İlanının yüzüncü yılı vesilesiyle geçen yıl bolca yazılıp çizilen cumhuriyet meselesi de kavram-tarihsel analizden yoksun ve hatta dağınık bir kavramsal çerçeve içinde tartışıldı maalesef.
Türkiye’de tarih çalışmalarının bir özelliği de tarih anlatılarının yapı taşlarını oluşturan kavramlar üzerine fazla düşünülmeden tarih yazılması, konuşulması ve öğretilmesidir belki de. Yıllar önce yayınlanmış bir makalemde “ekolsüz ve çığır açıcı tarih teorisyeni, kültür tarihçisi ve sosyal tarihçi” olarak andığım Reinhart Koselleck tarafından tarihyazımına kazandırılan ve “kavram-tarih” olarak Türkçeye çevirmeyi tercih ettiğim Begriffsgeschite çerçevesinde Osmanlı ve Türkiye tarihi bağlamında örnek çalışmaların yetersizliğine dikkat çekmiştim. Aradan geçen bunca zamana rağmen bu konuda pek bir ilerleme sağladığımız söylenemez maalesef.
Yeni Arayış LiteraTur okurları için Türkçe ‘kavram-tarih’ konusunda bir yazın turu yapmayı 2024 yılı içinde gerçekleştirmeyi umuyorum. İlanının yüzüncü yılı vesilesiyle geçen yıl bolca yazılıp çizilen cumhuriyet meselesi de esasen kavram-tarihsel analizden yoksun ve hatta dağınık bir kavramsal çerçeve içinde tartışıldı maalesef. (Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili kısa yazın turunu sonraki yazılara bırakıyorum.) En başta belirtmem gerekir ki kavramsal açıklık çabası, kavramların tek ve doğru anlamlarını bulup kullanmak anlamına gelmez. Diğer yandan, kavramsal açıklık olmadan da ortaya kakofoniden öte pek bir şey çıkmıyor maalesef. Genelde Türkiye Cumhuriyeti bağlamında popüler ve akademik yazında bu önemli sorun devam ederken, özelde Osmanlı ve Türkiye’de cumhuriyetçiliğin (cumhuriyet fikrinin) kökenleri ve tarihi gelişimi konusunda yapılan az sayıda çalışmada da aynı şeyin karşımıza çıktığını görüyoruz. En azından kimin cumhuriyetten ne anladığı anlaşılmadan okuduğumuz, aynı sınırlı kaynak ve olgusal bilgiler üzerine kurulu anlatılardan yola çıkarak kimin neyi savunduğunu anlamak bile mümkün olmuyor.
KUŞ BAKIŞI HARİTA TURU
Önümüze serdiğimiz haritanın adı Osmanlı ve Türkiye’de cumhuriyet fikri ve cumhuriyetçilik tarihi yazını. Söz konusu haritaya baktığımızda hemen dikkat çekenler ise şunlar: - Doğrudan Osmanlı’da cumhuriyet fikri veya cumhuriyetçilik konulu kitap ve makalelerin sayısı çok az. - Demokrasi fikri ve demokrasi mücadelesi kavramsallaştırmasıyla temelde aynı konuda yapılan çalışmalar ise sınırlı. - Bu konudaki çalışmaların sayısının azlığı, aslında girişte sözünü ettiğim kavramsal çerçevenin eksikliği veya zayıflığından kaynaklanıyor. Temelde cumhuriyetçiliği monarşi karşıtlığına indirgeyen söylemin yirminci yüzyıldaki hakimiyeti ve yirminci yüzyılın ikinci yarısında ‘moda’ olan demokrasi kavramının cumhuriyet literatüründen kopuk tartışılması bunda büyük rol oynadı. - Ancak en genelden özele doğru şöyle bir izlek dikkate alındığında (adı konulmadan ve teorik bağlamına oturtulmadan) konuyla ilgili çok geniş bir literatür çıkar karşımıza: Osmanlı modernleşme tarihi → Entelektüel düzlemde Osmanlı modernleşmesi → Modern Osmanlı siyasi düşünce tarihi veya bir kesiti → Hakimiyeti milliye ve hürriyet mücadelesi/fikri tarihi → anayasa/cılık ve parlamento/parlamentarizm tarihi → meşrutiyet/çilik tarihi.
Doğrudan Osmanlı’da cumhuriyet fikri veya cumhuriyetçilik konulu kitap ve makalelerin sayısı çok az. Demokrasi fikri ve demokrasi mücadelesi kavramsallaştırmasıyla temelde aynı konuda yapılan çalışmalar ise sınırlı.
Yayınlanmış akademik makaleleri ve popüler çalışmaları bir yana bıraksak bile sadece bu konularla ilgili monografilerden oluşan bir seçki sunmak bile kapsamı nedeniyle olanaksızdır. Öte yandan dönem metinlerinin günümüz Türkçesiyle yayınlanması konusunda büyük sıçrama söz konusu olduğu için isteyen okuyucular bazı temel metinleri bugün kolayca edinip okuma olanağına da sahiptir. Bu süreçte hakimiyeti milliye, efkar-ı umumi, anayasacılık, parlamentarizm ve meşrutiyet fikrinin ve daha genelde entelektüel modernleşme tarihiyle ilgili çalışmaların odağını oluşturan Genç Osmanlılar’ın (1865-1876), aynı zamanda dolaysız olarak demokrasi ve cumhuriyet fikriyle ilgili çalışmaların da odağında olması şaşırtıcı değildir. Cumhuriyet’in ilanı sürecinde yoğunlaşan tartışmalar ise ayrı bir meseledir.
Yorum Yazın