Algoritmalar sayesinde içerisinde bulunduğumuz yankı odalarında ve kendi karar verdiğimizi düşündüğümüz tercihlerimizle oluşturduğumuz mikro kosmos benzeri görünür/ görünmez yapılar içerisinde toplumsal olandan uzak yalıtılmış bir hayat yaşarken, yapay zekanın ürettiği temsillerin gerçekle ne kadar ilişkili olduğu sorusunun önemi birçok kişi tarafından zaten gündemden kalkmış durumda.
Yaşadığımız dünya ile ilişkimizi temsiller aracılığı ile kurarız. Kültürel temsiller yaşadığımız sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu kadar, ideolojik olarakta kullanışlı birer aygıttır. Sinemanın ideolojik işlevi başlangıcından günümüze tartışılmakta ve özellikle sinema endüstrisi ideolojik inşa süreçlerinde etkin biçimde kullanılmaktadır. Filmler, toplumsal yaşamın dilini sinemasal anlatılar biçiminde sunarak, sinemayı, toplumsal gerçekliği biçimlendiren kültürel temsiller dünyasında konumlandırır. Burada kimlerin neyi, nasıl temsil ettiği önemli bir soru haline gelir. Temsil genellikle egemen kesimler tarafından gerçekleştirilmekte ve temsil edilenler ise kendi hikayelerini anlatmaya dahi muktedir olamamaktadırlar. Gayatri Chakravorty Spivak'ın “Madun Konuşabilir mi?”(1) Adlı yazısında belirttiği gibi, sosyal olarak dezavantajlı grupların kendilerini temsil etmelerine imkan sağlanmadıkça gerçek bir temsilden bahsetmek mümkün gözükmemektedir.
Gerçekliğe olan benzerlikleri sayesinde ikna edici olan görsel materyaller ve videolar, diğer kültürel ürünlerle kıyaslandığında güçlü bir propaganda aracı olarak öne çıkar. Anlatılarda sürekli tekrarlanan kavram ve motifler buna uzun süre maruz kalanlarda düşünce ve davranış değişikliğine yol açar. Roland Barthes, mitlerin mevcut güç ilişkilerini pekiştirmede kullanıldığını belirtir. (2) Özellikle sinema, mevcut mitlerin geçerliliğine dair önemli roller üstlenir. Yöntemleri sayesinde, izleyici ekrandaki görüntülerle bağ kurabilir ve özdeşleşebilir. Ancak bu durum, izleyicinin pasif bir katılımcı olmasına ve dünyayı olduğu gibi kabul etmesine yol açabilmektedir ki bu da onların "katarsis" yaşayıp rahatlayarak salondan çıkmalarına ve gündelik hayatın direniş pratiklerinde kırılmaya yol açar.
Sinemada yapay zeka kullanımı, üretim öncesi aşamada, hedef kitle analizi, senaryo yazımı, mekan ve oyuncu seçimi, ya da karakter oluşumuna destek gibi süreçlerde kullanılmakta iken, üretim aşamasındaki kullanımı, otomatik kamera sistemlerinin kullanılması, görsel efekt ve tasarımlar, ses tasarımı ve kurgu aşamalarında gerçekleşmektedir.
SİNEMADA YAPAY ZEKA
Sinema, başlangıcından günümüze, var olan teknolojik gelişmelerden birebir etkilenen bir sanat dalıdır. Sinemaya sesin ve rengin gelişinden itibaren süregelen sinemanın sonuna yaklaşıldığı düşünceleri tartışılmaktadır. Dijitalleşme sonrası sinema, “post sinema” gibi farklı kavramlar ile yeniden tanımlanmaya ve konumlandırılmaya çalışılmaktadır. Günümüzde de hem endüstri profesyonelleri, hem eğitmenler, hem de kuramcılar sinemanın neye evrileceği ve başlangıçtaki formuna yakın kalıp kalmayacağı konusunda farklı fikirlere sahiptirler. Sinemada yapay zeka kullanımı, üretim öncesi aşamada, hedef kitle analizi, senaryo yazımı, mekan ve oyuncu seçimi, ya da karakter oluşumuna destek gibi süreçlerde kullanılmakta iken, üretim aşamasındaki kullanımı, otomatik kamera sistemlerinin kullanılması, görsel efekt ve tasarımlar, ses tasarımı ve kurgu aşamalarında gerçekleşmektedir. Üretim sonrası ise filmlerin izleyiciye ulaşmasında kişiselleştirilmiş reklamlar, sosyal medya etkileşimini kullanmak ve anlatıların yapısının etkileşimli kurularak izleyici ile bağ kurulması gibi alanlardan bahsedilmektedir (3) Görseller üzerinde istenildiği gibi oynanabiliyor olması, hem var olan gerçekliğin değişmesine hem de oluşan yeni gerçekliğin yeniden inşasına yardımcı olmaktadır.
Bugün, yapay zeka araçları aracılığıyla bilgi edinirken, özellikle teknolojinin içine doğan nesil, bu teknolojiler sayesinde gerçeklik algısını oluşturuyor. Geçmişteki kadar merkezi olmasa da, yapay zeka veri tabanlarının beslendiği bilgi akışı, teknolojik imkanlara görece daha fazla sahip toplumlar tarafından şekillendiriliyor. Ekonomik açıdan baktığımızda, güç dengelerinin sürmesine yardımcı olan tek yönlü bilgi akışları ve belirli kaynaklardan sağlanan verilerin hâlâ etkili olduğunu görüyoruz.
Bu nedenle bu imkanlara sahip kesimlerin iktidarı yönlendirme gücü pekiştiriliyor. Özellikle tanımadığı gruplarla karşılaşan toplumlar için oluşturulan alternatif gerçeklikler, zamanla gerçeğin yerini alıyor. Bu temsiller, oryantalizm eleştirisi bağlamında bakıldığında Batı'nın gözünden Doğu'ya bakan bir perspektif sunarak, "öteki" olanla ilişkilerimizi düzenliyor.
Yapay zekayla üretilen görsel ve videoların toplumsal yapı üzerindeki etkilerini anlamak için Baudrillard’ın gerçeklik ve hipergerçeklik tanımları üzerinden bir değerlendirme yapmak fayda sağlayabilir. Baudrillard “Hiper gerçeklik, gerçek olanın temsili değil, onun simülasyonudur; yalnızca bir gerçeklik olarak algılanır.” (4) Derken gerçekliğin gittikçe kaybolduğu bir dönem içerisinde gerçeğin yerini yerini simülasyonun aldığını ve gerçekliğe ulaşmanın mümkün olmadığını söyler.
Günümüzde gerçeğe ulaşmanın öneminin dahi kalmadığını söylemek mümkündür. Kitlelerin inandıkları ve hoşlarına giden kişi, kurum, içerikleri takip ettikleri ve hem kendileri hem de çevreleri için oluşturdukları bir ilüzyon çemberinde yaşadıklarını görmek mümkün.
Türkçe karşılığı hakikat sonrası olarak çevrilen güncel kavramlardan “posth-truth” un toplumda bulduğu karşılık, günümüz insanının gerçeklik ile olan ilişkisini anlama adına anlamlı bir gösterge. Bir görselin manipüle edilmiş olabileceği gerçeğini zaten bilen ve bunu baştan kabul eden kitleler gerçeğin kendisinden çok temsil edilenle ilgilenmekte. Kişilerin kendilerine yarattığı persona, bir başarı olarak kabul edilmekte. Algoritmalar sayesinde içerisinde bulunduğumuz yankı odalarında ve kendi karar verdiğimizi düşündüğümüz tercihlerimizle oluşturduğumuz mikro kosmos benzeri görünür/ görünmez yapılar içerisinde toplumsal olandan uzak yalıtılmış bir hayat yaşarken, yapay zekanın ürettiği temsillerin gerçekle ne kadar ilişkili olduğu sorusunun önemi birçok kişi tarafından zaten gündemden kalkmış durumda.
---
1 Gayatri Chakravorty Spivak “Can the Subaltern Speak?” (1999)
2 Barthes, Roland (2016) Göstergebilimsel Serüven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
3 Townsend, S. (2024, February 25). Exploring the impact of AI on film production in 2024. Medium. https://medium.com/@channelasaservice/exploring-the-impact-of-ai-on-film-production-in-2024-f02da745af00
4 Baudrillard, Jean. (2011), Simülakrlar ve Simülasyon, çev. Oğuz Adanır, Ankara, Doğubatı Yayınları.
Yorum Yazın