Kabristanda kendimizi ölümden uzak, zinde duyarız da, hastanede hastalıkların muhasarasından, mikropların tasallutundan kaçınmakta zorlarınız.
Şişli Etfal Hastanesi’nin bahçesindeki saat kulesine bakıp saatimi ayarladım: 11’i çeyrek geçiyor. Birden misina gibi bir yağmur indi. Etrafta kavaklar, çisenin altında titreşiyor. Tabiat anamızın çeyiz sandığı aralandı işte. Gelgelelim teselliden nasibi kıt bir mıntıkadayız. Duvarlarda sarmaşıklar birer kertenkele merdiveni. Tekerlekli sandalyeler, zayıf umudun ağırlaştırdığı kağnılara benziyor. Burada tüm hastalıklar ve yaralar bulaşıcı mı? Hastaların ve yaralıların yakınları da sızılardan, acılardan, sancılardan payını almış sanki.
O da ne? İnsanların yüzlerinden bungunluk siliniveriyor. Başlarını kaldırıp gülümseyerek ufka bakıyorlar. Arkamı döndüm, ne göreyim, Eyüpsultan’da bir kavs-i kuzah [gökkuşağı]! Bak şu Allah’ın işine!..
Binaya girdiğimde, kasavet reçinesine bulandım. Kabristanda kendimizi ölümden uzak, zinde duyarız da, hastanede hastalıkların muhasarasından, mikropların muhayyel tasallutundan, psikolojik nüfuzundan kaçınmakta zorlarınız. Koridorlarda bir Araf alacakaranlığı. Odalardan manalı sessizlikler, muğlak iniltiler, mütereddit gülüşler yayılıyor. Ve Azrail’in parfümü, o iyodoform kokusu. İnsanı nasıl da vehim girdabına çekiveriyor.
Bir gülün berrak bir göldeki aksi [yansıma] misali hassaslaşmıştı.
Resepsiyon memurundan öğrendim ki Fatin Fantom ikinci katta, 27 numaralı odadaymış. Ağır ağır çıktım aşınmış merdivenlerden. Kat hemşiresi “Hasta komada” dedi “Birinci dereceden akrabası değilseniz, maalesef sizi içeri alamayız.”
“Ahmet Hamdi Bey?” Az ötede, duvara yaslı sandalyelerden birinde oturan 30’larında, ortasıklet bir kadın ayağa kalktı. İri kara gözlerinde yumuşak ışıktan bir çift soru işareti kımıldarken bana doğru yaklaşıyor.
“Evet?”
Elini uzattı. Tokalaştık. “Bendeniz Mehtap Fantom, Fatin Bey’in zevcesiyim. Sizi görmek, ne büyük şeref…”
“O şeref bana ait” diyerek gülümsedim. Bir keresinde, Başmüfettiş bana ‘Karımın sözü’ diye Huzur’da yazdığım bir cümleyi aktarmıştı. Kaderin, Fatin Fantom’u aradan çıkarıp beni okurumla buluşturmasına ne demeli? Aman, adamcağız iyileşsin, hayata, yuvasına dönsün de…
27 numaralı odaya doğru yürüyorduk. “Geçmiş olsun hanımefendi. Fatin Bey’e acil şifalar diliyorum. Duam o ki bir an evvel sıhhatine kavuşsun; bu belayı atlatmanın sevinci, yuvanızı şenlendirsin.”
“Amin, efendim. Eksik olmayın, bin yaşayın.” Sandalyelere iliştik. “Sizi görmeyi dilerdim hep; o harikulade cümleleri kuran adamı… Türkçe’nin ihtişamını, zenginliğini, güzelliğini bize gösteren ve kelimeler için Yaradan’a şükretmemize vesile olan edebiyat velisine [ermiş], size minnetlerimi sunmayı…” Yaralı kocasının komaya girmesinden derin bir elem duyan kadıncağız, belki de yoğun hislerini ümit kabına aktarıyor. Karşımda bir gülün berrak sulardaki aksi [yansıma] misali hassaslaşmıştı. “Benim bey…” dedi dirayetli ve samimi, “tahtakoz [polis] tafrasına, kostaklanmasına [yiğitlenme], inadına aldanmayınız, nihai tahlilde kalender adamdır. Sizin tabirinizle ‘Hayatın mı, ölümün mü çocuğuyuz?’ o da bilemiyor. ‘Hayat denen piyango… Bu acayip Walt Disney oyunu’ onun da kafasını karıştırıyor. Size haksızlık, hele zalimlik edecek değildir. Laf aramızda, onun sizi anlaması muhal. Zira polisin dikkati yoğunlaşırken duyarlılığı azalır. Siz ise romancılığınız gereği, hem dikkati, hem de duyarlılığı en yoğun bir kişisiniz…”
Polisin dikkati yoğunlaşırken duyarlılığı azalır. Siz ise romancılığınız gereği, hem dikkati, hem de duyarlılığı en yoğun bir kişisiniz…
Başmüfettiş, böyle bir hanımefendiyle evlendiği için şanslı; lakin hakkını yememek lazım, akıllı da. Zeki kadınla yuva kuran adam saygıyı hak eder. Dahası bu saygınlık sadece bir tercihle mukayyet yavan bir üstünlük olmasa gerek. Eşlerin, yalnızca bedenleri değil, ruhları da kaynaşır zira. Çiftleri ayrı düşünemeyiz. “Fatin Bey, bana son derece zarif davrandı. Tahminimce, bunda sizin payınız var Mehtap Hanım, lakin sizin payınız olmasında da onun payı var. İtimada şayan, aklıselim sahibi, mert, gözüpek, vazifesi uğruna tehlikeye atılan eşinizle gurur duymalısınız.”
“Öyle zaten efendim. Çocuklarımın babasını, yılların pekiştirdiği bir aşkla seviyorum.”
“O halde size şunu söyleyeyim, Fatin Fantom imrenilecek bir beyefendi. Yüce Yaradan, onu evvela size, sonra memlekete bağışlayacaktır.”
Yüzünde ferahlık emareleri beliren Mehtap Hanım’la bir müddet daha sohbet ettik… Fatin Bey aslen Bitlisliymiş. Ailesi hâlâ orada. Bizimki yatılı talebeymiş. Bir sene Halkalı Ziraat Mektebi’nde okumuş meğer. 40 sene evvel ben de 1 sene Halkalı Ziraat Mektebi’ne devam etmiştim, fakat Mehtap Fantom’un sözünü kesmemek için bunu söylemedim. Başmüfettiş, bilahare Dersaadet Polis Mektebi’ne geçmiş: “Yıldız Sarayı’nın Şehzadegan Dairesi. Şu günlerde kapatılacağı söyleniyor gerçi…” Çocuklarına pek düşkünmüş. Birkaç haftadır geceleri eve geç döner olmuş. Alkolü de abartmış. “Belki de bu kurşunlar, Allah’ın ona bir ihtarı…”
***
Hemşire, Mehtap Fantom’un ricasıyla benim hastayı birkaç dakikalığına görmeme müsaade verdi.
27 numaralı odanın kapısını açıp içeri girdim.
Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️

Yorum Yazın