Azrail, bu kadar yakından kokladığı insanların peşini kolay kolay bırakmıyordu.
BEŞ ŞEHİR
Gazaba gelmiş bir mitoloji tanrısı kainatın derinliklerinden mızrağını ona fırlatmıştı sanki. Ve de zehirli dumanlar yayan bir enkazdaki girdaba çekiliyordu. Heyhat… kıyameti balkondan izleyemezsin…
“Evet? Sizi dinliyorum Bay Tanpınar.”
“Bahtiyar Bey’in katlinden beni mi mesul tutuyorsunuz?”
Zaptiye amiri keyifle güldü: “Cürmümeşhut [suçüstü] mevzubahis [söz konusu] efendi! Cinayet silahında parmak izleriniz var. Biz vaka mahalline intikal ettiğimizde, kurbanın yanındaydınız. Silah da elinizdeydi. Sizinle formalite icabı, ne yalan söyleyeyim- biraz da kişisel merakımdan ötürü konuşmak istedim. Bilahare zabıt tutulacak ve sizi tevkif edip hapishaneye uğurlayacağız. Sonra da… mahkemeye çıkarılacaksınız. Zannımca, bundan gayrı fazlalıklar hayatınızı tıkamayacak; noksanlıklar sizi ölüme sürükleyecek.”
Ahmet Hamdi Bey, cinayetle suçlandığına mı daha çok üzülüyordu, Bahtiyar Kont’un ölümüne mi, kestiremiyor. Gene de ruhuna enteresan bir sükunet sirayet etmişti.
Peşpeşe gelen felaketler onu sakinleştirmişti: “Fatin Bey, merakımı mazur görünüz, tam ben Bahtiyar Bey’in yalısına girdiğim sırada sizin baskın vermenizin sebebi neydi?”
“Niçin soruyorsunuz?”
“Cevaplamak istemezseniz…”
“Aslında, Bahtiyar Bey’i tevkif etmek için basmıştık yalıyı.”
Büyük Romancı, soluğunu tutarak hayretini bastırdı: “Bahtiyar Kont’u hangi suça istinaden..”
“Cinayet!” dedi Fatin Fantom “Mart ayında öldürülen bir mebus ile müşavirin katil zanlısıydı Bahtiyar Bey. Sahi, sizin bu hususta bir fikriniz var mı?”
Romancı’nın hayreti daha da artmıştı. Koltuk sevdalısı Kamuran Korat ile gazete köşelerinden kitaplara taş atan Suavi Vasıf’ı… Tanpınar’a besledikleri mesnetsiz husumetin kesafeti [yoğunluk] sebebiyle cuşuhuruşa gelerek vaveyla koparan bu tabansızları Mister Kont mu şişlemişti? Şimdi düşününce, olmayacak iş değil.
“Yok” dedi Üstat “Bahtiyar Bey’in elini kana bulayacağına en ufak bir ihtimal vermiyorum. Onu bu nevi aşırılıklardan yasaklar ve cezalar değil, terbiyesi men eder. Güzide bir centilmendir. Yaşamını emniyetli veyahut hür kılmanın ötesinde bir sanat eserine çevirmeyi gözetir.”
“Acayip!”
Müfettiş Fantom’un bir kaşı kalkmış, ağzının bir kenarı bükülmüştü: “Ellerinizle öldürdüğünüz adamdan 1- o hâlâ yaşıyormuş gibi 2- candan bir muhabbetle söz ediyorsunuz!”
Tanpınar, Fatin Fantom’un göründüğü kadar budala olmayabileceğini düşünüyordu ki…
Polis Şefi “Siz de ben de biliyoruz ki Bahtiyar Kont denen zat hasta ruhlu bir ırz düşmanı, bopstil [züppe] bir mirasyedi, gözünü kan bürümüş bir kâtildi” diyerek sözü nahoş bir yere bağladı.
Abarttığını mı farketti nedir, boğazını temizleyip sırtını dikleştirdi: “Dosyanızı okumadım henüz. Lakin sabıkanız yokmuş, onu biliyorum. Siciliniz tertemiz. Sizi tanımak için acele ettim, zira bu vaka alakamı celbediyor… 57 yaşındasınız. 43 yaştan sonra ilk cinayet… ender görülür. Arzu ederseniz anlatın, kimsiniz, necisiniz?”
“Edebiyat Fakültesi’nde hocayım ben.”
“İstanbul Üniversitesi’nde mi?”
“Evet.”
“Profesörsünüz yani?”
“Evet.”
“Siz kendiniz de yazar mısınız?”
“Evet.”
“Kitaplarınız var öyleyse?”
“Evet.”
“Yahu şunu tam söylesenize, ne yazıyorsunuz, şiir mi, roman mı, makale mi?”
“Evet.”
“Her telden çalıyorsunuz demek?”
“Romanlarımdan biri 4-5 yıl önce, Yeni İstanbul’da tefrika edilmişti.”
“Karım öyle şeylere bayılır. Muhtemelen okumuştur. Adı neydi romanınızın?”
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü.”
“Amin ve de dikkatimi çeken bir husus var: Ne masum olduğunuzu haykırdınız ne de cürmü üstlendiniz.” Fatin Bey’in böyle bir zekice bir sersemce sözler etmesi, Romancı’ya ilginç gelmişti.
“Saatleri ben de severim” diyerek yazarı umutsuzluğa itti Fatin Fantom ve ceketinin sol kolunu hafifçe sıyırarak Cortebert marka, İsviçre yapımı, Devlet Demiryolları için özel üretilmiş kol saatini göstererek gülümsedi.
“Rahmetli ağabeyimin saati. Demiryolcuydu. Makinist. Ondan yadigar…”
“Anlıyorum” dedi Yazar, alnını kırıştırıp gözlerini kısarak. Yanlış anlaşılmaya bağışıklığı vardı.
“Güzel saat. Ağabeyiniz nurlar içinde yatsın.”
“Amin ve de dikkatimi çeken bir husus var: Ne masum olduğunuzu haykırdınız ne de cürmü üstlendiniz.” Fatin Bey’in böyle bir zekice bir sersemce sözler etmesi, Romancı’ya ilginç gelmişti.
“Kadın mevzusu mu?”
“Ne?”
“Onu öldürmenizin sebebi, eşinizi ya da sevgilinizi elinizden alması mı?”
“Bahtiyar Bey kimsenin sevgilisine yan gözle bakmaz.”
“Akçe meselesi o halde? Maktulü soymak niyetindeydiniz. Malum, para, suçun ölçü birimidir.”
“Gururum beni oyunun dışında tutuyor.”
“Ne? Nasıl? Kastınızı anlayamadım.”
Tanpınar, Başmüfettiş’e doğru hafifçe eğildi: “Sakınmak ile kaçmak arasında büyük fark yok mu sizce de?”
“Gene anlamadım.”
“Kimi insanlar… menfaatinden ve şehvetinden sarfınazar [vazgeçmek] ederek, manevi omurgasını dik tutar.”
“Siz… onlardan biri misiniz?”
“Şu kadarını söyleyebilirim ki yasalara saygılıyım ve…” Yazar da Polis gibi sözüne ‘ve’ bağlacıyla alakasız bir cümle ekledi: “Size mühim bir sualim var Sayın Fantom.”
Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️
Yorum Yazın