Ciddi bir gayrimemnunlar koalisyonu ve dip dalgayla TFF başkanlığına seçilen Hacıosmanoğlu yönetiminden beklentiler büyük. Buna uygun imkân ve kabiliyetlerin bulunup bulunmadığını, İstanbul’un büyük kulüplerine rağmen Anadolu takımlarının haklarının nasıl korunup ezdirilmeyeceğini yakından takip edecek kamuoyu.
18 Temmuz’da yapılan ve iki güçlü adayla girildiği için sonucu merakla beklenen Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) başkanlık seçimlerini, sürpriz şekilde Trabzonspor’un eski başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu kazandı. Yaptıkları ve yapmadıkları ile uzun süredir futbol kamuoyunun tepkisini üzerine çeken eski başkan Mehmet Büyükekşi ise arkasındaki büyük medya ve iktidar desteğine rağmen hezimete uğradı.
İstanbul takımlarında başkanlık ve yöneticilik yapan isimlerin TFF başkanı olmalarında objektiflik sorunu görülmezken, Trabzonspor’da yöneticilik yapmış bir ismin başkan seçilmesinde bu objektiflik meselesinin gündem yapılmasını iyi niyetli bulmadığım gibi çirkin ve ayrımcı olduğunu da düşünüyorum.
Hacıosmanoğlu’nun Trabzonluluğu ve "objektiflik" meselesi
1966 Trabzon (Of/Hayrat) doğumlu İbrahim Hacıosmanoğlu, 2005-2007 yıllarında Trabzonspor başkan yardımcılığı yaptı. 2008’de Nuri Albayrak’ın istifası üzerine yapılan seçimlerde başkanlığa aday olmuş ancak Sadri Şener karşısında kaybetmişti. 2012’deki Futbol Federasyonu başkanlık seçimlerinde de aday olmuş, bu sefer Yıldırım Demirören’e kaybetmişti.Hacıosmanoğlu 2013 Mayıs’ta yapılan Trabzonspor başkanlık seçimlerinde yine aday oldu ve bu sefer Trabzonspor’un 15. başkanı olarak seçilmeyi başardı. Ancak başkan olarak girdiği bir sonraki seçimlerde 2015 Aralık’ta Muharrem Usta karşısında kaybederek başkanlık koltuğuna veda etti. Hacıosmanoğlu Trabzonspor’da 2,5 sene başkan, 2 sene de başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Bazı çevrelerde –bilhassa İstanbul takımlarının medya çevrelerinde- bu geçmişinin eleştiri konusu yapıldığını ve tarafsızlık konusunda soru işaretleri yaratılmaya çalışıldığını görüyorum. A
ncak hatırlatmakta fayda var: Mesela 2012-19 döneminde TFF Başkanı olan Demirören bundan önce Beşiktaş başkanıydı, keza 2019-22 döneminde başkanlık yapan Nihat Özdemir de ondan önce Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım döneminde yıllarca ikinci başkanlık yapmıştı. Önceki TFF başkanlarından Mehmet Ali Aydınlar ve Abdullah Kiğılı Fenerbahçe’de, Büyükekşi Gaziantepspor’da yöneticilik yapmıştı.Bu açıdan İstanbul takımlarında başkanlık ve yöneticilik yapan isimlerin TFF başkanı olmalarında objektiflik sorunu görülmezken, Trabzonspor’da yöneticilik yapmış bir ismin başkan seçilmesinde bu objektiflik meselesinin gündem yapılmasını iyi niyetli bulmadığım gibi çirkin ve ayrımcı olduğunu da düşünüyorum.
Yerel seçimlerden beri hemen her alandaki "gayrimemnun dip dalga" olgusunu ihmal edip görmezden gelen iktidar kanadı için yeni bir başarısızlık oldu bu sonuç. Ancak Büyükekşi’nin kaybetmesi, Hacıosmanoğlu’nun politik açıdan hükümete muhalif bir aday olduğunu göstermiyor. Bilakis hükümete yakınlık ve iktidar desteği konusunda, iktidarın özellikle Trabzon-Rize güç merkezinin tam desteğine sahip olduğu biliniyor Hacıosmanoğlu’nun.Dolayısıyla bazı çevrelerde gördüğüm şekilde; federasyon seçimlerini, 31 Mart’taki mahalli yönetimler seçimlerindeki iktidar başarısızlığının bir devamı olarak okumak tamamıyla yanıltıcı olacaktır.
Seçim öncesi ve sırasındaki ilginç dengeler
TFF seçimlerinde oy kullanabilen toplam 321 delege bulunuyor. Bunların 133 adedi (7 delege x 19 takım) Süper Lig takımlarının temsilcisi, 38 tanesi 1. Lig kulübü temsilcileri, 37 delege TFF 2. Lig kulüplerini ve 54 delege de TFF 3. Lig kulüplerini temsil ediyor. Bu delege yapısında herhangi bir ismin, adaylık için gerekli 65 imzayı (toplam delege sayısının 1/5’i) sağlayabilmesi pek mümkün değil. Futbolun içinden gelen sevilen bir isim veya güçlü siyasi desteğe sahip bir kişinin adaylık için gerekli bu imza sayısına ulaşması daha olası.
Nitekim Mehmet Büyükekşi, hem de görevdeki başkan olmasına rağmen delege sayısının yarısı kadar, yani toplam 160 delegeden imza toplayabildi. İbrahim Hacıosmanoğlu ise 72 ıslak imzayla aday olabildi. Yine 65 delege barajını geçebilen Servet Yardımcı ise, bazı lobilerin karşı kampanyası –ama daha ziyade iktidar kanadının Büyükekşi karşısında güçlü bir aday istememesi- nedeniyle adaylığını geri çekti. Yardımcı’nın geri çekilmesi sonucu, uzun yıllar sonra ilk kez iki güçlü adayla girilen seçimlerde Büyükekşi’nin kazanması bekleniyordu. Nitekim başkanlık seçimi öncesindeki iki öncü gelişme de bu beklentiyi doğruluyordu. Divan başkanlığını, Büyükekşi’nin adayı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Konya Milletvekili Mehmet Baykan, muhalif kanadın adayı Murat Sancak karşısında 84’e karşı 146 oyla kazandı. Eski yönetimin mali yönden ibrasına dair oylama da keza olumlu sonuçlandı ki bu iki öncü gelişme sonrası Büyükekşi’nin başkan seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu.
Ancak bilhassa Anadolu’daki Süper Lig kulüpleri ve alt liglerdeki Anadolu takımlarının temsilcileri, başkanlık oylamasında sürpriz yaparak sonucu belirledi. Görevdeki başkan olmasına rağmen adaylık için 160 delegeden imza toplayabilen Büyükekşi, kapalı oy usulü yapılan seçimde 129 oy alabildi, yani kendisine adaylık için oy verenlerin bile tam desteğini muhafaza edemedi.
Hacıosmanoğlu ise 72 ıslak imzalı adaylık desteğine rağmen, bilhassa seçim günü yaptığı yoğun çalışmayla 134 oya çıkardı delege desteğini ve yeni başkan olarak koltuğa oturdu.Bu seçim, iki yıllık görev süresine çok sayıda skandal sığdıran (Suudi Arabistan’da Süper Kupa finalinin oynan(ama)ması, bir kulüp başkanının takımını sahadan çekmesi, bir kulüp başkanının sahaya girip hakemi tekmelemesi vb gelişmeler bunlardan sadece birkaçı] ve futbol kamuoyuyla kulüplerin büyük tepkisini çeken Büyükekşi için tam bir hezimet oldu. Seçim sonuçları kendisine tam destek veren ve memnuniyetsiz dip dalgayı göremeyen iktidar kanadı ve spordan sorumlu bakanlığın da başarısızlığı olarak tarihe geçti. Yerel seçimlerden beri hemen her alandaki "gayrimemnun dip dalga" olgusunu ihmal edip görmezden gelen iktidar kanadı için yeni bir başarısızlık oldu bu sonuç. Ancak Büyükekşi’nin kaybetmesi, Hacıosmanoğlu’nun politik açıdan hükümete muhalif bir aday olduğunu göstermiyor. Bilakis hükümete yakınlık ve iktidar desteği konusunda, iktidarın özellikle Trabzon-Rize güç merkezinin tam desteğine sahip olduğu biliniyor Hacıosmanoğlu’nun.Dolayısıyla bazı çevrelerde gördüğüm şekilde; federasyon seçimlerini, 31 Mart’taki mahalli yönetimler seçimlerindeki iktidar başarısızlığının bir devamı olarak okumak tamamıyla yanıltıcı olacaktır.
Hacıosmanoğlu’nun seçim günü delegeye hitabında dikkatimi çeken bir söylemine burada yer vermek istiyorum: "Hakemlere söyleyeceğim şey şu: Eğer Trabzonspor ile Diyarbakırspor oynuyorsa ve eğer cüzi de olsa bir takdir hakkın varsa, o hakkı Diyarbakırspor lehine kullan. Güçlü değil, haklı olan hâkim olsun." Bu söylemin yıllardır üvey evlat muamelesi gören bazı Anadolu takımlarında ciddi bir karşılığı var; nitekim başkan olarak seçilmesinin hemen ardından resmi sosyal medya hesabından kendisini ilk tebrik eden kulüpler arasında Amedspor’un da bulunması şaşırtıcı değil bu yönüyle.
Hacıosmanoğlu’nun vaatleri ve Trabzonspor kimliği
Hacıosmanoğlu’nun Trabzonspor’un eski başkanı olması ve seçim sürecinde Trabzonspor ile alt liglerdeki Trabzon şehir takımlarının tam desteğini alması, yeni dönemde Trabzonspor açısından büyük bir avantaj. Keza Sivasspor’un eski başkanı Mecnun Otyakmaz ile geçmişte yaşadığı sert polemikleri geride bırakıp barışarak omuz omuz birlikte çalışmasını da Hacıosmanoğlu açısından olumlu bir başlangıç olarak görüyorum. Beşiktaş’ın seçimlerde tam desteğini alması, Beşiktaş ve Galatasaray’ın eski yöneticilerini yönetim kurulu üyeliklerine getirmesi de aynı şekilde artı hanesine yazılacak gelişmeler arasında.Hacıosmanoğlu’nun "formamızı çıkardık, her takıma eşit mesafedeyiz" sözü sıradan siyasetçilerin ağzında inandırıcı durmasa da, yeni federasyonun bir gayri memnunlar koalisyonu halinde yönetime geldikleri için, yeni dönemde bu söylem, lütuf değil mecburiyet olarak takip etmek zorunda kalacakları bir rotayı işaret ediyor. Bu yönüyle de Büyükekşi dönemindeki hakkaniyetsiz yönetimi unutturacak bir tarafsızlık ve adalet performansı sergilemesi Türk futbolu adına geleceğe büyük bir yatırım olacak.
Bu açıdan Hacıosmanoğlu’nun seçim günü delegeye hitabında dikkatimi çeken bir söylemine burada yer vermek istiyorum: "Hakemlere söyleyeceğim şey şu: Eğer Trabzonspor ile Diyarbakırspor oynuyorsa ve eğer cüzi de olsa bir takdir hakkın varsa, o hakkı Diyarbakırspor lehine kullan. Güçlü değil, haklı olan hâkim olsun." Bu söylemin yıllardır üvey evlat muamelesi gören bazı Anadolu takımlarında ciddi bir karşılığı var; nitekim başkan olarak seçilmesinin hemen ardından resmi sosyal medya hesabından kendisini ilk tebrik eden kulüpler arasında Amedspor’un da bulunması şaşırtıcı değil bu yönüyle.
Hacıosmanoğlu’nun bilhassa İstanbul takımlarının yöneticileri ve o çevrelere yakın hakem camiasıyla geçmişte yaşadığı tatsızlık ve polemikler kamuoyunun malumu. Kampanya döneminde verdiği geçmişi tamir etme mesajları ve kucaklayıcı söylem büyük ölçüde karşılık bulmuş görünüyor. Esasen içten pazarlıklı olmayan ve çoğu meselede dobra dobra konuşan bu tür yöneticiler, bazı menfaat odaklarını ürkütüyor olsa da geniş kamuoyu nezdinde daha popüler, sıcak ve öngörülebilir bir profil sunuyor. Şahsen yeni dönemde Hacıosmanoğlu - Otyakmaz liderliğindeki federasyondan, iletişim ve kapsayıcılık açısından daha pozitif bir yönetim anlayışı bekliyorum.
Yeni federasyonu bir ay kadar sonra başlayacak yeni sezonda en fazla zorlayacak konuların başında, yıllardır çok sert şekilde eleştirilmesine rağmen halen tam olarak düzeltilemeyen hakemler ve müsabakaların adil yönetilmesi şikâyetleri var. Yabancı hakemler konusuna sıcak bakmadığını deklare eden Hacıosmanoğlu, Türk hakemlere güvenilmesi gerektiğini ancak hakem hataları karşısında müsamaha göstermeyeceklerini de söylüyor. Federasyon kurullarının bağımsız yönetileceği vaadiyle, hakem hatalarına müsamaha gösterilmeyeceği söylemi çelişse de bir süre sonra bir denge bulunacağını düşünüyorum. Futbolun adil yönetimi konusunda tüm futbol kamuoyu gibi ben de iyimser olmak istiyorum.
Siyasetin gündemini takip etmesi halinde statükocu bir ikinci Büyükekşi dönemine çabucak dönülmesi olası. Ama gerçekten sorunların çözümüne odaklanmasına izin verilir ve ehil kadrolarla yola çıkılırsa Türk futbolu açısından ümit verici olabilecek bir dönem ülkeyi bekliyor olabilir.
Özetle, ciddi bir gayrimemnunlar koalisyonu ve dip dalgayla TFF başkanlığına seçilen Hacıosmanoğlu yönetiminden beklentiler büyük. Buna uygun imkân ve kabiliyetlerin bulunup bulunmadığını, İstanbul’un büyük kulüplerine rağmen Anadolu takımlarının haklarının nasıl korunup ezdirilmeyeceğini yakından takip edecek kamuoyu. Keza yayın gelirlerindeki reel fiyatlar bazındaki sürekli düşüş, bilhassa büyük kulüplerin yarışmacı hüviyetini etkileyen yabancı oyuncu sınırlaması, altyapı yatırımlarının yetersizliği, futbolu tabana yayma ve oyuncu havuzunu genişletme gibi ayrı bir yazının konusunu teşkil edecek kadar çok gündem maddesinde yeni yönetimi zorlu bir dönem bekliyor. Siyasetin gündemini takip etmesi halinde statükocu bir ikinci Büyükekşi dönemine çabucak dönülmesi olası. Ama gerçekten sorunların çözümüne odaklanmasına izin verilir ve ehil kadrolarla yola çıkılırsa Türk futbolu açısından ümit verici olabilecek bir dönem ülkeyi bekliyor olabilir.
Yorum Yazın