Bu düğünün detaylarını muhtemelen herkes biliyor, detaylara girmeyeceğim ama bu düğünde çok büyük bir sorun var, denetlenen bankalar, denetleyen BDDK Başkan Yardımcısına büyük meblağlara tekabül eden hediyeler sunuyorlar, takılar takıyorlar, BDDK Başkan Yardımcısı Mustafa Aydın da bu hediyeleri kemal-i afiyetle kabul ediyor. Ne yalan söyleyeyim, bu olay benim yaşamımda şahit olduğum en büyük “conflict of interest”-çıkar çatışması örneğidir.
Malum, Hazine Bakanımız Mehmet Şimşek hem Türkiye hem de Birleşik Krallık vatandaşı.
Gayet normal, bence bu durum kesinlikle Türkiye’de Maliye Bakanlığı görevini yapmasına engel olmamalı, sonuçta bizim de vatandaşımız.
Ancak, bence Birleşik Krallık vatandaşlığı konusunda biraz sorun var.
Yine malum, bir ülkenin vatandaşlığını alırken, doğuştan alınan vatandaşlık dışında, o devletin görevlileri sizden o ülkenin diline ve temel kültürüne, kurumlarına, tarihine hakimiyetinize bakarlar, nihai karar ondan sonra verilir.
Mehmet Şimşek de çok muhtemelen böyle bir süreçten geçti ve Birleşik Krallık vatandaşı oldu ama yaşananlar gösteriyor ki Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek ister Birleşik Krallık yerleşik kültürü deyin, ister Anglosakson kültürünün temel değerleri deyin, bu konulara çok yabancı galiba, somut ve tüyleri diken diken edecek bir örnek de vereceğim.
Allah için Mehmet Şimşek’in İngilizceye hakimiyetine sözümüz yok ama bir vatandaşlık dile hakimiyet kadar o kültürü oluşturan temel sütunlara da hakimiyet gerektiriyor.
Benim anlayışıma, bilgime göre Anglosakson kültürü iki temel kavram üzerine oturur, “public money” (kamu parası) ve “conflict of interest’in” (çıkar çatışması) sıfırlanması; kamu parası bugünkü yazının konusu değil ama “çıkar çatışması” kavramını büyük bir devlet skandalı üzerinden tartışmaya açmak istiyorum.
Kamusal alanda çıkar çatışması kavramına göz yuman birinin, bir devlet görevlisinin Anglosakson kültüründe yeri yoktur, suç işliyor demektir; ha, bizde durum nedir çıkar çatışması kavramı konusunda, durum maalesef çok berbat, aşağıda bugüne dek şahit olduğum en korkunç, devlet ciddiyetini sıfırlayan bir örnek vereceğim.
Geçtiğimiz Eylül (2024) ayında Bankacılık DENETLEME ve Düzenleme Kurulu (BDDK) Başkan Yardımcısı Mustafa Aydın dünya evine girdi, şahsına ve muhterem eşine mutluluklar diliyoruz, aynı yastıkta kocasınlar ama keşke büyük bir devlet skandalına dönüşen o düğünle girmeseler idi dünya evine.
BDDK’nın açık halini yazarken bilerek DENETLEME’yi büyük harflerle yazdım çünkü bu kavram bu konuda anahtar kavram.
BDDK kimleri denetliyor?
Bankaları denetliyor.
İyi de, Eylül ayında yapılan düğünde davetlilerin önemli bir bölümü bankaların yöneticileri, sahipleri, düğün de zaten pek düğün görüntüsü vermiyor, ortada bir takı kuyruğu var, tespih taneleri gibi dizilmişler, geline, damada hediyeler veriyorlar, kameralara girdikten sonra da çekilip gidiyorlar, Halk TV ve Birgün gazetesi çalışanı gazeteci Timur Soykan da çok başarılı bir gazetecilik yapmış doğrusu bu habere ulaşıp, aktarırken.
Bu düğünün detaylarını muhtemelen herkes biliyor, detaylara girmeyeceğim ama bu düğünde çok büyük bir sorun var, denetlenen bankalar, denetleyen BDDK Başkan Yardımcısına büyük meblağlara tekabül eden hediyeler sunuyorlar, takılar takıyorlar, hatta bankalar düğüne gelmeden kendi aralarında hediyelerin, çeklerin büyüklüğünü bile saptamışlar, BDDK Başkan Yardımcısı Mustafa Aydın da bu hediyeleri kemal-i afiyetle kabul ediyor.
Ne yalan söyleyeyim, bu olay benim yaşamımda şahit olduğum en büyük “conflict of interest”-çıkar çatışması örneğidir, küçük çapta değil çok büyük çapta bir devlet skandalıdır.
Birleşik Krallık vatandaşı Mehmet Şimşek bu çok vahim ve kendi bakanlığı bünyesinde cereyan eden “conflict of interest” vakası karşısında maydanoz yemiş papağana benziyor, muhtemeldir uğuldayan tepelerden (E.B.) “bu konuyu kurcalamayın” emri gelmiş olabilir ama bu durumda da bu skandalı yutmak yerine istifa alternatifi vardır.
NETEKİM de, 26 Eylül 2024 tarihinde BDDK’nın bağlı olduğu Bakanlığın başındaki Mehmet Şimşek bir idari inceleme başlatacağını ifade ediyor.
Bu idari incelemeyi kim yapabilir, karşımızda iki ihtimal var, birincisi Kamu Etik Kurulu, ikincisi ise BDDK’nın kendi bünyesinde mevcut Etik Kurulu.
İnternetten epey bir araştırdım, her iki kurulun da, skandalın üzerinden dört ay geçti, konuya ilişkin bir kararı yok, inceleme başlamış mı, bu bile belli değil.
Gerçekten büyük bir devlet skandalı.
Birleşik Krallık vatandaşı Mehmet Şimşek bu çok vahim ve kendi bakanlığı bünyesinde cereyan eden “conflict of interest” vakası karşısında maydanoz yemiş papağana benziyor, muhtemeldir uğuldayan tepelerden (E.B.) “bu konuyu kurcalamayın” emri gelmiş olabilir ama bu durumda da bu skandalı yutmak yerine istifa alternatifi vardır.
BDDK’nın denetlediği ama denetlenenden çekler kabul ettiği bir bankacılık sistemi bankacılık sistemi değildir, bankacılar dünyanın en muhafazakar (meslek ilkeleri açısından) mesleğini yaparlar, sembolik olarak koyu renk elbiseler giyerler, ciddiyet simgesidir, böyle skandal olamaz.
Türkiye olağanüstü ilginç bir ülke, bu büyük devlet skandalının üzerine kimse gitmiyor, en azından fikri takibini asla yapmıyor, neden korkuyorlar bilemiyorum, muhalefet partileri de bu devlet skandalını gündeme getirmiyor artık, nedeni meçhul.
Kendine muhalif diyen kanallar da bu rezaletin üzerine gerektiği gibi gitmediler, muhtemelen bankaların reklamları kısmasından çekindiler.
Birleşik Krallık, İngiltere vatandaşlık hukukunu bilmem, Kral Charles’ın bir yurttaşı yurttaşlıktan ihraç etme yetkisi var mıdır, bunu da bilemem, zaten bu vatandaşlıktan ihracı alegorik anlamda kullanıyorum.
Ama İngiliz vatandaşlık hukukundan daha iyi bildiğim konu böyle bir rezalet sonrası, hele hele bir inceleme bile yapılmazken, en azından üç kişinin, Mehmet Şimşek (Maliye Bakanı, BDDK kendisine bağlı), Şahap Kavcıoğlu (BDDK Başkanı) ve Mustafa Aydın’ın (BDDK Başkan Yardımcısı) hemen istifa ya da görevden alınmaları mecburiyetidir.
Kamu Etik Kurulunun internet sayfasını karıştırdım bu konuyu görmek için, bulamadım ama geçmişte bu Kurulun “çıkar çatışması” adı altında incelemeler yaptığını gördüm; oysa, bu BDDK düğünü çıkar çatışması kamusal kötülüğünün karşımıza çok ender çıkacak en büyük örneği, neden üzerine gidilmiyor, gerçekten çok rahatsız edici, “Aslan Bacanak” filmindeki Metin Akpınar’ın “Kedidir kedi” ifadesini çağrıştırıyor.
Ha, bir de bu arada Kamu Etik Kurulunun başında Sayın Zerrin Güngör’ün olduğunu öğrenmiş oldum.
Kimdir Zerrin Güngör?
Danıştay eski başkanı, hani Erdoğan ile karşılaştığında hakim cübbesinde zaten olmaması geleneği ve gereği olan olmayan düğmelerini iliklemeye çalışma sakarlığını yapan yüksek hakim.
Başka bir ifade ile neden profesörlerin ve hakimlerin cübbelerinde düğme olmaması gereğini içselleştirememiş bir Danıştay eski başkanı, yeni Kamu Etik Kurulu Başkanı.
Neresinden tutarsanız orası elinizde kalan, maalesef tefessüh etme yolunda bir devlet.
Bu durum böyle soruşturulmadan geçiştirilir ise bu konu sadece bankacılık sisteminin değil Türkiye’nin üzerinde bir utanç kılıcı olarak sallanıp duracaktır.
Tiyatro sahnesine çıkan tüfek mutlaka patlarsa (Çehov), sallanan kılıç da bir gün birisinin başına düşer.
Yorum Yazın