Alpaslan Çakar’ın Kamu Bankası Genel Müdürü olarak cülusunu ilan etmesinin arkasında, sözde makro ihtiyati önlemlerle kerameti kendinden menkul, denetimden ari, sorgudan sualden münezzeh, zarar ettikçe eksiği yerine konulan bir iktisadi pratiğin uygulayıcısı olması yer almaktadır.
Şimdilerde kendisi muhalif cephede kalsa da Ali Babacan’ın kamu bankalarını ve bankacılığı sonsuz iktidarın “okaliptus şurubuna” dönüştürmesi bugünlerin altyapısını oluşturmuştu.
“Bak Müdür Bey... Hasbelkader belli ki müdür olmuşsun. İşini de düzgün yapmış olabilirsin. Ama sana dostane bir tavsiye, buraya kadarmış. Yanındaki Sayın Bakan'dan anlamıyorsun. Karşındaki Reisimizden anlamıyorsun. Ortamdan anlamıyorsun. El kol hareketlerin, ısrarın aşırı çirkin ve haddini aşar vaziyette. Kardeşim senin sosyal zekan bozulmuş, algıların kapanmış. Reisimizin, Allah'tan, algıları her daim açık ki, seni kendine getirdi. Gördüğün üzere tüm ülkenin antipatisini kazanman 25 saniye sürdü. Bu sebeple kardeşim, usulca pılını pırtını topla, devletin, milletin bankasından git. Yine en büyük hayrı sen işlemiş ol!”
Ufak bir ifşa kazasına kurban gitmese muhtemel ki çok daha üst mevkilerde olacak AKP MYK üyesi Mücahit Birinci Ziraat Bankası Genel Müdürü’ne bu satırlarla seslendi.
Birinci’yi bu denli kızdıran Alpaslan Çakar’ın suçu “sosyal zekasının bozulup, algılarının kapanmış olması” imiş.
Konuyu herkes artık iyi biliyor. Ziraat Bankası Genel Müdürü deprem için yapılan bağışları kast ederek kendisini “en büyük hayır sahibi” ilan etmişti. Erdoğan ise biz bile böyle konuşmazken sana ne oluyor diyerek Çakar’ı kendine getirmişti.
Alpaslan Çakar’ın Genel Müdürü olduğu kurumun Merkez Bankasını bile aşan oranda bağış ile kaynaklarını depreme ayırmasından duyduğu gururu Erdoğan’a hatırlatma çabası görünüşte büyük bir facia ile sonuçlanmış görünüyor.
İstanbul Belediyesinin yenik adayı Murat Kurum Genel Müdürü dürterek uyarmaya çalışsa da Türkiye’nin hilafsız en büyük Bankasının CEO’sunun bir bildiği olmalı ki hiç tereddütsüz derdini ifade etmekten kaçınmadı.
Alpaslan Çakar’ın Bankasının kaynaklarından yapılan hayrı altını çizerek kendine mal etmesi bir yönüyle AKP’liliği en iyi şekilde özümsediği anlamına geliyor. Malum Sayın Erdoğan da kendilerinden önce buzdolabı olmadığını müteaddit defalar ifade etmişti.
Birinci’nin sosyal zekadan kast ettiği muhtemel ki Şener Şen’in meşhur filmi olsa gerek. Kardeşim diyerek hitap ettiği Çakar’ın kimin patron olduğunu unuttuğunu düşünüyor olmalı.
Mücahit Birinci bu denli hasar alıp yedek kulübesine düşmese Çakar’ı bu kadar eleştirir miydi? Ya da Çakar’ın yerinde gözü olan bir tanıdığı var mı yok mu? Bunları pek bilmiyorum.
Kamu Bankalarının AKP ekonomisinde taşıdığı yeri ve rolü en çok ifade edenlerden biri olarak bildiğim şu ki; Sayın Genel Müdür yediği bu ayara karşılık görevinden (en azından hızlı bir biçimde) alınmayacaktır.
Şimdilerde kendisi muhalif cephede kalsa da Ali Babacan’ın Kamu Bankalarını ve Bankacılığı sonsuz iktidarın “okaliptus şurubuna” dönüştürmesi bugünlerin altyapısını oluşturmuştu.
Türkiye; AKP iktidara geldiğinde Bankacılık sisteminin sığlığı ile bu alanda sonsuz imkanlar sunmaktaydı. Makro İhtiyatlılık kavramına dünyada hiçbir ülkede yer almayan tanımları yükleyen Babacan, kısa sürede bu sığ sudan bir okyanus yaratmayı başaracağını anladı.
Türkiye’de faiz artırmaya, ithalatı düzenlemeye, döviz kurunu istikrarlı hale getirmeye gerek yoktu. Bankacılıkla her şeyi yapabiliyordunuz.
Bugün Alpaslan Çakar’a söyleminden dolayı getirilen kibir eleştirisini, 2010’ların başındaki Merkez Bankası Başkanı Başçı’ya getirmek kimsenin aklına gelmese de; onun “faiz artırmaya gerek yok kredi şartlarını sıkılamak” kafi demeci Çakar’ın hayır şampiyonluğu kadar cüretkardı aslında.
Alpaslan Çakar’ın sosyal zekası kısıtlı olabilirdi. Erdem Başçı bey direk iktisat kuramına savaş açmıştı. Tabii ki o da arkasındaki güce güveniyordu.
Alpaslan Çakar’ın Kamu Bankası Genel Müdürü olarak cülusunu ilan etmesinin arkasında sözde makro ihtiyati önlemlerle kerameti kendinden menkul, denetimden ari, sorgudan sualden münezzeh, zarar ettikçe eksiği yerine konulan bir iktisadi pratiğin uygulayıcısı olması yer almaktadır.
Bu sürece giden taşları Ali Babacan ve 1. Mehmet Şimşek dönemi döşemiş, oluşan iktisadi otoyolda keyfi bir Makro İhtiyati düzenle Bankacılık; AKP iktidarını var eden Kamu Maliyesinin en güçlü finansörü ve düzenleyicisi haline gelmiştir.
Özetle Kamu Haznedarlığı uygulamasını 2007 başında kaldırma taahhüdü veren Babacan bu taahhüdünü unuttu ve Alpaslan beyin hayırlardaki birinciliğine kapı açtı.
AKP bu noktaya bankacılıkla geldi. Türkiye ekonomisini bankacılık bu hale getirdi. Alpaslan Bey bunu en iyi bilenlerden. Muhafazakar şairin oğlu çok da heyecan yapmasın. Daha yazın karpuz keseceğiz.
İran’la kurulan riskli ilişkiler sonradan Türkiye için Demokles Kılıcına dönse de zamanında bu ilişkilerin Halk Bank için ciddi komisyon geliri ve vadesiz mevduat da yarattığı unutulmamalı. Halk Bank İran’la riskli sularda yüzerken , özel bankalarda Tahran caddesi adresli hesaplar için OFAC’a hesap veriliyordu. Aynı Halk Bank Paraf Kart lansmanı yaparken Türkiye’de kredi kartı kısıtlamaları başlamaktaydı.
İktidara yakın medyalar en büyük desteği kamu bankalarının reklamlarından sağlıyor, bu şekilde Bankacılık adeta yeşil çimlerde otlayan bir beyaz koyun misali her zerresinden istifade edilir hale geliyordu.
Kamu Bankalarının açık ve örtülü sermaye desteğiyle dolaylı birer darphaneye dönüştüğünü görmemek için bu Bankaların üzerinden iktidar sürecinize dayanak sağlandığını da görmemeniz gerekiyordu
Bu düzeni Ali Babacan kurdu. Döşediği taşlar üzerinde kurulan 8 şeritli iktidar otobanında bugün yolun kenarına bırakılmış olması kendisini affettir mi onu da ayrıca değerlendirmek gerekir.
Alpaslan Çakar’ın Mehmet Şimşek’i kızdırdığına dair birkaç aylık haberler tekrar servis edilirse Çakar için su sıcaklığının yükseldiğini düşünebiliriz.
Yine de atılan cüretli kredi imzalarının yükünden kaçınmayan bir Kamu Bankası Genel Müdürü ifşalanmış bir AKP’li istedi diye kolayca gözden çıkarılmaz.
AKP bu noktaya bankacılıkla geldi. Türkiye ekonomisini Bankacılık bu hale getirdi. Alpaslan Bey bunu en iyi bilenlerden. Muhafazakar şairin oğlu çok da heyecan yapmasın. Daha yazın karpuz keseceğiz.

Yorum Yazın