dokunulmazlığını hiçe saydı.
TBMM’nin işlevi nedir? Meclis konuşma yeridir, fikir beyan etme yeridir, en sert tartışmaların yürütülme yeridir. Her milletvekili dilediği gibi konuşma hürriyeti ve ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Eğer söylediklerine karşıt bir görüş söz konusuysa söz alınıp yine en sert şekilde sözlü olarak yanıt verilebilir. Meclis’te çoğunluğu elinde tutanlar hiçbir milletvekilinin konuşmasını engelleyemezler, hele fiziki saldırıda asla bulunamazlar. Meclis’te kan döküldü ve bu kan ülkenin demokrasi kültürünün ve özgür geleceğinin üzerine çöken kara bir sistir.
Meclis’te ikinci dönemini geçiren ve İdare Amirliği gibi bir görevi yürüten Alpay Özalan’ın eğitimi nedir? Hangi okullardan mezun olmuştur? Hangi siyasi tecrübesine istinaden kendisine TBMM İdare Amirliği görevi verildi? Kaç kez Meclis kürsüsünde konuşma yapmıştır? Kendi özgür iradesiyle kaç kez yasa tasarısı sunmuştur veya soru önergesi vermiştir? Meclis komisyonlarında hangi görevleri üstlenmiştir? Yani Alpay Özalan TBMM’de vatana millete hizmet için tam olarak ne yapmıştır?
Alpay Özalan’a bir münferit vakalar adamı olarak bakmamak gerek. Alpay, yıllardır hâkim olan bir zihniyetin ve politikanın tezahürüdür. Alpay, AKP ve şürekasının politik duruşunun bir özetidir.
ALPAY ÖZALAN, AKP VE ŞÜREKASININ POLİTİK DURUŞUNUN ÖZETİDİR
Kendisinin karnesi ortada; Alpay Özalan kavga çıkarmaktan, yumruk sallamaktan, hakaret etmekten ve milletvekillerini dövmekten başka hiçbir şey yapmadı. Kendisinin milletvekilliği performansı da aynı futbolculuk dönemindeki gibidir. Futbolculuk kariyerinde nasıl biri olduğunu eski takım arkadaşları zaten hep anlattılar ve Alpay Özalan’la ilgili pek de parlak şeyler söylemediler.
Alpay Özalan’a bir münferit vakalar adamı olarak bakmamak gerek. Alpay, yıllardır hâkim olan bir zihniyetin ve politikanın tezahürüdür. Alpay, AKP ve şürekasının politik duruşunun bir özetidir. 22 yıllık AKP iktidarı nobranlığın, adam kayırmacılığın, ötekileştirmenin, liyakatsizliğin, kendinden olmayana hayat hakkı ve fikir hürriyeti hakkı vermemenin, torpilin, yolsuzluğun, hukuk tanımazlığın ve baskının hüküm sürdüğü yıllardır. Her şeyin tek adamın iki dudağı arasına hapsolduğu bir ülkenin Meclis’inde tek adamın milletvekili elini kolunu sallayarak muhalefet milletvekillerini dövmeyecek de ne yapacak? Yani Alpay Özalan bir sebep değildir, 22 yıllık AKP iktidarının sonucudur.
Eğer TBMM’de hakimiyet kayıtsız şartsız milletinse, o halde Alpay Özalan’ın yumruğu kürsüde konuşan Ahmet Şık’ı seçen halkın iradesine vurulmuştur, Meclis’te dökülen kan memlekette bitkisel hayata sokulmuş olan ifade hürriyetinin, demokratik kültürün ve yasama özerkliğinin kanıdır. Meclis’in yok sayılması, pasifleştirilmesi, güçsüzleştirilmesi, dileyen AKP’linin elini kolunu sallayarak gelip kürsüde konuşan muhalefet milletvekilini pervasızca yumruklaması öyle alelade bir şey değildir ve sadece “kınama” ile geçiştirilemez. Eğer Muhalefet partileri Meclis’in tabutuna son çivinin de çakılmasını istemiyorlarsa ya kararlı bir şekilde Meclis’te bu durumun değişmesi için mücadelelerini ciddi olarak yükseltmeliler ya da topyekûn sine-i millete dönüp sırtlarını halka yaslamalılar…
Yorum Yazın