Türkiye’nin dinamizmi ve potansiyeli yaşadığımız sorunları aşmaya fazlasıyla yeterli. Bu aşamada yapılması gereken, insanlığın en önemli buluşu olan; örgütlenmek. 21 Aralıkta -dün- en uzun geceyi yaşadık: Şeb-i Yelda. Karanlığın en uzun olduğu gecenin ardından şafağın sökmesi kaçınılmaz bir gerçekliktir.
AKP; serbest seçimle iş başına gelen, Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli iktidarı oldu. Son döneminde MHP ile kurduğu organik ortaklık, temelleri 1826 yılında 2.Mahmut tarafından atılan, Nakşibendi ideolojisini içeren söylemleriyle giderek güçlendi. Suriye’de çökertilen Esad rejimini, uluslararası bir anlaşmayla çökerten gelişmeleri, kendi kazandıkları zafer edasıyla kutluyorlar.
HTŞ adlı terör örgütünden bir demokrasi ve özgürlük hikayesi yaratmaktaki becerileri ise gerçekten inanılmaz. Türkiye’de eğitilen ve belli ki, donatılan bu sözde özgürlük savaşçılarının, “Selefi” eğilimlerini uluslararası medya önünde sergilemekte zorlanmaları gözlerden kaçmıyor.
Suriye’deki son gelişmeleri “Şazeliye” tarikatı ideolojisinden kaynaklanan, kendine özgü görüşleri ile değerlendiren, eski bir Başbakan’ın yorumları da ilginç.
HTŞ’nin Türkiye ile yakınlığını Türkiye’de eğitim almış ve dilimizi konuşan, yeni Halep valisinin, makamında ikram edeceği bir fincan Türk kahvesi ile açıklaması gülünç ötesi.
Aslında bu tür olumsuzlukları sıralayarak ya da daha doğru bir ifade ile gündemleştirerek, iki temel sorunun toplumdaki etkilerini gölgeleme telaşındalar: Ekonomideki çöküş ve iktidarlarını sürdürebilmek için Kürt sorununu ABD’nin bölgedeki tasarımına göre çözümlemek.
Bir yandan algı yönetimi ile yanıltmak ve baskı ile sindirmek. Son günlerdeki gözaltıların artmasına bu yönüyle de bakılmalı.
Kuşkusuz bu siyasal ortamda; muhalefetin köklü çözümler öneren programları öncelemesi, toplumda artan umutsuzluğu giderecek, önemli bir başlangıç olabilirdi. Asgari ücretin belirlenmesi, yoksulluk sınırı ve eğitimde bilimsellikten uzaklaşmak, Milli Gelir dağılımından en yüksek payı alan, nüfusun yüzde yirmilik kesimini pek rahatsız etmiyor.
Geride kalan yüzde altmışın aldıkları payın, nüfusa oranla kişi başına düşüklüğü ve özgürlüklerine getirilen anlamsız kısıtlamalar, toplumda çözümsüzlük algısını giderek yaygınlaştırıyor. İletişimin her alanında yürütülen propaganda kampanyalar halkoyunda karabasana dönüşüyor.
Türkiye’nin dinamizmi ve potansiyeli yaşadığımız sorunları aşmaya fazlasıyla yeterli. Bu aşamada yapılması gereken, insanlığın en önemli buluşu olan; örgütlenmek.
21 Aralıkta -dün- en uzun geceyi yaşadık: Şeb-i Yelda. Karanlığın en uzun olduğu gecenin ardından şafağın sökmesi kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Yorum Yazın