Ortadoğu yeniden Dünya siyasetini belirleyecek kadar önem kazanıyor. Türkiye’nin; Kürt sorunu, Kürtlerle barışmak, Emevi Camisinde şükür namazı gibi başlıkların altında tartıştığı sorunları ve İmralı görüşmelerini bu gelişmelerden bağımsız düşünmek, hayli eksik kalıyor.
Sovyetler Birliğinin tasfiyesi ile 1990’lı yıllarda başlayan, Yeni Dünya Düzeni “ sürecinin; aradan geçen 35 yılda Türkiye’yi de etkilemesi kaçınılmazdı. Ne var ki, o yıllarda ülkeyi yöneten siyasal partiler -muhalefet dahil-, iki kutuplu Dünya düzeni koşullandırmasına takılıp kaldılar. Ortadoğu’da olacakları önceden kestiremediler.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerin kamuoyları, Irak’ta Saddam’ın adıyla özdeşleşen Baas rejiminin, korku filmlerini anımsatan senaryoları ile korkutularak, sindirildiler. Gerçek anlamda “büyük oyunu” göremediler. BOP kapsamında Irak’tan sonra sıranın Eski Dünya’ya getirilmek istenen, yeni siyasal sınır düzenlemelerini içermesi kaçınılmazdı.
İran’daki Şii diktasına karşı, bir “Sünni Yayı” yapılanması ile “Selefi” ideolojisini savunan, Arap rejimleri özellikle desteklendi. Gelişmeler Bölgede siyasal İslamı öne çıkardı. Terör yöntemlerine başvuran bu yapılanmaların, kısa süre sonra denetlenemeyeceği korkusu, Ortadoğu’da eski ve yeni oyuncuların dikkatlerinden kaçmamış olmalıydı.
Hızla bir tür Anglo-Sakson İslamcılığı örgütlendi. Kadrolarının bir bölümü Irak’ta devşirilen bu çok uluslu profesyoneller, sonunda kritik dengelerde yaşamını sürdüren, Suriye’yi hedef aldılar. Çok kültürlü ve inanç farklılıkları bulanan bu ülke, uluslararası ticaret yolları üzerinde yüzlerce yıl öncesinde de önemli konumdaydı.
ABD’nin keşfinin ardından hızla önemini yitiren Doğu Akdeniz’de, örneğin İngiltere Birleşik Krallığının ülke dışındaki ilk girişimleri, Kanuni Döneminin sonlarında-1581- aldıkları özel izin ile Halep’te kuruldu. Kısa süre sonra “The Turkey Company” adını alacak bu şirket , çalışmalarını İzmir’de sürdürecek ve kapitülasyonların kaldırılmasının ardından, 1924 yılında çalışmalarına son verecekti.
Geçmişte -1970’li yıllarda- Sovyetlerin destekledikleri Filistin örgütlerinin, kısa sürede etkinliklerinin artması, ABD önderliğindeki Batı çıkarlarını tehdit etmeye başladı. Yeni bir formül bulunmalıydı. Selefi ve terör yöntemlerine başvuran Hamas bu süreçte doğdu.
Örgüt aynı zamanda Lübnan’da Şiiler üzerinde etkisi giderek artan, İran yanlısı Hizbullah’a karşı bir denge unsuru da olabilirdi. Türkiye bu örgütün propaganda çalışmalarını yürüten bazı birimlerine ev sahipliği yaptı. Yöneticilerini ağırladı.
Hamas’ın sivil hedeflere ani saldırısıyla yeni bir süreç başladı. İsrail bunu fırsat bilerek, Gazze şeridinde yaşayan, Filistin halkını acımasızca vurdu. Kadın ve çocukların ağırlıkta oldukları yaklaşık 50 bin kişi can verdi.
2011 yılında başlayan çatışmalı dönemde, Türkiye’nin bilgisi dahilinde bu ülkeye Kuzey Irak’tan gelerek yerleşen, YPG-PYD yapılanmasının izleyeceği yol önümüzdeki günlerde önem kazanacağa benziyor.
Lübnan ve sonunda Suriye ile tamamlanan bu süreçte, Irak’ın ardından bu ülkedeki Baas Partisi iktidarı sonlandı. 2011 yılında başlayan çatışmalı dönemde, Türkiye’nin bilgisi dahilinde bu ülkeye Kuzey Irak’tan gelerek yerleşen, YPG-PYD yapılanmasının izleyeceği yol önümüzdeki günlerde önem kazanacağa benziyor.
MHP’nin beklenmedik bir anda yaptığı açıklamalarıyla başlatılan, Öcalan’ın Meclise gelerek, pişmanlığını ifade etmesi konusu, önemli bir gelişmeydi. Türkiye’de geçmiş siyasal iktidarlar tarafından tabulaştırılan, “Kürt Sorununu” gündemin en üst sıralarına taşıdı.
Kısa süreyle Suriye’nin, olmazsa Halep’in fethi, en azından Emevi Camisinde şükür namazı söylemleriyle, kamuoyumuzda varlığı yeterince tartışılmayan, BOP olanca hızı ve ağırlığıyla yürütülüyor.
Çin’in büyümesinden ürken, Anglo-Sakson sermayesi bu ülkenin Batı ile deniz ticaret yolunu kısaltan, OBOR projesine karşı Hindistan üzerinden yeni bir alternatif ağ kurmaya hazırlanıyor.
Yeni Ticaret yolu -IMEC India-Middle East- Europe Economic Corridor- Katar ve Suudi Arabistan üzerinden, Gazze şeridine uzanacak. Kıbrıs’ı geçerek Yunanistan üzerinden Avrupa’ya uzanacak.
Kısaca; Ortadoğu yeniden Dünya siyasetini belirleyecek kadar önem kazanıyor.
Türkiye’nin; Kürt sorunu, Kürtlerle barışmak, Emevi Camisinde şükür namazı gibi başlıkların altında tartıştığı sorunları ve İmralı görüşmelerini bu gelişmelerden bağımsız düşünmek, hayli eksik kalıyor.
Türkiye’de siyaset kurumu iktidarın yönettiği bir gündem ile sorunu tartışırken, muhalefet ise zamana bırakmayı yeğliyor.
Yorum Yazın