Siyasal iletişimde, kullanılan kavramların anlatıcı (siyasetçi) ve dinleyici (seçmen) için aynı anlama gelmesini sağlayan pratiğe kavram analizi adı verilir. Bu yöntemin içerisinde çerçeveleme, tanımlama, tarihsel bağlama atıf yapma ve benzeri çeşitli farklı yöntem ve pratikler bulunabilir. Ancak asıl amaç, siyasetçinin A dediğini, seçmenin de A olarak anlayabilmesini sağlamaktır.
Arkadaşınızın size bir anısını anlattığını farz edin. Arkadaşınız, “Ahmet” adında bir üçüncü kişiden söz ediyor. Elbette dünyada yalnızca bir tane “Ahmet” yok. Dinleyici olarak arkadaşınızın anlattığı hikayeden, bir “Ahmet” çıkarımı yapabilmeniz gerekir. Arkadaşlığınızın ortaklığına bağlı olarak bu yakın bir başka ortak arkadaşınız veya aynı iş ortamından bir çalışma arkadaşınız olabilir. Çeşitli bağlamlar üzerinden, hikayenin konusu olan “Ahmet”in kim olduğunu yakalamak, anlatıcı tarafından, örneğin “Hani geçen gün Ahmet’le kafede oturmuştuk” şeklinde tanım niteliğinde bir cümle öne sürülmediği müddetçe zor olacaktır. Bu esnada, sizin zihin dünyanızda canlanan Ahmet ile arkadaşınızın sözüne ettiği Ahmet’in aynı olması (veya olmaması) tüm anlatıyı etkileyebilecek bir öneme sahiptir. Anlatıcı ile dinleyici arasında “Ahmet” ismini dolduran kişiye dair bir netlik sağlanmadığı müddetçe yalnızca mesaj anlaşılmaz olmakla kalmayacak, hikayenin gidişatı uyarınca da istenmeyen sonuçlar doğurabilecektir.
Siyasal iletişimde, kullanılan kavramların anlatıcı (siyasetçi) ve dinleyici (seçmen) için aynı anlama gelmesini sağlayan pratiğe kavram analizi adı verilir. Kavram analizi, siyasetçinin ortaya sürdüğü kavramların, söylemin siyasetçinin zihin dünyasında yarattığı anlam ile seçmenin zihin dünyasında ortaya çıkan anlam arasında yüzde yüze yakın bir benzerlik olmasını hedefleyen bir yöntemdir. Bu yöntemin içerisinde çerçeveleme, tanımlama, tarihsel bağlama atıf yapma ve benzeri çeşitli farklı yöntem ve pratikler bulunabilir. Ancak asıl amaç, siyasetçinin A dediğini, seçmenin de A olarak anlayabilmesini sağlamaktır.
Bu pratik aslında siyasetin daha arka plandaki aktörlerine (örneğin politika kurullarına) has bir görev gibi gözükse de, aslında siyasal iletişimin olmazsa olmazlarındandır. Nitekim iletişimin zaten farklı aktörler arasındaki anlamsal uzlaşıyı gerektirdiğini kabul ettiğimiz takdirde, kavram analizinin neden siyasal iletişim için önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Hikaye anlatan iki arkadaş örneğinde, bu bağlamı oturtmak görece biraz daha kolaydır. Anlatıcı, Ahmet’in kim olduğunu hikayenin daha başında belirtebilir. Veya dinleyicinin soruları üzerine, iki aktör arasındaki Ahmet algısının aynı olmadığı anlayışına hikayenin daha başlarında varılabilir. Veya hikayenin sonunda, dinleyici onun kafasındaki Ahmet’in bu hikayeyle ilgisini kuramadığını belirtirse, yanlış anlaşılma giderilebilir. Son olarak, hikaye iki farklı Ahmet algısıyla anlatılır ve yanlış anlaşılma hiç üzerine değinilmeden sürmeye devam eder. İkili bir iletişimde bile böyle bir kopukluğun yol açabileceği sosyal sorunlar son derece açıktır.
Siyasal iletişimde ise konsept analizinin yokluğu halinde oluşabilecek durumlar, büyük olasılıkla yukarıdaki örneğin son ihtimaliyle sınırlıdır. Anlatıcının tekil, dinleyicinin ise çoğul olduğu bir senaryoda, bir konseptin farklı aktörler arasında yol açacağı yanlış anlaşılma, çoğu zaman kitle iletişimin doğası gereği iletişim bittikten sonra ortaya çıkacaktır. Siyasal iletişimin nesnesi olan seçmenin bir konsepte dair farklı bir anlayış geliştirmesi halinde bu yanlış anlaşılmayı doğrudan siyasetçiye iletemeyeceği açıktır.
Böyle bir durumda iyi niyetli siyasetçinin yapması gereken, o konseptten ne anladığını seçmene ifade edebilmesidir. Bu da bir nebze kavram analizi sayılır, nitekim iletişimin daha başında tarafların aynı sayfada olup olmadığını değerlendirebilmek önemlidir. Ancak buradaki sorun ise, tarafların aynı sayfada olup olmadığının yalnızca iletişimin öznesine yani siyasetçiye bağlı olduğu gerçeğidir. İkili bir iletişimde olduğunun aksine, siyasetçi her bir seçmenden onun için özgürlüğün ne anlama geldiğini ifade etmesini ve neticede ortaya çıkan kolektif bir tanıma benzer bir tanımla karşılarına çıkması beklenebilir değildir.
Dolayısıyla siyasetçi, bu aşamada çok daha aktif bir rol üstlenmelidir. Kavram analizi yöntemlerini kullanarak, seçmene o kavramdan ne anladığını ifade etmekle yetinmemeli, seçmenin de aynı sayfada olabilmesi için yoğun bir çaba sarf etmelidir. Türkiye gibi bir siyaset ortamında, popüler bir siyasetçinin “Benim için özgürlük budur, kabul ediyorsan oy ver, etmiyorsan oy verme” demesi isabetli olmayacak, seçmende belki de haklı bir karşıtlık uyandıracaktır.
Maalesef Türkiye siyasetinde “Bana göre bu budur” şeklinde bilimsellikten uzak kavram analizleri yaygındır. Ancak bu tarz kestirme yollar, her ne kadar iş yükünün masa başında olan kısmını ortadan kaldırsa da, seçmen nezdindeki anlam bütünlüğünü, yani seçmen için Ahmet’in kim olduğunu, işaret etmekten uzaktır.
TÜRKİYE SİYASETİNDE BİLİMSELLİKTEN UZAK KAVRAM ANALİZİ YAYGIN
Burada işin arka planına dikkat çekmek gerekir. Siyasetçinin iletişim dilinde kullandığı konseptler, iletişim ve politika ekibi tarafından özenle seçilmeli ve analiz edilmelidir. Bunun ardından bu analiz, seçmene tıpkı bir katalog gibi, ama apaçık bir biçimde olmadan sunulmalıdır. Siyasetçinin böyle bir sürece dahil olabilmesi için, hem masa başında hem de seçmenin karşısında kullandığı dilin bütünlüğünün farkında olması gerekir. Bu sürecin devamında, doğru kavram analizleriyle birlikte siyasetçinin yakın siyasal çevresinin de benzer bir kavram bütünlüğüne uyum sağlayıp sağlamadığı değerlendirilmelidir.
Maalesef Türkiye siyasetinde “Bana göre bu budur” şeklinde bilimsellikten uzak kavram analizleri yaygındır. Ancak bu tarz kestirme yollar, her ne kadar iş yükünün masa başında olan kısmını ortadan kaldırsa da, seçmen nezdindeki anlam bütünlüğünü, yani seçmen için Ahmet’in kim olduğunu, işaret etmekten uzaktır.
Tüm bu mesele, zaten anlamlar arasında bir çatışma olduğu zaman önem kazanır. Ancak siyasetçinin bir nevi yüzeysel ve derinlikten uzak kavramsallaştırmasının seçmen tarafından şüpheye maruz kalmadığı durumlarda bir iletişim başarısından ziyade siyasi bir şans veya ayrıcalıktan söz etmek gerekir.
Özellikle kamusal tartışmada siyasetçi ile seçmenin aynı dili konuşmadığı durumlarda kavram analizi yöntemine atıf yapmak, bulmacanın önemli bir parçasını keşfetmek gibi olacaktır.
Yorum Yazın