Eğer bu süreçte siyaset aklını kullanmazsa, Türkiye sadece siyasi değil, ekonomik bir fırtınaya da yakalanabilir. Faizle kontrol etmeye çalıştığımız ekonomi, eninde sonunda siyasi kararların gölgesinde kalır. Ve unutmayalım, faizle bastırılan yangın, enflasyonla geri döner.
Bazen bir kıvılcım, ormanı yakmaya yeter. Türkiye'nin siyasi gündemi de tıpkı kuru yapraklarla kaplı bir orman gibi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması işte böyle bir kıvılcım oldu. Sadece siyaset değil, toplumun nabzı ve ekonominin tansiyonu da bu olayla birlikte aniden yükseldi. Şimdi herkes aynı soruyu soruyor: “Bundan sonra ne olacak?”
İmamoğlu’nun tutuklanması, sadece muhalif seçmeni değil, ekonomiyi de ayağa kaldırdı… Bu ayağa kalkma ekonominin aktörleri açısından tedirginlikten başka şey değil. Çünkü piyasalar belirsizliği sevmez. Hele hukuk devleti ilkeleri sorgulanmaya başlamışsa, yatırımcılar bavul toplamaya, dolar kuru kıpırdamaya, TÜFE rakamları da yukarı bakmaya başlar. Ve nitekim öyle oldu.
Ekonomide zaten ince buz üstünde yürüyorduk. Şimdi hem siyasi hem ekonomik bir türbülansın içindeyiz. 3 Nisan’da açıklanacak enflasyon verileri bunun ilk göstergesi olacak. Beklenti aylık %2,87, yıllık ise %38,5 civarında. Ama sokaktaki gerçeklik, bu oranların ötesinde. Pazarda, markette, kirada yaşanan hissedilen enflasyonla TÜİK’in açıkladığı arasında uçurum var.
Ve şimdi gözler 17 Nisan’da yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında. Merkez Bankası, son ara toplantıda gecelik borç verme faizini %44’ten %46’ya çıkardı. Bu, piyasalara “Ben hâlâ enflasyonla mücadele ediyorum” mesajıydı. Ancak esas soru şu: Bu faiz artışı devam edecek mi?
Cevap net: Evet, 17 Nisan’da faiz artışı bekliyorum. Çünkü siyasi gerginlik, döviz kurunu yukarı doğru itiyor; bu itiş ise enflasyonu körüklüyor. Merkez Bankası bu ateşi söndürmek için elinde kalan en etkili yangın tüpünü—faizi—bir kez daha kullanmak zorunda kalacak.
Ama burada asıl mesele faiz değil. Asıl mesele, ekonomiye olan güven. Ve güven, sadece rakamlarla değil, hukukla, demokrasiyle, toplumsal barışla inşa edilir. Bugün faizle bastırdığımız baskı, yarın daha sert patlamalara yol açabilir. Çünkü bir ekonomiyi sadece merkez bankası değil, toplumun morali de ayakta tutar.
İmamoğlu’nun tutuklanması, toplumda ciddi bir kırılma yarattı. Gençlerde umutsuzluk, şehirli seçmende öfke, yatırımcıda tereddüt var. Bir ülke, geleceğine bu duygularla ilerleyemez. Gerginliği daha da artırmak, yangına benzinle gitmektir.
Eğer bu süreçte siyaset aklını kullanmazsa, Türkiye sadece siyasi değil, ekonomik bir fırtınaya da yakalanabilir. Faizle kontrol etmeye çalıştığımız ekonomi, eninde sonunda siyasi kararların gölgesinde kalır. Ve unutmayalım, faizle bastırılan yangın, enflasyonla geri döner.
Kısacası: Ateşi kim yaktı tartışmasından önce, elimizde hâlâ biraz su varken aklımızı kullanma zamanı. Aksi halde, ne faiz artışı işe yarar ne de enflasyon tahminleri tutar.

Öncelikle basın emekçilerinin ve yazarlarımızın sonrada tüm ülkemizin Bayramı'nı Sevgi ve saygı ile kutluyor nice bayramlara diliyorum hoşgörü olsun artık huzur olsun Turgay başkanıma bu güzel yazısından dolayı teşekkür ediyorum emeğine sağlık
Hakan gulen
30-03-2025 10:40