Masada hâlâ müzakere seçeneği var. Ama bunun için tarafların sadece kazanmaya değil, uzlaşmaya da hazır olması gerekiyor. Aksi halde bu ticaret savaşı, hepimizi cepheden cepheye sürükleyebilir.
Gümrük tarifesi deyip geçmeyin; bu mesele sadece ekonomi sayfalarında değil, soframızda da yankı bulacak.
Donald Trump yeniden sahnede. ABD başkanı, Çin’den ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük vergisini %145’e çıkardığını açıkladı. Çin’de ABD’ye yönelik vergi oranını yüzde 125’e çıkardı. Bu, sadece Çin’i değil, dünyanın tamamını ilgilendiren bir hamle. Zira Çin bugün dünyanın fabrikası. Çin’e uygulanan her baskı, bir şekilde hepimizin cebine yansıyor.
Trump’ın amacı belli: Çin’i köşeye sıkıştırmak. Adil olmayan ticaret uygulamalarına, kur manipülasyonlarına tepki gösterdiğini söylüyor. Ama bu yüksek tarifeler sadece Çin’i değil, Amerikan tüketicisini, iş dünyasını ve küresel piyasaları da etkiliyor.
Açıklamanın ardından ABD borsaları adeta çakıldı. Teknoloji devleri bir günde milyarlarca dolar kaybetti. Elon Musk, Jeff Bezos, Mark Zuckerberg gibi isimlerin servetleri eridi. Bu durum bize şunu hatırlatıyor: Ekonomik savaşlar, kazananı olmayan savaşlardır.
Piyasalar paniğe kapılınca yatırımcılar güvenli limanlara koştu. Altın fiyatları yükseldi, euro ve Japon yeni değer kazandı. Çin’in parası ise değer kaybetti. Çünkü herkes bu savaşın nereye varacağını bilmiyor.
Trump ilginç bir hamle daha yaptı: Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 75’ten fazla ülkeye 90 günlük bir tarife muafiyeti tanıdı. Bu, hem bir “hadi bakalım, sizinle aram iyiyse yanımda durun” mesajı, hem de müzakere için açık kapı bırakma çabası.
Gelişmeler, önümüzdeki aylarda ve yıllarda birkaç farklı senaryonun gelişmesine yol açabilir. Kısa vadede (önümüzdeki aylar) ve uzun vadede (önümüzdeki yıl ve sonrası) olası gidişatı şu şekilde özetleyebiliriz:
Kısa Vadede:
• Senaryo 1 – Müzakere ve Geçici Uzlaşma: 90 günlük süre zarfında diplomasi yoğunlaşır ve Trump yönetimi Çin ile veya en azından Avrupa, Japonya gibi büyük ticaret ortaklarıyla masaya oturur. Olumlu bir kısa vadeli senaryoda, Çin ABD’den daha fazla mal almayı, fikri mülkiyet korumasını artırmayı taahhüt eden kısmi bir anlaşma teklif edebilir. Trump da yüzdesi çok yüksek tarifeyi bir miktar geri çekmeyi veya ek artışları dondurmayı kabul edebilir. Böyle bir uzlaşma haberi piyasalarda hızlı bir rahatlama yaratarak, belirsizliği azaltır. Küresel büyüme tahminleri bir miktar toparlanabilir, ticaret hacmi düşüşten ziyade durağan kalır veya sınırlı artar. Ancak bu senaryoda bile, güven zedelenmesi tamir olmadığından şirketler tedbirli davranmaya devam edecek, büyük yatırımlar için muhtemelen daha kalıcı bir çözüm beklenecektir.
• Senaryo 2 – Tırmanmanın Devamı: 90 gün sonunda Trump, istediği tavizleri alamadığı gerekçesiyle sadece Çin’e değil, diğer ülkelere de ertelediği tarifeleri tekrar devreye sokar. Bu, bir çok cepheli ticaret savaşı anlamına gelir. Çin de ılımlı davranmak yerine misillemelerini tırmandırır; örneğin ABD’den ithal stratejik ürünlere ihracat kısıtlamaları (nadir metaller gibi) koyar veya ABD’li şirketlere Çin pazarında zorluklar çıkarmaya başlar. Avrupa Birliği ve diğer müttefikler de muafiyet süresi dolduğunda kendi çıkarlarını korumak adına ABD’ye karşı misilleme tarifelerini yürürlüğe koyarlar. Bu senaryoda küresel piyasalar yeni bir şok dalgası yaşar, hisse senetlerinde küresel çapta ayı piyasasına girilir. Küresel büyüme belirgin şekilde yavaşlar, belki küresel bir resesyon olasılığı belirir. Uluslararası ticaret hacmi on yıllardır görülmemiş ölçüde daralabilir (1930’lardaki Smoot-Hawley tarifelerinin tetiklediği ticaret çöküşü sıkça hatırlatılır). Bu olumsuz senaryoda işsizlik oranları birçok ülkede yükselir, enflasyon başlangıçta yükselse de durgunlukla birlikte orta vadede talep düşüşü nedeniyle geriler. Küresel ekonomi bloklara ayrışmaya, ticaret ve finansal akımlar bölgeselleşmeye başlar.
Kısa vadede belirsizlik hâkim. Eğer taraflar masaya oturur ve uzlaşmaya varırsa, bu geçici kriz atlatılabilir. Ama işler ters giderse, 1930’lardaki Büyük Buhran’a giden yolu açan ticaret savaşlarına benzer bir tablo ile karşılaşabiliriz. Uzun vadede ise ya yeni bir küresel ticaret dengesi kurulur ya da dünya, ABD ve Çin’in başını çektiği iki büyük ekonomik blok hâline gelir. Bu, sadece ticaretin değil, teknolojinin, yatırımların, hatta inovasyonun bile kutuplaşması anlamına gelir.
Uzun Vadede:
• Senaryo 3 – Yeni Bir Denge ve Kısmi Çözüm: Ticaret savaşının yıpratıcı etkileri bir süre sonra taraflara uzlaşma gerekliliğini kabul ettirir. Bu bir yıllık veya daha uzun bir zaman diliminde gerçekleşebilir. Örneğin 2026’ya gelinirken ABD ve Çin, yüz yüze müzakerelerle gerginliği azaltan bir çerçeve anlaşmaya varabilirler. Bu anlaşma belki tam kapsamlı olmaz ama tarifeleri kademeli düşürme ve belirli sektörlerde karşılıklı piyasa erişimi sağlamayı içerir. Böylece küresel ticaret ve yatırım ortamı yeniden istikrar kazanır. Ancak bu yeni dengede, 2010’ların başındaki küreselleşme hızına dönüş beklemek gerçekçi olmayabilir. Şirketler son krizden ders alarak tedarik zincirlerini çeşitlendirmiş olacaklar (Çin yerine alternatif üretim merkezleri eklemiş, stok stratejilerini değiştirmiş vs.). Dünya ekonomisi daha temkinli bir küreselleşme patikasına girebilir. Yine de belirsizliğin azalmasıyla 2025 sonrası büyüme oranları tekrar potansiyeline yakınsar, ticaret hacmi yavaş da olsa artış trendine döner. Kur savaşları yatışır, enflasyon baskıları zayıflayan talep nedeniyle kontrol altında kalır.
• Senaryo 4 – Uzun Süreli Ayrışma (Decoupling): En kötü uzun vadeli senaryoda, ABD ve Çin arasında bir “Ekonomik Soğuk Savaş” durumu kalıcı hale gelir. Taraflar birbirlerinden ekonomik olarak kopmak (decouple) için adımlarını hızlandırır. ABD, yüksek teknolojili ürünlerde Çin’i tamamen dışlamaya, Çin de kritik ürünlerde ABD’ye bağımlılığı sıfırlamaya çalışır. Dünya ticareti kabaca iki blok etrafında yeniden örgütlenir: ABD ve müttefikleri, Çin ve müttefikleri. Bu ayrışma, verimliliği düşüreceği için küresel büyüme potansiyelini zayıflatır. Küresel kuruluşlar (IMF, WTO, OECD) etkisizleşir veya bölünür, ortak kuralların yerini ikili anlaşmalar alır. Böyle bir durumda, belki doğrudan büyük bir kriz olmaz ancak dünya ekonomisi uzun süreli düşük büyüme ve yüksek belirsizlik sarmalına girebilir. İnovasyon ve teknoloji paylaşımı yavaşlar, yatırım kararları politika riskleri yüzünden ertelenir. Enflasyon tarafında ise net etki belirsizdir: bir yandan verimsizlik maliyetleri artırıp enflasyona yol açabilir, diğer yandan sürekli zayıf talep deflasyonist baskı yaratabilir. Bu senaryo kimse için arzu edilir olmasa da, tarafların geri adım atmaması halinde olasılık dışı değildir. Henry Paulson’un “ticaret savaşının uzun vadede kimseye faydası yok” uyarısı tam da böyle bir çıkmazı tarif etmektedir.
Peki bu senaryolar basitçe anlama geliyor?
Kısa vadede belirsizlik hâkim. Eğer taraflar masaya oturur ve uzlaşmaya varırsa, bu geçici kriz atlatılabilir. Ama işler ters giderse, 1930’lardaki Büyük Buhran’a giden yolu açan ticaret savaşlarına benzer bir tablo ile karşılaşabiliriz. . Nitekim OECD, genel bir ticaret savaşının ABD’de hane başına yılda binlerce dolarlık gelir kaybına yol açabileceğini ve tarifelerin getirdiği gelir artışının, ekonomide yarattığı tahribatla silineceğini hesapladı.
Uzun vadede ise ya yeni bir küresel ticaret dengesi kurulur ya da dünya, ABD ve Çin’in başını çektiği iki büyük ekonomik blok hâline gelir. Bu, sadece ticaretin değil, teknolojinin, yatırımların, hatta inovasyonun bile kutuplaşması anlamına gelir.
Bu noktada unutulmaması gereken bir şey var: Küresel ekonomi bir zincir gibidir. Bir halkaya yük bindiğinde diğerleri de etkilenir. Trump’ın hamlesi, ABD’nin iç siyasetine prim kazandırsa da, dünya çapında istikrarı riske atıyor.
Türkiye gibi dışa bağımlı ekonomiler için bu gelişmeler, hem risk hem fırsat anlamına geliyor. Ticaretin yönü değişirse, bazı sektörler öne çıkabilir. Ama belirsizlik arttıkça kur baskısı, yatırım durgunluğu ve fiyat artışları da kapıda olabilir.
Sonuç? Masada hâlâ müzakere seçeneği var. Ama bunun için tarafların sadece kazanmaya değil, uzlaşmaya da hazır olması gerekiyor. Aksi halde bu ticaret savaşı, hepimizi cepheden cepheye sürükleyebilir.

Yorum Yazın