Birbirlerinden pek çok açıdan farklı olsalar da İmamoğlu-Yavaş ikilisinin siyasi uyumu sağlandığı ve sürdürüldüğü takdirde muhalefetin liderlik sorunu çözülmüş olacaktır. Bu umudu büyütecek olan şey, Türkiye’nin dönüşümünü hedefleyen yol haritasını, siyasi söylemini inşa etmek ve bunu topluma taşıyacak bir kadro belirlemek olmalıdır.
CHP lideri Özgür Özel’in CHP’nin cumhurbaşkanı adayı belirlemek için ilan ettiği yol haritasını eleştirmiş ve partinin önceliğinin aday belirlemek değil, ülkenin yaşadığı ağır krizlere ilişkin alternatif çözüm önerileri, politikaları ve toplumu ikna edecek güçlü bir kadroları oluşturmak olduğunu yazdım. Aynı yazıda güçlü bir CHP’nin İmamoğlu’nu siyasete korumasının daha kolay olduğunu da.
Bu önerimi, sadece aday belirleme süreci bağlamında değil çok daha önce de dile getirmiş ve CHP’nin temel sorununun ülkenin yaşadığı ağır sorunlara rağmen, toplumu ikna edecek güçlü siyasi politika ve kadro oluşturmak olduğunu ifade etmiştim.
Sonuç olarak 31 Mart yerel seçimlerinde 1. parti çıkan CHP, bu moral üstünlüğünü, gündem belirleme gücünü, iktidara karşı güçlendirememiş tam tersine iktidar, özellikle Suriye’deki rejim değişikliği ile birlikte inisiyatif alarak gündem belirleme gücünü yeniden elde etti. Buna Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’de Meclis kürsüsünden Öcalan’ın DEM grubuna gelerek PKK’nın silah bırakma çağrısı yapması sonrasını da eklemek gerekiyor.
Ancak iktidarın muhalefete karşı söylem üstünlüğü kurduğu bu alanlar da, büyük ölçüde gerçeklerden değil algılardan beslendiğini geride kalana 2-3 ay içinde gördük.
Sonuç olarak Suriye’de iktidarla ideolojik akrabalığı olan HTŞ, Esat rejimini devirmiş olsa da, kalıcı ilişkileri Türkiye ile değil, büyük ölçüde zengin körfez ülkeleri ile kuruyor. Bunu sadece ihtiyacı olan ekonomik tercihler nedeniyle değil, ABD ve İsrail’in baskısı ile de yapıyor.
Yine İmralı’da mahkum olan Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmasıyla hem bir dış tehditten kurtulmayı hem de iç cepheyi tahkim etmek isteyen iktidar bloku, bu süreçte beklediği hızda bir sonuç alabilmiş değil. İlginç olanı ise Öcalan’ın 15 Şubat’ta çağrı yapacağını, kendisini ziyaret eden DEM Parti heyetinden ya da Öcalan ile temasta olan devlet birimlerinden değil Suriye’deki SDG’nin başındaki Mazlum Kobani’den duyuyoruz.
Ama burada da yani Suriye’de özerk bir yapı kuran SDG’nin kendini tasfiye etmesini sağlamak için Öcalan üzerinden inisiyatif almak isteyen iktidar, görünen o ki bölgedeki esas aktör olan ABD ve İsrail gerçeği ile karşılaşmış durumda.
Tabi buna içerde yolunda gitmeyen ekonomiyi eklemek gerekiyor. Ekonomi uzmanlarını takip ettiğimizde enflasyonun düşmesinin bir süre daha zor olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte gündelik hayatımızı sürdürmemiz gerekli olan her şeye büyük zamlar yapılmaya devam ediyor. Buna karşı emekliler, asgari ücretliler verilen zam ile iyice yoksulluğu mahkum ediliyorlar. Özetle Türkiye’de çalışanlar yoksullukta eşitleniyor.
İktidarın son dönemde sertliği sanırım bu iki alanda yani dış politika ve ekonomide gelişmelerin bekledikleri gibi olmamasından kaynaklanıyor.
Kayyum politikası devam ediyor, eleştirel her paylaşım bir biçimde yargının ilgi alanına giriyor, siyasi eleştiriler kişiselleştirilerek hukuki uğruyor. Siyasiler ve gazeteciler sık sık savcı ve hakim karşısına çıkıp ifade veriyor.
Görünen o ki, bu süreç devam edecek.
İktidar bloku için iç cepheyi tahkim etmek tüm muhalefetin kendi tanımladıkları, yerli ve milli muhalefet anlayışı ile kendi yanlarında durmaları ve kendilerinin siyasi hedeflerine destek vermeleriymiş. Bu konuda muhalefetten tam destek alamadılar.
İÇ CEPHE: YERLİ VE MİLLİ MUHALEFET HAYALİ
Oysa Erdoğan’ın 10 Ağustos 2024’de ilk kez kullandığı iç cepheyi tahkim etme esas olarak, “tarafsız” bir cumhurbaşkanının, ülkenin karı karşıya kalabileceği olası bir riskle ilgili olarak tüm siyasi parti liderlerini toplu ya da birer birer davet ederek konuyu istişare etmesi beklenirdi. Hiç biri yapılmadı.
Bu açıdan o cümle ile hedeflenenin başka şey olduğunu artık biliyoruz.
İktidar bloku için iç cepheyi tahkim etmek tüm muhalefetin kendi tanımladıkları, yerli ve milli muhalefet anlayışı ile kendi yanlarında durmaları ve kendilerinin siyasi hedeflerine destek vermeleriymiş.
Bu konuda muhalefetten tam destek alamadılar.
Sadece Öcalan’la görüşme üzerinden partinin bir kanadının desteğini almış olsalar da, ülkenin içinde olduğu siyasi iklimin hedeflenen barışa ulaşılsa da, bunun demokratikleşmeyi içermeyeceğini de fark etmiş durumdalar.
Bu açıdan iktidar blokunun ülke değil kendi siyasi çıkarları için kurmak istedikleri iç cephe yerine “demokratik Türkiye” hedefiyle muhalefet özellikle de ana muhalefet partisi CHP yola çıkmalıdır.
Çünkü iktidar karşısında CHP ana muhalefet olsa da, muhalefetin tamamı değildir. Ve CHP’ye düşen muhalefeti bir araya getirmek için siyasi liderlik yapmalıdır.
Önceki gün, ifade verdikten sonra İmamoğlu’nun otobüsün üzerinden kendisine destek için gelenlere yaptığı konuşa ve Mansur Yavaş’ın, kendisinin yanında durması, Silivri Cezaevi’nin demokratik bir Türkiye’de sembolik bir kültür merkezi ya da müzeye dönüştürülme önerisi çok değerlidir.
Bu açıdan içinde bulunduğumuz süreçte İmamoğlu-Yavaş’ın siyasi uyumu ve birlikteliği sadece CHP için değil, muhalefetin birbiri ile konuşabilmesi için de büyük bir umuttur.
Birbirlerinden pek çok açıdan farklı olsalar da İmamoğlu-Yavaş ikilisinin siyasi uyumu sağlandığı ve sürdürüldüğü takdirde muhalefetin liderlik sorunu çözülmüş olacaktır. Bu umudu büyütecek olan şey, Türkiye’nin dönüşümünü hedefleyen yol haritasını, siyasi söylemini inşa etmek ve bunu topluma taşıyacak bir kadro belirlemek olmalıdır.
Bu yol haritası için rehber olabilecek çalışma Altılı Masa tarafından üretilmiştir. Ortak Politikalar Mutabakat Metni bu süreçte CHP için temel rehber pekâlâ olabilir. Bu çalışmanın güncellenmiş kısa bir özeti ve bunu topluma anlatacak bir kadro, CHP’nin de, muhalefetin de ana önceliği olmalıdır.
ÇAĞRI
Yeni Arayış ikinci döneminde yayın hayatına başlayalı 15 ay oldu. Bu süre içinde yaşadığımız iki bot saldırısı nedeniyle iki kez arayüz değiştirmek ve farklı tasarımlarla karşınıza çıkmak durumunda kaldık.
Sınırlı bütçe ve kadromuz nedeniyle radikal bir karar alarak, sitemizdeki günlük haberlerin yer aldığı, gündem sayfamızı dün itibariyle kapattık.
Yeni Arayış, artık sadece bir yazı ve yorum sitesi.
Farklı alanlarda gündelik gelişmeleri değerlendiren uzman yazarlarımız ve yorumcularımızla Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri anlama çabamız sürecek.
Şimdiye kadar verdiğiniz destek ve yanımızda olduğunuz için hepinize teşekkür ediyoruz.
Bu vesileyle sayfamızın siz okuyucularımızın katkı ve dayanışmalarına da açık olduğunu bir kez daha paylaşmak isterim.
Yorum Yazın