AfD'nin iktidar kervanı duraktan ayrıldı. Öyle "kervan yolda düzülür" falan diye değil, direkt hazır kervanlarla yola çıktılar. Amaç, hedef ve plan hazır. Kervan hedefe güdümlü yani. Demokrasiyi ve toplumsal barışı patlatmaya geliyorlar. AfD'nin eyaletlerde yaşama geçireceği politikaların uzun vadeli etkileri, sadece doğu eyaletlerini değil tüm Almanya'yı tehdit edecektir.
Almanya'nın siyasi iklimi oldukça sıkıntılı bu aralar. Bu sıkıntının nedeni, ülkenin doğusundaki Thüringen, Brandenburg ve Saksonya eyaletlerinde önümüzdeki ay yapılması planlanan parlamento seçimleri. "Olabilir. Zaten düzenli olarak eyalet parlamentoları için seçim yapılıyor" diyenler çıkabilir ancak bu kez tablo farklı. Bu seçimlerde en az iki eyalette neofaşist Almanya için Alternatif'in (AfD) birinci parti olma durumu var. En azından anketler şimdilik böyle gösteriyor.
Bu yazıda, Almanya'nın doğu eyaletlerinde olası AfD iktidarının yaratması muhtemel ekonomik ve insani hasarlar üzerinde durmak istiyorum. Perde, bundan birkaç ay önce AfD milletvekili Rene Springer'in sosyal medyada paylaştığı bir bilgi notu ile açıldı. Bilgi notu, Potsdam kentinde Avrupalı birkaç ünlü neonazi ile bazı AfD yetkililerinin, "mültecilerin ülkeden kovulması" planını konuştukları toplantının görüntülerinin sızdırılmasının ardından paylaşıldı. Kahramanımız aşırı sağcı Rene, bilgi notu ile konunun kamuoyu açısından daha anlaşılır hale gelmesine yardımcı oldu. Rene, bilgi notunda şöyle diyordu: "Yabancıları memleketlerine göndereceğiz. Hem de milyonlarcasını. Bu gizli bir plan falan değil. Bu açık bir sözdür. Almanya için..." Adam, açık açık yabancılar için yeni zulümler planladıklarını söylüyordu: "Sürgün ve mallarına el koyma vs..." Toplama kampları şimdilik konuşulmuyor ancak -gerçi geçenlerde AfD'li bir belediye meclisi üyesi neonazi, "bize göçmen nüfusunu azaltmak için toplama kampları lazım" dedi- Rene, takipçisi olduğu küresel katil Adolf Hitler'in Yahudilere yönelik soykırım planlarının hemen açılışında yer alan (sürgün) adımlara sadık kaldıklarını ifade ediyordu. Katil Hitler'in bu planları, bilindiği üzere toplama kamplarında milyonların katledilmesiyle son bulmuştu.
Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim sürgün, toplama kampları vs... konularının esas sahibi olan biri var AfD içinde. Björn Höcke. Bazıları tarafından "Hitler'in reenkarnasyonu" olarak tanımlanan faşist Höcke, Eylül ayından sonra "Thüringen Başbakanı" olabilir. Daha kısa bir süre önce Hitler sloganlarını mitinglerinde kullandığı için mahkeme tarafından para cezasına çarptırılan faşist Höcke, bir eyaletin başbakanı olmaya hazırlanıyor. Partisi, anketlere göre seçimde yüzde 30 civarında oy alacak. Bu elbette tek başına iktidar olmasına yetmiyor ama olası koalisyon modelleri gündeme gelebilir. Örneğin, liberaller ve muhafazakârlarla. Hemen itiraz etmeyin lütfen. Hatırlayın, son seçimde başbakanlığı Sol Partili (Die Linke) Bodo Ramelow'dan çalmak için bu üç parti nasıl da iş birliği yapmışlardı parlamentoda...
Tablo bu. AfD'nin Brandenburg ve Saksonya'daki adayları da Höcke'den farklı değil. Asıl sorun seçmen kitlesi. Bu bağlamda, Leipzig Üniversitesi tarafından yapılan ve sonuçları kamuoyuna açıklanan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Leipzig Üniversitesi'ne bağlı Else-Frenkel Brunswik Enstitüsü'nün (EFBI) 3 bin 546 kişiyle görüşerek gerçekleştirdiği araştırma, Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde yaşayanların önemli bir bölümünün "yönetim şekli olarak" demokrasiden hiç memnun olmadığını ortaya koydu. Araştırma sonucunda, doğu eyaletlerinde yaşayanlar arasında aşırı sağcı söylemlerin kabulünün hayli yaygın olduğu tespit edildi. Araştırma, Almanya'nın doğusundaki Mecklenburg-Vorpommern, Brandenburg, Saksonya-Anhalt, Saksonya ve Thüringen eyaleti ile Berlin'in doğu kesimlerinde yürütüldü. Araştırma için görüşüne başvurulan her iki kişiden biri, Almanya'nın "halk topluluğunu temsil eden güçlü bir partiye" ihtiyacı olduğu fikrini savundu. "Halk topluluğu" kavramı, genel itibarıyla 18. yüzyılda kullanılmaya başlansa da Almanya'da Hitler rejiminin bu kavramı, aralarında kan bağı bulunan insanları kastederek kullanması yüzünden aşırı sağcı ideolojiyle özdeşleştiriliyor. Araştırmayı yürüten uzmanlar arasında yer alan Elmar Brähler, bu sonucu değerlendirirken, "farklı çıkar gruplarının var olabildiği bir toplum yerine 'ırk temelli toplum' yapısına yönelik özlemin baskın olduğunu tespit ettiklerini" söyledi. Araştırmanın bir diğer yöneticisi olan Oliver Decker de doğu eyaletlerindeki çok sayıda insanın, "demokratik katılım, temel hak ve özgürlüklerin garantisi" yerine, "otoriter devletin verdiği sözde güvenceye özlem duyduğu" saptamasında bulunduklarını ifade etti. Özetle, doğu Almanlar, demokrasi yerine faşizmi, çok kültürlülük yerine ırk temelli "Aryan" bir Alman devleti hayal ediyorlar. Peki bu devleti kiminle kuracaklar? Bu faşist projenin üstlenici firmasının da AfD olduğu anlaşılıyor.
AfD'nin neofaşist ve AB karşıtı politikaları, doğu eyaletlerinde yatırımcı güvenini ciddi şekilde zedeleyecektir. Yatırımcılar, siyasi belirsizlik ve ekonomik milliyetçiliğin hüküm sürdüğü bir ortamda risk almak istemeyebilir. Bu durum, özellikle küresel sermayenin Almanya'nın doğu eyaletlerine yönelmesinin önünde büyük bir engel oluşturacaktır. Yatırımcılar, sermaye kaçışını önlemek ve istikrar arayışında başka bölgelere yönelebilir. Bu da doğu eyaletlerinde ekonomik büyümenin yavaşlamasına veya durmasına neden olabilir.
EKONOMİ VE TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA
Genel siyasi durumu betimleyici girişten sonra gelelim asıl meselemize: AfD'nin doğu eyaletlerinde iktidara gelmesi durumunda yaşanabilecek olası ekonomik ve insani hasarlar sorunsalına yani.
Bu sorunun iki önemli sacayağından biri ekonomi meselesi... Burada esas olan "yatırımcı güveni ve ekonomik büyüme" kalemleri. AfD'nin neofaşist ve AB karşıtı politikaları, doğu eyaletlerinde yatırımcı güvenini ciddi şekilde zedeleyecektir. Yatırımcılar, siyasi belirsizlik ve ekonomik milliyetçiliğin hüküm sürdüğü bir ortamda risk almak istemeyebilir. Bu durum, özellikle küresel sermayenin Almanya'nın doğu eyaletlerine yönelmesinin önünde büyük bir engel oluşturacaktır. Yatırımcılar, sermaye kaçışını önlemek ve istikrar arayışında başka bölgelere yönelebilir. Bu da doğu eyaletlerinde ekonomik büyümenin yavaşlamasına veya durmasına neden olabilir.
Öte yandan, yazının girişinde de bahsettiğim gibi ülkenin doğusu uzun zamandır demografik sorunlarla (nüfusun hızla yaşlanması ve emekli sayısının artması) mücadele ediyor. AfD'nin göçmen karşıtı politikaları, bölgedeki işgücü açığını daha da derinleştirecektir ki şimdiden böyle bir etkiden güçlü bir şekilde söz etmek mümkün. Almanya'nın doğusunda faaliyet gösteren birçok firma, "giderek artan ırkçılık nedeniyle yabancı vasıflı işçi bulamamaktan" yakınıyor. Bununla birlikte, Almanya'nın doğusu, genellikle işgücü göçüne ihtiyaç duyan bir bölge ve AfD'nin iktidarında göçmenlerin bölgeye gelmesi imkânsız hale gelecektir. Bu durum, işgücü piyasasında daralmaya, üretkenliğin düşmesine ve bölgenin rekabet gücünün azalmasına yol açacaktır tabii olarak.
Emin olun, göçmenlere açıktan eziyet etmek, aşağılamak ve saldırmak için heyecanlanan binlerce neonazi AfD iktidarını bekliyor. Aslında göçmenlere yönelik fiziksel ya da sözlü saldırılar zaten neredeyse her gün yaşanıyor oralarda. AfD'nin ırkçı söylemleri, doğu eyaletlerinde yaşayan göçmenlerin ve etnik azınlıkların maruz kalacağı ayrımcılığı gözle görülür şekilde artıracaktır. Bu, sosyal uyumu zayıflatacak ve toplumun çeşitli kesimleri arasında gerilimi körükleyecektir.
KUTUPLAŞMA VE AYRIMCILIK
Bunun yanı sıra diğer katmanlı problem ise giderek şiddetlenen toplumsal kutuplaşma ve ayrımcılık olacaktır. Emin olun, göçmenlere açıktan eziyet etmek, aşağılamak ve saldırmak için heyecanlanan binlerce neonazi AfD iktidarını bekliyor. Aslında göçmenlere yönelik fiziksel ya da sözlü saldırılar zaten neredeyse her gün yaşanıyor oralarda. AfD'nin ırkçı söylemleri, doğu eyaletlerinde yaşayan göçmenlerin ve etnik azınlıkların maruz kalacağı ayrımcılığı gözle görülür şekilde artıracaktır. Bu, sosyal uyumu zayıflatacak ve toplumun çeşitli kesimleri arasında gerilimi körükleyecektir.
AfD'nin ırkçı politikaları, toplumsal barışın bozulmasına ve etnik çatışmaların artmasına neden olacaktır.
Neofaşist parti AfD meselesi buralara kadar tırmanırken gidişatı sadece izlemekle yetinenler, şimdi sıkıntı içinde, "Ne olacak bu ülkenin hali?" diye birbirlerine soruyorlar. Bir zamanlar, AfD'nin içinde yer alan ılımlı kanat, Höcke'nin partiden atılması için bastırırken ona kol kanat geren eski eş genel başkan ve ardından Höcke'nin baskısı nedeniyle partiden istifa etmek zorunda kalan Jörg Meuthen bile "Çok yanlış yaptım. Çok üzgünüm. Bu adam demokrasimiz için bir felaket. Keşke ona destek vermeseydim" diye ağlaşıyor gazete sütunlarında ama artık çok geç değil mi? Almanya'nın, 2. Dünya Savaşı'nın ardından büyük çaba ve emeklerle oluşturduğu demokrasi kültürü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya maalesef. Bunun sorumlusu, ülkeye hesapsız bir şekilde kabul edilen göçmenlerin entegrasyon sorunlarıyla başa çıkamayınca, aşırı sağcı bir parti ile daha da sağcılaşarak durumu dengelemeye çalışıp, bu partinin kontrolden çıkmasını ve söylemlerinin merkez siyasete yerleşmesini engelleyemeyen Alman müesses nizamı.
Sonuç olarak, AfD'nin iktidar kervanı duraktan ayrıldı. Öyle "kervan yolda düzülür" falan diye değil, direkt hazır kervanlarla yola çıktılar. Amaç, hedef ve plan hazır. Kervan hedefe güdümlü yani. Demokrasiyi ve toplumsal barışı patlatmaya geliyorlar. AfD'nin eyaletlerde yaşama geçireceği politikaların uzun vadeli etkileri, sadece doğu eyaletlerini değil tüm Almanya'yı tehdit edecektir. AfD'nin bu politikalarının sonuçları, yalnızca ekonomi ve insan hakları alanında değil, aynı zamanda Almanya'nın sosyal dokusu üzerinde de kalıcı hasarlar bırakacaktır. Ne diyelim, AfD'nin iktidar yolculuğunu, "Bize iyi bir faşist parti lazım bu aralar. Kullanır atarız" modunda elleri cebinde ıslık çalarak izleyenler, eğlenceye devam.
Yazıyı Alman gazeteci Georg Restle'nin bir sosyal medya paylaşımı ile bitirmek istiyorum. Restle yaptığı bir paylaşımda faşist Björn Höcke için şu ifadeleri kullandı: "Aşırı sağcı, faşist, nasyonal sosyalist: Höcke ve ideolojisi. Kendisini İsa Mesih'e benzeten bir adam. Kimse sonradan bunları bilmediğini söylemesin..." Bugünkü AfD, Höcke ve ekibinin ürünü. Restle çok haklı. Bunlara oy veren kimse sonradan bunları bilmediğini söylemesin. Çünkü her koşulda bunların işleyeceği insani her suçun ortakları olacaklar.
Yorum Yazın