Türkiye’de son yıllarda çelişkili gibi görünen bir olay yaşanıyor. Bir yandan enflasyon artıyor, insanların alım gücü düşüyor; bir yandan da bar, kafe, restoran gibi mekanlar tıklım tıklım dolmaya devam ediyor. Bu durumu nasıl açıklayabiliriz? Kafe, bar, restoran gibi orta seviyedeki tüketimdeki bu artış insanların zenginleşmesinin değil fakirleşmesinin bir sonucudur.
Türkiye’de son yıllarda çelişkili gibi görünen bir olay yaşanıyor. Bir yandan enflasyon artıyor, insanların alım gücü düşüyor; bir yandan da bar, kafe, restoran gibi mekanlar tıklım tıklım dolmaya devam ediyor.Yazının sonundaki Tablo 1’e baktığımızda enflasyonun özellikle son üç yılda nasıl devasa bir hızla yükseldiğini görüyoruz: 2020 Mart ayında bir önceki yıla göre yüzde 12 olan enflasyon, 2021 Mart’ında yüzde 16’ya, 2022’de neredeyse dokuz kat sıçrayarak yüzde 139’a, 2023’de yüzde 67’ye, 2024 Mart’ında ise yüzde 69’a yükselmiş durumda. 2024 başında Türkiye G20 ülkeleri arasında enflasyon oranında Arjantin’den sonra ikinci sırada geliyor. Ama bu öyle bir ikincilik ki Türkiye’yi ikinci yapan %69’luk enflasyon oranı üçüncü olan Rusya’nın %8’lik enflasyonunun 8 katından fazla! Üstelik Rusya son iki yıldır savaş halinde olan bir ülke!Enflasyon füze hızıyla yükselirken bar, kafe, restoran gibi mekanlar ise tıklım tıklım dolmaya devam ediyor. Petrol fiyatları tavan yapsa da yollar özel araçlardan geçilmiyor, trafik sıkışıklığında en küçük bir hafifleme görülmüyor. Tüketimdeki bu artışa bakanlar da şöyle diyorlar: “İnsanların cebinde para var, ama şikayet etmekten de geri durmuyorlar!”.Bu çelişkili gibi görünen durumu nasıl açıklayabiliriz?En sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: otel, kafe, bar, restoran, yakıt gibi orta seviyedeki tüketimdeki bu artış insanların zenginleşmesinin değil fakirleşmesinin bir sonucudur. Bunun neden böyle olduğunu aşağıda açıklayacağım.Önce şu soruya cevap arayalım. Türkiye’de kafe, bar, restoran, otel gibi hizmetlerin fiyatları neden aşırı artıyor? Kişi başına gelir düzeyi Türkiye’dekinden daha yüksek olan Yunanistan gibi komşu ülkelere nazaran Türkiye’deki fiyatlar neden daha yüksek?Bu durumun iki nedeni var: biri talep, diğeri de arz kaynaklı.Önce talep kısmını açıklayalım. Satın alma gücü hızla düşen orta sınıfların büyük mallara olan talebi de hızla düşer. Nedir bu büyük mallar: otomobil, ev, yazlık ev gibi mallardır. Bir süre sonra beyaz eşya, mobilya gibi orta büyüklükteki mallara olan talep de düşmeye başlar.Büyük mallara olan talep düşer, ama orta sınıfların cebinde asgari geçimlerini sağladıktan sonra tüketime ayırabilecekleri bir miktar ekstra para kalır. Cepte kalan bu küçük para hızla küçük tüketime akmaya başlar. Cep telefonu, spor ayakkabısı, giyim-kuşam, kitap ve dergi, dijital film ve müzik mecraları gibi ucuz mal ve hizmetlerin satışı artar.Yurtdışına tatile gidemeyen, yurtiçinde tatile çıkacak gücü olmayan da şehir içinde arabasıyla daha sık gezinti yapmaya başlar. Ev ve otomobil alamayan, bara, kafeye, restorana daha çok gitmeye başlar. Bar, kafe, restoran gibi işletmeler de bu talep artışından cesaret alarak fiyatlarını ya arttırırlar veya düşürmezler.Bizler, tıklım tıklım dolu kafelere, restoranlara bakarak “millet yalan söylüyor, aslında yoksullaşmıyorlar!” diye düşünürüz, ama durum bunun tam tersidir: millet, daha doğrusu orta sınıflar, büyük mal ve hizmet alamayacak kadar yoksullaştığı için küçük mal ve hizmetlere yönelir. Bir başka deyişle, kafe, bar ve restoranlar, insanlar zenginleştikleri için değil fakirleştikleri için tıklım tıklım dolarlar.Bu söylediklerimizin bir kanıtını TABLO 4’de bulabiliriz: G20 ülkeleri arasında enflasyonda birinci ve ikinci olan iki ülke, Arjantin ve Türkiye, aynı zamanda perakende harcamalarındaki artışta da başı çekiyorlar. 2023 başından 2024 başına perakende satışlardaki yıllık artışta G20 grubunun enflasyon şampiyonu Arjantin %181’le birinci gelirken, enflasyon liginin ikincisi Türkiye %25 artışla ikinci geliyor. Yani fiyatlar arttığında ve bugünden yarına daha da artacağı beklendiğinde insanların küçük mal ve hizmet tüketme eğilimleri de artıyor.Bu noktada bir soru geliyor akla. Orta sınıflar ceplerindeki ekstra parayı neden tasarrufa değil de tüketime yöneltiyorlar? Birinci neden, çoğunun cebindeki ekstra paranın tasarruf etmeye değmeyecek kadar küçük olması. İkinci neden, hemen hepsinin sınıfsal kimliklerine sıkı sıkıya bağlı ve vazgeçerlerse öleceklerini hissettikleri tüketim alışkanlıklarının bulunması. Arkadaşlarıyla haftada üç-dört akşam dışarı çıkmadan, bir kafede oturmadan, bir barda bir şeyler içmeden kendilerini yaşıyor hissetmedikleri bir dünya görüşüne sahip olmaları.Fiyat artışlarının arkasında talepten olduğu kadar arzdan kaynaklanan etkenler de var tabii ki. Başlıca iki arz kaynaklı etkenden bahsedebiliriz. Birinci etken, maliyetlerdeki artışlardır. İşletmelerin müşterilerine sundukları mal ve hizmetleri üretmek için kullandıkları enerji, vergi, kira, faiz, kur artışı, bakım ve onarım, işçi ücretleri, malzeme gibi temel girdi fiyatlarındaki artışlar doğrudan müşteriye satılan mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtılır.Gıda fiyatlarıyla ilgili bir Dünya Bankası raporunu özetleyen Tablo 2’ye baktığımızda şunu görüyoruz: Türkiye gıda enflasyonun en yüksek olduğu dünya üzerindeki 4. ülke! Son 3 senede gıda fiyatları Türkiye’de yüzde 338; dünyada ise yüzde 24 oranında arttı. Türkiye’deki artış oranı dünya ortalamasının tam 14 katı oldu!Ancak, hepimizin gözlemlediği gibi, fiyat artışları sadece maliyet artışlarıyla sınırlı kalmıyor; bunun çok ötesine geçiyor. Demek ki fiyatlardaki bu ekstra artışın ardında maliyetten bağımsız bir ikinci etkenden daha söz etmemiz gerekiyor. Bu ikinci etkeni “önden fiyatlandırma” (anticipatory pricing) kavramıyla açıklayabiliriz.Nedir önden fiyatlandırma? Şöyle açıklamaya çalışalım. Fiyatların bir aydan ötekine hızla arttığı enflasyonist bir ortamda özellikle küçük firmalar gelecek fiyatları (bir ya da birkaç ay sonra oluşacağını tahmin ettikleri fiyatları) şimdi sundukları mal veya hizmetlere yansıtırlar. Peki barlar, kafeler, restoranlar neden önden fiyatlandırma yaparlar?Birinci neden, fiyat artışını önden yaptıklarında, ama fiyatlar gelecekte tahmin ettikleri kadar artmadığında, önden yaptıkları artış sayesinde hatırı sayılır bir kâr elde etmeleridir.İkinci neden, fiyatlar gelecekte tahmin ettiklerinden daha çok arttığında, artışın bir bölümünü önden yaptıkları için gelecekte daha küçük bir artış yaparak müşterilerine hoş görünebilmeleridir.Üçüncüsü, fiyatlar gerçekten artıp da tam önceden tahmin ettikleri ve önden artış yaparak yükselttikleri seviyeye geldiği zaman, bir süre zam yapmayarak müşterilerinde sanki fiyat artışı yapmıyorlarmış gibi bir illüzyon yaratabilmeleridir.Bütün bunları rahatça yapabilmelerinin temel sebebi ise ne yapsalar talebin düşmeyeceğine inanmalarıdır: Biz ne yapsak müşteri geliyor! Fiyatları arttırsak da müşteri kaybetmiyoruz! Bu yüzden arttırabildiğimiz kadar arttıralım!Peki, bir tüketici boykotu fiyatları aşağıya çekebilir mi? Bu kısa analizden çıkarabileceğimiz sonuç şudur: Eğer bazılarının önerdiği gibi bir kafe-bar-restoran boykotu yapılsa, fiyatlardaki talep etkisiyle oluşan artış ortadan kalkabilir ve fiyatlar gerçekten belli bir oranda düşebilir. Öte yandan, arzdan yani maliyetlerden kaynaklanan fiyat artışları ise olduğu gibi kalır. Talepteki düşüşün fiyatları ne kadar aşağı çekeceği ise belirsizdir. Talepte kayda değer bir düşüş ise, ne yazık ki, boykot gibi uygulamalardan çok insanların alım güçlerinde daha büyük bir azalmayla, yani daha derin bir fakirleşmeyle gerçekleşebilir ancak. Böyle bir şey gerçekleştiğinde ise restoran, bar ve kafelerdeki müşterilerin gözle görülür bir biçimde seyreldiğini, porsiyonların küçüldüğünü, kalitenin düştüğünü, garson sayısının azaldığını, bazı mekanların ise dayanamayıp kapandığını görürüz.KAYNAKLAR
TABLO 1
TABLO 2
Türkiye gıda enflasyonun en yüksek olduğu 4. ülke
Kaynak Dünya Bankası raporu: Türkiye reel gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 4. ülke | Euronews
Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları otuzaltı aydan bu yana sürekli artıyor. Türkiye’de gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark iyice açıldı.
Türkiye’de enflasyonla birlikte hayat pahalılığı halkı derinden etkiliyor. Gıda enflasyonu ise daha çok can yakıyor. Çünkü gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark iyice açılmış durumda.
Dünya Bankası raporuna göre yıllık reel gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ülke Türkiye. Rapora göre Türkiye’de yıllık reel gıda enflasyonu yüzde 15 oldu. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı küresel gıda enflasyonu ile Türkiye’deki gıda enflasyonu arasındaki fark da had safhada. Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları 36 aydan bu yana sürekli artıyor.
Dünya Bankası’nın yayımladığı Gıda Güvenliği raporuna göre, yılbaşından beri emtia fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, özellikle düşük gelirli ülkelerde, gıda fiyatları yüksek seyrediyor. Dünya Bankası’nın tanımına göre gıda enflasyonu ile genel tüketici enflasyonu arasındaki fark reel gıda enflasyonu gösteriyor.
Mayıs-Ağustos 2023 arasında mevcut olan son ay itibariyle yıllık reel gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülke yüzde 44 ile Lübnan olurken arkasından yüzde 34 ile Mısır geliyor. Sierra Leone yüzde 15 ile üçüncü ve Türkiye de yine yüzde 15 reel gıda enflasyonu ile bu alanda dünyada dördüncü sırada bulunuyor. Ruanda, Gine, Gana, Pakistan, Surinam ve Malavi yüzde 11 ile 13 arasında değişen yıllık reel gıda enflasyonu ile bu alanda ilk 10 listesinde bulunuyor.
Türkiye nominal gıda enflasyonunda da yüzde 74 ile dünya dördüncüsü.
Zirvede ise yüzde 403 ile Venezuela bulunurken ardından Lübnan (yüzde 274) ve Arjantin (yüzde 134) geliyor. 9. ve 10. Sıradaki Burundi ile Malavi’de yıllık enflasyon yüzde 39. Bu ülkelerdeki enflasyonun Türkiye’nin neredeyse yarısı olması dikkat çekiyor. Diğer gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler gıda enflasyonunda Türkiye’den daha iyi durumda.
Son 3 senede Türkiye’de yüzde 338; dünyada ise yüzde 24 artış kaydedildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Eylül 2020’den bu yana 36 aydan bu yana gıda fiyatları her ay aralıksız artıyor. FAO’nun açıkladığı küresel gıda fiyatları ise bu 36 ayının 19’unda bir önceki aya göre düştü. Eylül 2020’de dünyada ve Türkiye’de gıda fiyat endeksleri 100’e eşitlendiği zaman sonra fiyatların nasıl değiştiği Türkiye’nin neden gıda enflasyonunda en üst sıralarda yer aldığını gösteriyor.
TABLO 3
TABLO 4
Bu yazı, yazarın izni ile www.yilmazhakan.medium.com/'dan alınmıştır.
Yorum Yazın