Son gelişmeler ışığında Trump’ın “mağdur” pozisyonunda olması; Harris’in Biden döneminden kalan yasa dışı göç ve fentanil gibi Amerikan toplumunca başat sorunlar olarak ele alınan problemlerin baş müsebbibi olarak görülmesi onun siyahi bir kadın olmak gibi temsil ettiği hassasiyetlere rağmen başkan olarak seçilmesini akamete uğratacak faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerindeki genel kanı, görevine devam eden başkanın yeniden adaylığı söz konusu olmadığında başkan yardımcısının aday gösterilmesi yönündedir. En azından ülkedeki siyasi vesayet bu eğilimde görünmektedir. Ancak bununla beraber irdelenmesi gereken bir husus da başkanlığa aday gösterilen başkan yardımcılarının, seçim sonuçlarında pek iyi performans sergilememeleridir. Üstelik bu durum, aday gösterilen başkan yardımcılarının adaylık süreçlerindeki performansından ziyade, dört sene boyunca başkanlarıyla birlikte ülke yönetiminde olmaları ve bu nedenle de dört yılın tüm faturasına kefil olmalarıdır. Dolayısıyla halkın karşısına başkan adayı olarak çıkan bir başkan yardımcısı, geçmiş dört senede hayata geçirilen iyi-kötü tüm uygulamaların bir müsebbibi olarak çıkmakta, bu doğrultuda kendisine yöneltilen soru ve eleştirilerle de muhatap olmak durumundadır. Bu hususu Biden-Harris yönetimi bağlamında irdelemek, önümüzdeki başkanlık seçimleri noktasında Harris’in kazanma şansının ne kadar ve neden düşük olduğu noktasında çeşitli ipuçları verebilmektedir.
Amerikalıların en önemli sorunların başında gördüğü yasa dışı göç konusunda ise Harris’in dört yıllık performansı, belki de başkan adaylığını akamete uğratacak kadar kötü addedilmektedir. Keza Biden Beyaz Saray’da göreve başladıktan sonra sınır konusunu Harris’e emanet etmiş, fakat uzunca bir süre sınırlara ziyarette dahi bulunmayan Harris bu bağlamda sık sık eleştirilerin hedefi olmuştur.
HARRİS’İN GÖÇ KONUSUNDAKİ PERFORMANSI ELEŞTİRİLERİN HEDEFİ
Joe Biden’ın ilerleyen yaşı ve azalan bilişsel becerilerine ilişkin her geçen gün yükselen sesler Biden’ın yeniden adaylıktan çekilmesine neden olmuştur. Yarıştan çekilmeden önce ise Kamala Harris’in adaylığını destekleyeceğini açıklayan Biden, resmen “topal ördek” vasfına erişerek ardından yeni tartışmalara da sebebiyet verdi. Amerikan kamuoyunda Biden hükümetine ilişkin pek çok eleştiride bulunulsa da gerek Cumhuriyetçi gerek Demokrat seçmenlerin neredeyse mutabık olduğu konuların başında yasa dışı göç sorunu gelmekte. Öyle ki, bu hususun halk nezdinde bir karşılığı olduğunu fark eden Trump ise yasa dışı göç meselesini seçim kampanyasının odağına konumlandırarak hemen tüm mitinglerinde ülke tarihinin en kapsamlı “sınır dışı etme operasyonunu” düzenleyeceğini belirtmeye başlamış bulunmaktadır. Ancak göçmenlerin Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihsel olarak yararlandığı kültürel çeşitliliği sağladığını düşünen, dolayısıyla Trump’ın sınır dışı vaadine benzer bir yaklaşımdan ziyade yabancılara karşı ılıman bir tavır takınan Demokrat Parti ülkenin yasa dışı göç sorunuyla özdeşleşmiştir. Amerikalıların en önemli sorunların başında gördüğü yasa dışı göç konusunda ise Harris’in dört yıllık performansı, belki de başkan adaylığını akamete uğratacak kadar kötü addedilmektedir. Keza Biden Beyaz Saray’da göreve başladıktan sonra sınır konusunu Harris’e emanet etmiş, fakat uzunca bir süre sınırlara ziyarette dahi bulunmayan Harris bu bağlamda sık sık eleştirilerin hedefi olmuştur. Buna karşılık Harris, toplumdaki huzursuzluğu yatıştırmak ereğiyle ivedi bir eylem planına geçmekten ziyade konu özelindeki kayıtsızlığını sürdürmüş; “Seçildiğinizden beri sınırlara hiç gitmediniz.” diyen gazetecilere, “Seçildiğimden beri Avrupa’ya da hiç gitmedim.” şeklinde yanıt vererek seçmenler nezdindeki sempatisini zedeleyecek bir tutuma girmiştir. Dolayısıyla, Biden-Harris yönetiminde yasa dışı göç hususunun artarak devam etmesi, gerek Cumhuriyetçi Parti’nin yetkilileri gerek toplum tarafından konudan sorumlu Başkan Yardımcısı olan Harris’e mâl edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin yasa dışı göç problemi salt bir kültürel unsurdan ziyade aynı zamanda ülkeye akın eden fentanil uyuşturucu maddesinin de başat nedenleri arasında düşünülmektedir. Keza Meksika sınırından Amerika’ya yasa dışı geçişlerini sürdürenlerin, binlerce Amerikalı’nın ölümüne neden olan fentanilden sorumlu olduğu kamuoyu tarafından sıklıkla ifade edilmektedir. Böylece Harris’in yasa dışı göç konusundaki performansı onun yalnızca bu konuda eleştirilmesini değil, aynı zamanda bu konudan kaynaklanan diğer sorunlardan da sorumlu tutulmasına sebebiyet vermiştir. Trump’ın yasa dışı göçü ve dolaylı olarak fentanil uyuşturucu maddesini Biden-Harris yönetimine mâl ederek seçim propagandasının merkezine konumlandırması şüphesiz ki Harris’in başkan adaylığı noktasında elini güçlendirecek.
Ancak geçtiğimiz sekiz sene içerisinde dünyanın feminizim ve azınlık hakları noktasında daha hassas bir yere dönüşmesi doğal olarak Harris’in bu dönemde kendisine yöneltilen seksist ithamları lehine daha çok kullanabileceği bir durum yaratmaktadır. Keza yalnızca feminizm noktasında değil, siyahilere yönelik ırkçı tutumlar da BlackLivesMatter hareketiyle birlikte Amerika’da daha hassas bir noktaya tahavvül etmiştir.
HARRİS’İN TEMSİL ETTİĞİ HASSASİYETLER
Şüphesiz ki Demokratların Harris’in adaylığı noktasında sıklıkla telaffuz edecekleri konuların başında onun haiz olduğu ve liberal kanatta karşılığı olan karakteristikleridir. Seçilmesi durumunda ilk siyahi kadın başkan olacak olması onun söz konusu karakteristiklerinden bazılarıdır. Öyle ki Amerikan siyasetinde Cumhuriyetçiler nezdinde Demokrat kadın siyasetçilere yönelik sıklıkla seksist ithamlarda bulunulması alışılageldik bir durumdur. 2016 yılında Hillary Clinton-Donald Trump yarışında da benzer durumlar tezahür etmiş fakat Clinton bu durumu yeterince lehine kullanamayarak Trump’a kaybetmiştir. Ancak geçtiğimiz sekiz sene içerisinde dünyanın feminizim ve azınlık hakları noktasında daha hassas bir yere dönüşmesi doğal olarak Harris’in bu dönemde kendisine yöneltilen seksist ithamları lehine daha çok kullanabileceği bir durum yaratmaktadır. Keza yalnızca feminizm noktasında değil, siyahilere yönelik ırkçı tutumlar da BlackLivesMatter hareketiyle birlikte Amerika’da daha hassas bir noktaya tahavvül etmiştir. Harris’in ise siyahi bir kadın olarak bu noktada alacağı tutum, seçim süresinde oy potansiyelini artırabilmesini sağlayabilecektir. Başta The New York Times, The Washington Post, CNN gibi ana akım medyanın son derece liberal ve Demokrat Parti çizgisinde ilerledikleri gerçeği göz önüne alındığında Harris’in temsil ettiği hassasiyetlerin önümüzdeki günlerde de sık sık kamuoyu dikkatine getirileceğini tahayyül etmek mümkündür. Keza Biden’ın Harris’i destekleyeceğini açıklamasının ardından yukarıda adı geçen yayın organlarında Harris’in çocuğu olmamasının Cumhuriyetçiler tarafından şefkat ve empati yoksunluğu adı altında eleştirilebileceğine yönelik çeşitli yazılar kaleme alınmıştır, henüz Harris’in çocuk sahibi olmamasına yönelik kamuoyunda kayda değer herhangi bir eleştirinin söz konusu olmaması ise ana akım medyanın Harris’in temsil ettiği hassasiyetleri sık sık gündeme getireceğinin bir kanıtı mahiyetindedir.
Ancak tüm bunlara rağmen Trump’ın geçtiğimiz günlerde karşı karşıya kaldığı suikast girişimi ve söz konusu girişimin hemen ardından verdiği, Amerikan siyasi tarihine geçen pozun akabinde genel eğilimin Trump’tan yana olacağı aşikardır. Keza uzunca bir süredir Trump’a yönelik başlatılan hukuki süreçler halk nezdinde adalet sisteminin Demokratlar tarafından siyasi amaçlar için bir silah olarak kullanıldığı algısını yaratmış ve gelinen son noktada Trump’ın silahlı saldırıya uğraması söz konusu sürecin nihai bir sonucu olarak ele alınmasına neden olmuştur. Dolayısıyla son gelişmeler ışığında Trump’ın “mağdur” pozisyonunda olması; Harris’in Biden döneminden kalan yasa dışı göç ve fentanil gibi Amerikan toplumunca başat sorunlar olarak ele alınan problemlerin baş müsebbibi olarak görülmesi onun siyahi bir kadın olmak gibi temsil ettiği hassasiyetlere rağmen başkan olarak seçilmesini akamete uğratacak faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yorum Yazın