Trump’ın ikinci döneminde aldığı kararlar, yalnızca ABD ekonomisini değil, aynı zamanda demokratik kurumları ve vatandaşların temel haklarını da tehdit ediyor. Federal kurumların işlevsizleştirilmesi, sosyal hizmetlerin özel şirketlere devredilmesi ve küresel ticaretin bilinçsizce baltalanması, ABD’yi uzun vadede istikrarsız bir sürece sürüklüyor. Deva Partisi Milletvekili Evrim Rızvanoğlu yazdı.
Bir önceki yazıda Trump döneminin çevre politikalarını analiz etmeye çabalamıştım. Bu yazım da ise devlet kurumlarının çöküşü ve ekonomik kaosu değerlendirmeye çalışacağım.
Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, Amerikan devlet yapısının işlevselliğini ciddi şekilde sorgulatan, ülkeyi ekonomik ve politik bir belirsizliğe sürükleyen radikal adımlarla şekilleniyor. Federal kurumların işlevsizleştirilmesi, sosyal hizmetlerin zayıflatılması ve ekonomik politikaların kaotik bir şekilde yönetilmesi, ABD’nin uzun vadeli istikrarını tehdit eden unsurlar olarak öne çıkıyor.
Devlet Kurumlarına Karşı Özel Şirketlerin Yükselişi
Trump yönetimi, federal kurumlarda büyük çaplı işten çıkarmalar yaparak ve düzenleyici kurumları devre dışı bırakarak, devletin vatandaşlara hizmet sunma kapasitesini ciddi şekilde baltalıyor. Bununla birlikte, özel şirketlerin devlet işlevlerini üstlenmesi yönünde tehlikeli bir eğilim gözlemleniyor.
Asha Rangappa’nın vurguladığı gibi, Trump yönetimi, FDIC’yi (Federal Mevduat Sigorta Kurumu) kaldırarak, mevduat sigortasını Hazine Bakanlığı’na devretmeyi planlıyor. Bu durumda, bir banka krizi yaşandığında, vatandaşların hesaplarını koruma altına alabilmeleri için Elon Musk’ın yönettiği bir ödeme sisteminden geçmeleri gerekecek
Elon Musk’ın X (eski Twitter) platformu, Trump’ın mali politikalarıyla doğrudan bağlantılı hale geliyor. Musk, X’in yalnızca bir sosyal medya platformu değil, aynı zamanda tüm finansal işlemlerin merkezi olmasını hedefliyor. Öyle ki, hükümetin mali ödemelerinin bile X üzerinden yapılması ihtimali konuşuluyor.
Nilay Patel’in belirttiği gibi, Amerikan vatandaşlarının devletle iletişim kurabilmek için özel bir şirkete, yani X platformuna üye olmak zorunda kalması, demokratik süreci doğrudan tehdit ediyor. Devletin hizmetlerinin özelleştirilmesi ve özel bir şirketin tek kanal haline getirilmesi, bireysel özgürlükler açısından ciddi bir tehlike oluşturuyor.
Küresel Ticaretin Çöküşü mü?
Trump, ikinci döneminde ticaret savaşlarını daha da tırmandırarak, Meksika ve Kanada’dan ithal edilen ürünlere %25, Çin’den gelen ürünlere ise %10 gümrük vergisi getirdi. Bu hamle, ABD’nin küresel ticaretteki yerini sarsarken, enflasyonist baskıları da artırıyor.
Paul Krugman, piyasa analistlerinin Trump’ın bu tür kararları gerçekten uygulamaya koyacağına inanmadıklarını, ancak Trump’ın tam da söylediği gibi hareket ettiğini belirtiyor. Piyasaların bu tür irrasyonel hamleleri ciddiye almaması, sonuç olarak ekonomik çöküşü hızlandırıyor.
Özellikle Kanada’ya getirilen yüksek vergiler, birçok uzmana göre ekonomik açıdan tamamen mantıksız. Kanada, ABD’nin en büyük ticaret ortaklarından biri olmasına rağmen, Trump’ın politikası tamamen milliyetçi ve korumacı bir refleksle şekilleniyor. Laura Jedeed, “Trump gerçekten bunu yaptı. Fiyatlar ve enflasyon adeta uçacak” diyerek ekonomik şokun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Siyasi muhalefetin ve toplumun tepkisi kritik bir önem taşıyor. Eğer halk ve siyasetçiler bu süreçlere karşı organize bir direnç göstermezse, Trump’ın otoriter yönetimi ve özel şirketlerin devlet mekanizmaları üzerindeki kontrolü, ABD’nin demokratik yapısını geri dönülemez bir noktaya sürükleyebilir.
Siyasi Muhalefetin Zayıflığı ve Demokratların Yetersizliği
Trump’ın politikalarına karşı koyması gereken Demokratlar, şu ana kadar etkisiz bir duruş sergiliyor. Kevin M. Kruse, birçok Demokrat senatörün ellerindeki gücü kullanmadığını ve Trump’ın devlet kurumlarını özel şirketlere devretmesine karşı çıkmadıklarını vurguluyor. Demokratlar, Trump’ın hukuksuz politikalarına meydan okumakta yetersiz kalırken, eyalet başsavcıları ve valiler de harekete geçmekte isteksiz görünüyor.
Paul Krugman’a göre, Trump’ın otoriter eğilimleri yıllardır ortadayken, özellikle Washington’daki elitlerin onu ciddiye almaması, bugünkü kaosun temel sebeplerinden biri. Amerikan siyasi sistemindeki elitler, Trump’ın ne kadar aşırı ve irrasyonel olabileceğini hâlâ tam anlamıyla kabul edemiyorlar.
Trump’ın İkinci Döneminin Getirdiği Tehlikeler
Trump’ın ikinci döneminde aldığı kararlar, yalnızca ABD ekonomisini değil, aynı zamanda demokratik kurumları ve vatandaşların temel haklarını da tehdit ediyor. Federal kurumların işlevsizleştirilmesi, sosyal hizmetlerin özel şirketlere devredilmesi ve küresel ticaretin bilinçsizce baltalanması, ABD’yi uzun vadede istikrarsız bir sürece sürüklüyor.
Musk gibi milyarderlerin devlet işlevlerini üstlenmesi, demokrasinin altını oyan bir gelişme olarak değerlendiriliyor. ABD vatandaşlarının finansal işlemleri için özel şirketlere bağımlı hale gelmesi, devletin tarafsız hizmet sağlama misyonunu yok ediyor.
Bu noktada, siyasi muhalefetin ve toplumun tepkisi kritik bir önem taşıyor. Eğer halk ve siyasetçiler bu süreçlere karşı organize bir direnç göstermezse, Trump’ın otoriter yönetimi ve özel şirketlerin devlet mekanizmaları üzerindeki kontrolü, ABD’nin demokratik yapısını geri dönülemez bir noktaya sürükleyebilir.

Yorum Yazın