Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Yavaş, başbakan adayı ise İmamoğlu olmalı. Güçlü icra makamı olarak başbakanlığın tekrar gündeme getirilmesi hep muhalefeti hem de bu iki adayın çevresinde kümelenmiş ve birbiriyle yarış halindeki elitleri rahatlatacaktır.
İktidarın oyun planı önemli ölçüde açıklığa kavuştu. Aynı anda hem ikna (konuşma ve davet) hem de zor (kayyım atamaları ve tutuklamalar) yoluyla Kürt hareketi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına ikna edilecek. Kapsamlı bir anayasa değişikliği, bu mümkün olmuyorsa TBMM’nin Erdoğan’ın hazır olduğu bir konjonktürde seçimleri yenilemesi bahsi geçen planın nihai sonuçları arasında. Kürt hareketi içerisinde her zaman “muhalefete çok fazla entegre olmayalım, gerekirse Erdoğan’la anlaşılabilir” argümanını savunan güçlü bir taraf oldu. Bu kesiminin parti aklına halim olması için yoğun bir baskı uygulanacak. Kürt sorunu üzerinden açılacak bir milliyetçilik tartışmasının ana muhalefetteki çatlakları daha görünür hale getirmesi iktidarın ikinci önemli amacı. Bahçeli’nin Öcalan çıkışına Özel yönetiminin başlangıçta verdiği destek, ama ardından söylemin hemen tümüyle tersine dönmesi CHP’nin Erdoğan’a yeniden Cumhurbaşkanlığı yolunu açacak bir iç çeper stratejisi karşısında söylem tutarlığını korumakta güçlük çektiğini gösteriyor. CHP içindeki Atatürk milliyetçilerinin daha da sertleşmesi siyasi iktidarın öncelikli beklentileri arasında. Kürt hareketinin yanında yer alan Özgür Özel’e epey sayıda CHP’li çok kızgın. Normalleşme değil sertleşme istiyor bu kesimler. Genç teğmenler meselesinde görüldüğü üzere hararet yükseldikçe ve Özel liderliği Erdoğan’a kutuplaşma yönünde gerekli karşılığı vermediği müddetçe parti içi huzursuzluk artacak. Özel’in son acıkmaları kendisinin de bu durumu fark ettiğini gösteriyor. Genç teğmenlerin ihracının siyasi iktidarın CHP’yi kutuplaşmaya çağıran bir tahriki olduğu yorumu yapıldı mesela.
Bu şartlar altında ana muhalefetin yapabileceği tek bir şey var: Cumhurbaşkanlığı adaylık sorununu çözerek partinin iki güçlü silahı olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı sahaya sürmek. Muhalif seçmenin politik bir enerjiye ihtiyacı var. Herkes seçime yakın İmamoğlu ve Yavaş’ın anlaşmazlığa düşeceği ve önümüzdeki seçimlerin de kaybedileceğini düşünüyor. Bu korku geçmişteki olumsuz deneyimlerle beslenen öğrenilmiş bir çaresizlik hali aslında. Muhalif liderliğin tek ses haline gelmesi bu dağılma halini giderecektir.
Parti elitleri ne kadar popüler olursa olsun İmamoğlu’nu Yavaş’a karşı tercih etme eğiliminde. Ancak bu noktada da iki sorun baş gösteriyor: İmamoğlu’nun ceza davası muhalefetin bu isim etrafında toplanmasını engellemekte. Ayrıca Yavaş’ın aday yapılmamasının milliyetçi kesimleri harekete geçireceği açık.
PARTİ ELİTLERİ İMAMOĞLU’NU TERCİH ETME EĞİLİMİNDE ANCAK…
Bir süredir kulislerde Yavaş’ın popülerliği ile İmamoğlu’nun partideki gücünü birleştiren bir formül üzerinde duruluyor. Bilindiği üzere Yavaş ciddi bir halk desteğine sahip. Özellikle Anadolu’daki muhafazakar-milliyetçi kesim Mansur beyin adaylığına istekli. Ama CHP’de ipler İmamoğlu’nun elinde. Parti elitleri ne kadar popüler olursa olsun İmamoğlu’nu Yavaş’a karşı tercih etme eğiliminde. Ancak bu noktada da iki sorun baş gösteriyor: İmamoğlu’nun ceza davası muhalefetin bu isim etrafında toplanmasını engellemekte. Ayrıca Yavaş’ın aday yapılmamasının milliyetçi kesimleri harekete geçireceği açık. Yavaş aday olmazsa milliyetçi blok kendi içlerinden bir aday çıkaracak ve 2023 seçimlerinde karşımıza çıkan tablo kendini tekrar edecektir. Ayrıca her ne kadar Yavaş bu olasılığa kapıyı kapatsa da, pekala İmamoğlu tercihi Yavaş’ı bağımsız aday haline getirebilir. Burada makul yorum isim arayışını sistem tercihiyle birleştiren bir formülde karşımıza çıkmakta. Yavaş parlamenter sisteme dönülmesini istiyor. İmamoğlu ise Erdoğan’ın başkanlık yetkilerinin en az bir dönem kullanılmasını Türkiye’nin normalleşmesi için elzem görmekte. Bu şartlar altında hem her iki adayın kazandığı hem de sistem tartışmasının önemsizleştiği tek bir seçenek akla geliyor. Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Yavaş, başbakan adayı ise İmamoğlu olmalı. Güçlü icra makamı olarak başbakanlığın tekrar gündeme getirilmesi hep muhalefeti hem de bu iki adayın çevresinde kümelenmiş ve birbiriyle yarış halindeki elitleri rahatlatacaktır.
Aklın yolu bir. Muhalefetin kazanması Yavaş ve İmamoğlu’nun anlaşmasına bağlı. Ancak ana muhalefette partiyi makul olandan uzaklaştıran başka güçler de var. Öncelikle şu anki genel başkan Özel, iki adayı bir araya getiren bir centilmenlik anlaşması için mesai harcamıyor. Pek çok yorumcuya göre Özel son ana kadar kendi adaylığını bir uzlaşı seçeneği olarak masada tutacak. Tabii bir de Kılıçdaroğlu faktörü var. Partinin eski genel başkanının kapanmamış bir hesabı var. Çıktığı davada yaptığı konuşma kendisini siyaseten diri tutmaya çalışan bir manifesto gibiydi. Ayrıca Akşener’e “hain” dedi Kılıçdaroğlu. İyi Parti bu söylemi doğru bulmadığını belli etti. Sonuç olarak Kılıçdaroğlu’nun bir daha CHP’nin genel başkanı veya cumhurbaşkanı adayı olamayacağının başta kendisi olmak üzere parti içi tüm muhalif unsurlarınca kabulü gerekiyor. Aksi taktirde parti içi muhalefetin parti liderliğiyle kavgası devam edecektir.
Peki, bu olumlu adımların hiçbiri atılmazsa ne olacak? Şüphesiz ki, Kılıçdaroğlu Özel’i, Özel İmamoğlu ve Yavaş’ı, İmamoğlu ve Yavaş ise birbirini engelleyebilir. Böyle bir yola girilirse Erdoğan’ın bir defa daha Cumhurbaşkanı seçilmesi muhalefet içi çekişmeler sayesinde kesinleşmiş olacak.
Yorum Yazın