Suriye’de Nusayrilere yapılanlara kültürel olarak yakınlık bağlamında Türkiye’deki Alevilerin sahip çıkması, bu konudaki hassasiyetlerini kamusal alanda olarak paylaşmasını, buna itiraz edilmesini –ne olduğunu bilmediğimiz bir- “siyasal Alevicilik”le bağlantılandırmak ve bu hassasiyeti abartılı bulmak, insani olarak da Türkiye’de Alevilerin yaşadıklarını anlamamaktır.
Suriye’de yaşanan değişimin son günlerde başka biz yüzünü, azınlıklara uygulananları konuşmaya başladık. Konuşmaya başladığımız şey bir anlamda aslında Esad’ı deviren güçlerin nasıl bir Suriye tahayyül ettiklerinden öte, nasıl bir ülke inşa edeceklerini de gösteriyor bize.
Bu açıdan son gümlerde konuştuğumu Suriye’deki makro değil mikro alanda, yani yerelde yaşananlar.
Sonuçta makro düzlemde HTŞ’nin İsrail/ABD himayesinde olduğunu az çok biliyoruz. Yine SMO’nun Türkiye himayesinde ve son olarak da SDG’nin de ABD himayesinde olduğunu. Bu açıdan Suriye’nin geleceği bu üç yerel güç kadar belirleyecek olan bu yapıları himaye eden ülkelerin masadaki reel güçleri belirleyecek.
Bu açıdan süreç de, sonuç da bu yerel yapıları memnun etmeyecek sonuçları da ortaya çıkarabilir.
Bunu zaman gösterecek.
Ancak son günlerde konuştuğumuz konu çok farklı. Suriye’nin doğusunda, hasbelkader devrilen Esad’la aynı kültürel kimlikten gelen Suriye’ye Alevileri yani Nusayrilere karşı HTŞ’lilerin bölgede uyguladıkları şiddet ve buna ilişkin medyaya yansıyan görüntüler gerçekten çok acı.
Bu görüntüler, bölgede temel insan haklarının yok sayıldığını gösteriyor.
HTŞ’NİN DEĞİŞİMİ ZAMAN ALACAK…
Dahası bu tablo, HTŞ lideri üzerinden verilen “değişim”in aslında örgüt yapısında yeterince içselleştirilmediğinin de açık göstergesi.
Ki, bu aynı doğal.
Sonuçta HTŞ lideri Colani’nin sakalını kısaltması, takım elbise giymesi hatta sakalını kesmesi, bakanları elitlerden seçmesi liderlik düzeyine değişim olarak ortaya çıkması normal. Ama liderlikten aşağı indikçe HTŞ’nin ideolojik pratiklerine özel olarak da kendi gibi olmayanlara nasıl baktığını açık göstergesi son yaşananlardır.
Diğer yandan HTŞ liderinin SMO konusunda değil ama SDG konusunda verdiği, “onlarla konuşacağız”, “Suriye’yi birlikte kuracağız” mesajları SDG’nin sahip olduğu siyasal güçten kaynaklandığı çok açıktır. Ama aynı şey ülkenin doğusundaki Nusayriler için söz konusu değildir.
Tam tersine HTŞ’nin iktidar olmanın gücü ve onun verdiği imkanlarla yıllardır zihinlerine işlenmiş olan “öteki” algısına bakışın pratiğidir.
Şiddet görüntüleri de bunun işaretidir.
Diğer yandan şunu unutmayalım; Esat zamanında da Nusayri elitlerin dışında kalanlar da rejimin baskısına maruz kalmışlardır. Yani sadece Nusayri oldukları için diğer Suriyelilerden daha iyi koşullara sahip olmamışlardır.
Bu açıdan HTŞ’nin lider ve örgüt elitlerinin değişimi üzerinden, bütünlükçü bir değişim olduğunu sanmak yanıltıcıdır. Ve bunu son günlerdeki görüntüler net biçimde ortaya çıkarmaktadır. Örgütün lider kadrosundaki değişimin aşağıya kadar inmesi ancak bu konuda irade sürekliliği oldukça zaman içinde gerçekleşir.
CHP lideri olmuş ya da halen CHP’de siyaset yapan insanlardan hareketle Alevileri siyasi olarak konumlamak eşyanın doğasına aykırıdır. Radikal İslamcı, hatta siyasal İslamcı siyasi pratikler ortaya çıktığında ise Aleviler, CHP’ye yönelmişlerdir. Bu CHP’nin Alevi Partisi olduğunu değil, kendilerini CHP’de güvende hissetmelerinin bir soncudur.
Suriye’de Nusayrilere yapılan Türkiye başta olmak üzere farklı ülkelerdeki hak savunucularının sahip çıkması, bağımsız medyanın bunu afişe etmesi çok doğaldır.
Nusayriler sonuç olarak nüfusun yüzde 15’ine yakınını oluşturmaktadır. Ve şu anda şiddet görme nedenleri de olmak üzere Esad ile aynı kültürel kimlikte olmaları ve şu anda siyaseten temsilcisiz olmaları onların yaşadıklarını, gördükleri şiddeti haklı çıkarmaz.
Daha önemlisi de kültürel olarak yakınlık bağlamında Türkiye’deki Alevilerin, Suriye’deki Nusayrilere sahip çıkması, bu konudaki hassasiyetlerini kamusal alanda olarak paylaşmasını, buna itiraz edilmesini –ne olduğunu bilmediğimiz bir- “siyasal Alevicilik”le bağlantılandırmak, gösterilen hassasiyeti abartılı bulmak, insani olarak da Türkiye’de Alevilerin yaşadıklarını anlamamaktır.
Sonuçta kim ne derse desin Aleviler, bu ülkenin zencileridir.
Kamusal alanda öne çıkmış, CHP lideri olmuş ya da halen CHP’de siyaset yapan insanlardan hareketle Alevileri siyasi olarak konumlamak, onlara bir anlamda elitlik atfetmek eşyanın doğasına aykırıdır. Nitekip tek parti döenmi dahil olmak üzere Aleviler tüm iktidarların ötekisi olmuştur.
Sonuçta bu ülkede Aleviler, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi Mahallesi gibi pek çok acı ve travmayı yaşamışlardır. Laik bir yaşam tarzına sahip olmaları onlara imtiyaz sağlamamıştır.
Kamusal alanda radikal İslamcı, hatta siyasal İslamcı siyasi eğilim ve pratikler ortaya çıktığında ise Aleviler çoğunlukla CHP’ye yönelmişlerdir. Bu CHP’nin Alevi Partisi olduğunu değil, kendilerini, hayatlarını CHP’de iken güvende hissetmelerinin bir soncudur.
Ve ne olursa olsun bir ülkede azınlık olmak konfor değil her zaman risk altında olmak demektir.
Biz bunu yaşadığımız için de biliyoruz.
Yorum Yazın