Oğlumla bazı pazar sabahları yaptığımız gibi erkenden bir kitapçıya gittik. Yanında başka birkaç kitapla birlikte Teoman’ın Sayın Bay Rock Yıldızı kitabını da alıp eve geldik. O gün başka bir planım olmadığı için ilk birkaç sayfayı okumak ve sıkılırsam elimden bırakmak konusunda nettim. Kitabı elimden bırakamadım, mutfakta bir işim de olmayınca aktı gitti kitap.
Bir süredir düzenli yazmıyordum ama kendi keyfime göre okumayı sürdürüyordum. Genellikle elimde bir liste olmuyor, havalı bir ses tonuyla işte kitap listem diyebileceğim bir öbek okunmak için beni beklemiyor. Baş ucumda bazı kitaplar var ama onlara da borçlu hissetmiyorum. Okumam gerektiğini düşündüğüm kitapların bende vicdan azabına dönüşmesi durumundan bir süre önce kurtuldum.
Zaten ben onların sıraya koysam da ya hayat ya benim oradan oraya sıçrayan zihnim illa o sırayı bozup araya başka bir kitap alıyor. Yine öyle oldu.Oğlumla bazı pazar sabahları yaptığımız gibi erkenden bir kitapçıya gittik. Yanında başka birkaç kitapla birlikte Teoman’ın Sayın Bay Rock Yıldızı kitabını da alıp eve geldik. O gün başka bir planım olmadığı için ilk birkaç sayfayı okumak ve sıkılırsam elimden bırakmak konusunda nettim. Dedim ya, artık vicdan azabı yok.
Romanın kahramanı Timur en yakın arkadaşının ona ikide bir yüzüne de söylediği gibi manyağın teki. Bu Timur neredeyse herkese ve her şeye atarlı ama bunca çok bilmişliğine rağmen ikide bir başını derde sokup “ayvayı yedim” diyor. Yani çoğu zaman zararı da kendine.
ROMANIN KAHRAMANI MANYAĞIN TEKİ
Kitabı elimden bırakamadım, mutfakta bir işim de olmayınca aktı gitti kitap. Romanın kahramanı Timur en yakın arkadaşının ona ikide bir yüzüne de söylediği gibi manyağın teki. Bu Timur neredeyse herkese ve her şeye atarlı ama bunca çok bilmişliğine rağmen ikide bir başını derde sokup “ayvayı yedim” diyor. Yani çoğu zaman zararı da kendine. Adam anksiyetesini ya da dünya ağrısını diyelim bastırmak için kendini her kitapçıya attığında ben de rahatladım. Benim de huyumdur kafam bozuldu mu kitapçı gezerim.
Kitap ilerledikçe eski günleri hatırladım. Teoman’la tanışmamız 2000’li yılların başına denk düşüyor. Etiler’de bir müzik stüdyosu, o dönem başka bir arkadaşım da orada albüm kaydediyor. İçeride bizim yaşlarda bir adam var. Kaydedilen şarkı Papatya. Kemancı dolaylarından tanıyorum ama daha bizim çevrelerden başka pek kimse tanımıyor onu. O gün oralardan yeşermeye başlayan Teoman macerası bugün bir roman yazarına kadar geldi. Arada film çekti olmadı ama biyografisini yazdı çok da güzel yazdı bu arada. Faso Fiso’yu okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim.
O dönemlerden beri üretmeyi, hatta sadece bir eser değil kendini de tekrar üretmeyi hiç bırakmadı Teoman. Onu magazin programlarında gece olaylarının içinde gördüklerinde tembelin teki sananlar yanılıyordu, o ertesi gün olmasa da bir sonraki gün yeni bir şarkıyı mutlaka yaptı. Pek çok genç müzisyenin ilk çalışmalarında onlara destek olduğu bir stüdyosu vardır, burnu iyi koku aldığı gibi, titiz bir iş adamıdır.
Ayağına uyan bir çorap bulmaya çalışan Timur dükkânda bir numara küçükle biraz büyük çoraplara denk gelince “bol olacağına dar olsun” diyor. Tercihi aklıma yattı. Bence de bir çorap bol olacağına dar olsun.
BOL OLACAĞINA DAR OLSUN
Kitabı okuyup birkaç röportajını izledikten sonra konuştum Teo’yla, bu Timur’u sen sananlar bu işten hiçbir şey anlamamış olacaklar dedim. Güldü. Kitabı okuduğunuzda içinde neler bulabileceğiniz size kalmış, kendi adıma ben kendimden parçalar buldum. Gençliğimdeki hayallerim mesela, gerçekleşince tamamen yok olan.Bazı noktalarda etrafındaki herkesi yerin dibine soktuğunda Timur’a hak verdim. Bazı yerlerde yok artık abarttın da dedim ama sonuçta kitabı bir günde okuyup bitirdim.Kitabın bir cümlesinde biraz durdum. Ayağına uyan bir çorap bulmaya çalışan Timur dükkânda bir numara küçükle biraz büyük çoraplara denk gelince “bol olacağına dar olsun” diyor. Tercihi aklıma yattı. Bence de bir çorap bol olacağına dar olsun.
Yorum Yazın