Hukuku araçsallaştıran rejimler, zaman içinde ya halkın baskısıyla ya da içsel çöküşle karşılaşmıştır. Tarih, hukukun bir gün gerçekten adil işleyeceğini hatırlatan örneklerle doludur. Çünkü halk bir kez uyanınca, adaletin gerçekten nasıl işlemesi gerektiğini hatırlar ve tam da o anda yeni bir dönem başlar.
Hukuk, tarih boyunca farklı ellerde farklı şekillere bürünmüş bir kavramdır. Yüzyıllardır, devletler onun var olduğunu iddia eder, halk ona inanmak ister, adil yargılanmayı bekleyenler ise çoğu zaman büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaşır.
Çünkü hukuk, ancak onu uygulayanın niyetleri kadar güçlü ve adil olabilir. Ve tiranların hâlâ var olduğu bir dünyada, hukuk çoğunlukla bir zırh, bazen bir sopa, bazen de sadece bir dekor olarak kullanılır.
Tiranlar hukuku kendi çıkarlarına göre şekillendirir. Onun adını sık sık kullanırlar: "Hukukun üstünlüğü" derler, "adalet herkes için" derler, "bağımsız yargı" derler. Ama bu kelimeler, tiranın dudaklarında olduklarından başka bir anlama bürünür.
Çünkü tiran için hukuk, aslında sadece kendisini, etrafındakileri ve iktidarını koruyacak bir mekanizmadır. Yasalar, halkı denetlemek ve yönetmek için vardır. Ama aynı yasalar tirana uygulanmaz. O, hukukun bile üstündedir.
Tiranlar için yasalar esnektir, gerektiğinde eğilip bükülebilir. Halk içinse serttir, keskindir ve kaçınılmazdır. Sıradan biri en ufak hatasını hayatıyla ödeyebilir ama iktidar sahibi bütün ülkeyi yoksulluğa bile mahkûm etse bir bedel ödemeden yoluna devam edebilir.
Bir muhalifin söylediği bir söz, yasaya aykırı bulunabilir. Bir gazetecinin yazdığı bir haber veya sıradan insanların protesto hakkı, devlet düşmanlığı olarak yorumlanabilir. Bir seçilmiş belediye başkanı, halkın iradesiyle göreve gelmiş olsa bile, ‘uygunsuz’ bulunursa hukuk onun üzerine çökebilir. İşte o zaman halk hukuk devletinin var olup olmadığını gerçekten sorgular.
Hukukun Maskesi: Meşruiyetin İnşası
Tiranlar hiçbir zaman keyfi hareket ettiklerini söylemezler. Aksine, her şeyin yasaya uygun olduğunu, her kararın hukuki bir dayanağı olduğunu iddia ederler. Hep yapılacak yeni bir hukuk reformu, yeni bir yasa ve işleri yoluna koyacak bir düzenleme daha vardır.
Bir muhalif mi susturulacak? "Yargı bağımsız karar verdi." Bir seçim sonucu mu değiştirilecek? "Usulsüzlük tespit edildi." Bir lider mi gözaltına alınacak? "Hukuk işliyor, sonucu bekleyelim."
Oysa hukuk, sadece kelimelerden ibaret kaldığında, bir maskeden fazlası değildir. Zamanla gerçek ortaya çıkar: Hukuk, sadece gücün bir aparatı haline gelmiştir. Ve artık halkın değil, tiranın çıkarlarını korumaktadır.
Tiranlar, sadece yargıyı değil, medya aygıtlarını da kontrol eder. Büyük televizyon kanalları, gazeteler, haber ajansları, yargının aldığı kararları büyük bir ciddiyetle aktarır. Sorgusuz sualsiz bir hukuk devleti illüzyonu yaratılır. Ama bu illüzyon sadece o anı kurtarır.
Zamanla insanlar, adaletin yalnızca belli kesimler için çalıştığını fark eder. İşte o zaman, hukuk düzeni sandığa gölge düşürenlerin, özgürlükleri sınırlandıranların ve baskıyı artıranların hanesine bir çentik atar. Çünkü hukuk, bazılarına göre güçlünün elinde bir araçken, bazılarına göre bir boomerangdır; eninde sonunda bozulan kantar dönüp sahibini de tartacaktır.
Ekrem İmamoğlu gözaltına alındığında, hukuk devleti bir kez daha sınavdaydı. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerekirdi ama gitmedi, gönderemediler. Dün gece farklı şehirlerde sokaklarda toplanan halk, "Hak! Hukuk! Adalet!" diye bağırıyordu. Bu olay, sadece bir belediye başkanının gözaltına alınması meselesi değil, hukuk devletinin kimler için var olduğunun en net göstergesiydi.
Tiranlar ve Adalet Korkusu
Her tiran hukuku kullanır, ama aynı zamanda hukuktan korkar. Çünkü gerçek bir hukuk düzeni, adaleti sağlarsa, en büyük zararı tiranlar görür. Hukukun gerçekten üstün olduğu bir yerde, keyfi tutuklamalar, usulsüz yargılamalar, siyasi kararlar olmaz. O yüzden de bir tirandan hiçbir zaman gerçek bir adalet sistemi kurması beklenemez.
Tiranlar, hukukun sadece bir gölge olarak kalmasını isterler. Onlar için hukuk, adaleti sağlamak için değil, düşmanlarını cezalandırmak için vardır. Kendi adamlarını yargılamadan korur, çünkü onlar yargılanırsa hukuk kendisini de sorumlu tutacaktır. Ama düşmanlara hep en ağır cezalar verilir.
Ekrem İmamoğlu gözaltına alındığında, hukuk devleti bir kez daha sınavdaydı. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerekirdi ama gitmedi, gönderemediler. Dün gece farklı şehirlerde sokaklarda toplanan halk, "Hak! Hukuk! Adalet!" diye bağırıyordu. Bu olay, sadece bir belediye başkanının gözaltına alınması meselesi değil, hukuk devletinin kimler için var olduğunun en net göstergesiydi.
Hukuku araçsallaştıran rejimler, zaman içinde ya halkın baskısıyla ya da içsel çöküşle karşılaşmıştır.
Tarih, hukukun bir gün gerçekten adil işleyeceğini hatırlatan örneklerle doludur. Çünkü halk bir kez uyanınca, adaletin gerçekten nasıl işlemesi gerektiğini hatırlar ve tam da o anda yeni bir dönem başlar.

Yorum Yazın