Roma imparatoru Neron halkın sevgilisi, kurumların ve elitlerin düşmanıydı. Annesini ve karısını öldürttü. Pek çok muhalifi idama gönderdi. Kudüs’teki Süleyman tapınağını tahrip etti. Roma’yı o yakmadı ama o kadar aşırı ve dengesiz bir insandı ki Roma’yı Neron yaktı söylentisi tuttu, gerçek tarihin yerini aldı. Faşist Trump ise görevi devraldıktan sonra yaptığı açıklamalarla bu çağın Neron’u olma yolunda hızla ilerliyor.
Avrupa’nın Yunan, ABD’nin ise Roma uygarlığını hatırlattığı söylenir hep. Yunan’dan (Avrupa) Roma’ya (ABD’ye) geçerken göreli olarak askeri ve ekonomik güç yoğunlaşır. Ancak dünyaya bakış fazlasıyla pragmatik bir hal alır. Roma’da da tıpkı bugünkü ABD’de olduğu üzere derinlikli düşünce gündelik hayatın gerisindedir. Siyasi liderler ve fikirler bakımından da benzeri bir seviye eksikliği hemen göze çarpar. Trump’un Gazze planını okurken aklıma ister istemez Roma geldi. Sanki Neron Trump’un bedeninde yeniden doğmuştu. Belki de reenkarnasyon diye bir şey gerçekten de var. Ruhlar, özellikle de kötü ruhlar hiç ölmüyor. Tarihin farklı dönemlerinde aynı karakter farklı isimlerde karşımıza çıkmakta.
Roma imparatoru Neron halkın sevgilisi, kurumların ve elitlerin düşmanıydı. Annesini ve karısını öldürttü. Pek çok muhalifi idama gönderdi. Kudüs’teki Süleyman tapınağını tahrip etti. Roma’yı o yakmadı ama o kadar aşırı ve dengesiz bir insandı ki Roma’yı Neron yaktı söylentisi tuttu, gerçek tarihin yerini aldı. Faşist Trump ise görevi devraldıktan sonra yaptığı açıklamalarla bu çağın Neron’u olma yolunda hızla ilerliyor.
Peki, ne dedi Amerikan başkanı? Gazze’ye bakınca imara açılacak denize sıfır bir arsa tahayyül eden eski emlakçı Trump kenti turizm ve gayrimenkul yatırımlarıyla yenilemekten bahsetti. İmar temelli bu devasa kapitalist müdahalede tek sorun oradaki Filistinliler. Gazze halkının Mısır ve Ürdün gibi ülkelere gönderilmesi Trump’un deli saçması fikrinin bir diğer yanını karakterize etmekte. Kısaca halkı sürgün ederek yeni bir Gazze yaratmak istiyor ABD. Bu plan açıkça gösteriyor ki, daha sonra İsrail’e teslim edilmek üzere Filistinsiz bir Gazze inşa etmek ABD ve İsrail’in ortak rüyası.
Siyasal sorunları, özellikle de İsrail-Filistin meselesi gibi kangrenleşmiş çatışma alanlarını siyasetin içinde kalarak çözmek hiç de kolay değil. Kuşaktan kuşağa aktarılan kin ve sürekli bir şekilde kendini yeniden üreten düşman imgesi çatışmayı irrasyonel bir zemine taşıyarak kan davasına dönüşmesine yol açıyor. Bu nedenle siyaseti yumuşatan başka bakış açıları, örneğin ekonomik ve kültürel ilişkilere yatırım yapmak barış ortamı için sayısız avantajı içinde barındırıyor. Ancak Trump’un fikri böylesi bir niyet ve içerikten yoksun. Ortadoğu için genel bir adalet çağrısı değil Amerika’dan yükselen ses. Kan gölüne dönüşmüş bir coğrafyada o bölgenin gerçek halkını sürgüne göndererek inşaat ve imar faaliyetine girişmek eski tip sömürgecilikten başka bir anlama gelmiyor.
Meksika ve Kanada örneklerini hatırlayalım. Trump sınırlarını koruyamayan iki komşusunu gümrük vergilerini arttırmakla tehdit etmiş ve bu hamlesinden güvenlikçi anlamda sonuç almıştı. Gazze planı da böylesi bir etki yaratabilir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme mantığı devreye girebilir.
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETME MANTIĞI
ABD’nin askeri gücü ve (veya) bölgedeki güç dengeleri böylesi bir uçuk fikri hayata geçirmeye uygun değil. Velev ki tüm aklı başında insanlar yanıldı. ABD’nin sağ popülist iktidarı gözünü karartarak Gazze planını yürürlüğe koydu. Bu adımın ilk sonucu yakın tarihinin en büyük zorunlu göç ve soykırımı olacak. ABD’nin baskısıyla gelen Filistinleri kabul edecek olan Mısır ve Ürdün gibi ülkelerin büyük bir sarsıntı geçireceğini öngörmek için ise kahin olmaya gerek yok. Her iki ülkede dış yardımla ayakta kalan otoriter rejimler. Trump’in işgal ve soykırım planının son sonucu ise muhtemel bir karşı şiddet dalgası olacaktır. ABD zaten Ortadoğu ve İslam dünyasında sevilmeyen bir ülke. Gazze’yi insansızlaştırmaya kalktığında zamanında El Kaide ve İŞİD’i yaratan koşullar tekrar gündeme gelecek. Belki de bunu istiyor Trump. İslam dünyası kendisine karşı koysun ve onun yabancı düşmanı söylemi bu yolla daha meşru hale gelsin.
Tabii bu yaşanan şey söylemsel bir tehdit de olabilir. Meksika ve Kanada örneklerini hatırlayalım. Trump sınırlarını koruyamayan iki komşusunu gümrük vergilerini arttırmakla tehdit etmiş ve bu hamlesinden güvenlikçi anlamda sonuç almıştı. Gazze planı da böylesi bir etki yaratabilir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme mantığı devreye girebilir. Son olarak İsrail’le ilgili bir hatırlatma yapmak da fayda var. Bu plan Trump tarafından İsrail yönetimine sızdırılmış da olabilir. Bu bağlamda Tel Aviv’in takas anlaşmasını kabul etmesiyle ABD’nin Gazze planı arasında bağlantı olma ihtimalini yabana atmamak lazım.

Yorum Yazın