Kuryelerin mesleki yeterlilik eğitimlerinden geçirildikten sonra alacakları sertifikalarla ve kapsamı belirlenecek biçimde, sigortalanarak çalıştırılmaları hiç güç değil. Hisseleri milyarlarca dolara ulaşan bu yeni kuşak şirketlerin, dolaşım ağlarını oluşturan moto-kuryeleri bu denli ihmal etmelerine izin verilmemeliydi.
Türkiye’de siyasetin ilgi odağında yer bulamayan ama günlük yaşamımızdaki etkileri hissedilen iş kolları var. Örneğin başta İstanbul büyük kentlerimizde ve yaz aylarında sayfiyelerde, birlikte olduğumuz; moto - kuryeler. İş bulmakta zorlanan eğitimli gençler, pandemi sürecinde hızla büyüyen bu sektörün hem öncüleri ve sonuçta kazalar yüzünden kurbanları oluyorlar. Sürdürülebilirliği güç ve geleceğinin öngörülmesi kolay olmayan bu iş kolu, bizdeki vergi sisteminin çarpıklığı ve siyaset kurumunun ilgisizliği nedeniyle bir türlü sağlıklı yapılanamadı.İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla, yeni bir eşiğe gelen perakendecilik açısından, moto-kuryeler bir dağıtım zinciri oluşturuyorlar. Geçmişin Barok mimarisini andıran, büyük hacimli AVM’lerin kısa sürede yerlerini alacakları bir dönemi yaşıyoruz.Ali Baba’nın kurucusu Jak Ma’nın yıllar önceki söyleşinde; ABD’li AVM zinciri yöneticisine yönelttiği soru, aslında yeni dönemi en açık dille anlatan örnekti. Ma; "bir AVM size ne kadarlık sürede ve kaça mal oluyor?" ABD’li muhatabı; "ortalama iki yıl ve minimum 150 milyon dolar" yanıtını verip, aynı soruyu kendisine yöneltince Ma; “bizde o kadar uzun sürmez. Maliyeti de 50 bin dolar civarında, server kullanıyoruz, demişti.
Ülkemizdeki çarpık vergi sistemi yüzünden, rekabet moto-kurye emekçilerinin çok düşük taşıma ücretleri ve her an tehlikeye attıkları yaşamları üzerinden sürdürülüyor.
HER AN TEHLİKEYE ATILAN YAŞAMLAR ÜZERİNDEN REKABET
Aslında yazılım ile desteklenen, üretici ile son kullanıcı arasındaki bu zincir gayrimenkul maliyetlerini düşürürken, geleneksel yöntemlerle sürdürülen perakende ticareti zorlamaya başlamıştı. Moto-kuryeler bu süreçte bina ve/veya kira maliyetleri azalan bu sektörün rekabetçiliğini, emekleriyle destekleyen bir iş kolu oluşturdular. Ancak ülkemizdeki çarpık vergi sistemi yüzünden, rekabet moto-kurye emekçilerinin çok düşük taşıma ücretleri ve her an tehlikeye attıkları yaşamları üzerinden sürdürülüyor.Bir türlü ayrı çatı altında örgütlenecek bir kurumsal yapının sağlayabileceği güvencelere kavuşamadılar. Hayat sigortası ve bireysel kaza sigortalarını yaptırmaları zorunlu değil. Kullandıkları araçlar ve özel giysileri bir türlü standartlara uydurulamadı.Her irili ufaklı işletmenin, taşıyacakları parça başına ücret ödeyerek anlık istihdam ettikleri moto-kuryelerin, en azından Belediye denetimlerine alınmaları pekala atılacak ilk adım olabilirdi. Kuryelerin mesleki yeterlilik eğitimlerinden geçirildikten sonra alacakları sertifikalarla ve kapsamı belirlenecek biçimde, sigortalanarak çalıştırılmaları hiç güç değil. Hisseleri milyarlarca dolara ulaşan bu yeni kuşak şirketlerin, dolaşım ağlarını oluşturan moto-kuryeleri bu denli ihmal etmelerine izin verilmemeliydi.Yukarıda özetlenen gelişmeler yaşanırken, iktidar moto-kuryelerin gelirlerini vergilendirecek bir çözümü gündeme getirerek, krizi aşmaya çalışacakmış.
Yorum Yazın