01 Ocak, 1970, Perşembe 00:00
Giderek ağırlaşan yaşam koşullarından herkes payına düşeni alıyor. Demokrasi sorunu, ifade özgürlüğü, insan haklarının yokluğu gibi sisli ve süslü kelimeler dolaşıyor ortalıkta. Ancak sözcükler, rüzgarda sürüklenen yaprak ya da bulut misali süzülüyor ve uçup gidiyor gözümüzün önünden.Cinsiyet eşitliği mücadelesinin önünde birçok zorluk var. Ancak bu cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı açılan toplumsal yaraların kapanması için harekete geçmek zorluklardan pes edip sorunlardan kaçamayacak kadar acil ve elzem. Çeşitli ön yargılara, alay etmelere hatta küçümsemelere rağmen daha da üzerine gitmeli bu eşitsizliğin. Yeni Arayış ekibi olarak siz okurlarımız için bir yerden başlayalım dedik. Sizin için ‘kadın cinayetleri politiktir.’ söylemini çok yönlü inceledik.
Feminizm Nedir?
Feminizmin iki boyutu var. Hem bir teori hem de toplumsal cinsiyet eşitliği talebi bakımından politik mücadele pratiği olarak karşımıza çıkıyor. Feminizm, özverili çabaları sayesinde toplumsal normları yeniden şekillendirmeye ve kadınlara yönelik sistematik baskıyı ortadan kaldırmaya çalışırken, aynı zamanda tüm cinsiyetler arasında eşitlikçi değerleri savunur. Kadına yönelik şiddet feminizmin başlıca mücadele alanlarından biridir. Bir bağlamda "femicide" yani cins kırım olarak da geçen olgu, bir kadın veya LGBTQ+ bireyin salt cinsiyetinden ya da cinsel yöneliminden dolayı şiddete maruz kalması ya da öldürülmesi olarak tanımlanır ve ne yazık ki medeniyetin kanayan yarasıdır. Kadın hakları savunucuları bu durumu bir insanlığın öncelikli krizi olarak görüp bu konuyu bir numaralı mücadele olarak belirlemiştir. Bu kapsamda tüm dünyada sayısız platform, dernek, kolektif kurulmuş, Türkiye'de ise EŞİK Platformu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu alanda öne çıkmaktadır.
'Kadın Cinayetleri Politiktir' Ne Demek?
Kadına yönelik şiddet, çok yönlü bir toplumsal sorun. İşin içinde kültürel kodlar olduğu kadar kadınların sınıfsal durumu ve bu eşitsizliğe katkı sunan bir siyasi iradenin de olduğunu savunuyor bu önerme. Cins kırım, bir erkeğin tek başına bir kadını öldürmesinden toplumun ya da devletin birlikte hareket ederek çok sayıda kadının ölümüne sebep olmasına kadar geniş bir ifadeyi anlatır. Bu nedenle, cinayetten daha önemli olan şey, kadınların "neden" öldürüldüğüdür. Kadınların sadece kadın oldukları için şiddete maruz kalmaları ya da öldürülmeleri münferit bir suç cürmü olmaktan ziyade yasama, yürütme, yargının hatta zaman zaman medyanın bile kadın meselesine bakışıyla sistematik bir hal alarak cinsiyet katliamına dönüşüyor. Tarihsel olarak kadın cinayetleri istatistiklerine bakıldığında devletlerin suçu önleme iradesini kadınlar lehine kullanmak bir yana sanki imzalanmış gizli bir anlaşma varmış gibi yasaması yürütmesi ve yargısıyla göz yumduğu anlaşılıyor. Tarihte bu duruma en çarpıcı örneklerden biri ise cadı avları olarak da bilinen olgunun engizisyon mahkemelerinin kadınları cadı olduğu suçlamasıyla yakılmalarıdır. Kadın hakları savunucuları kadınların bu süreçte sırf kadın oldukları için toplu olarak yakılmasında siyasi iradenin ne kadar önemli olduğunu aktarmak için çarpıcı bir örnek olduğunu ifade ediyor. Yasa yapıcıların hazırladığı kanun tekliflerinde kadınların göz ardı edilmesinden atanan hakim, savcı, kolluk kuvvetine, eğitim politikalarından, kadının emeğinin hukuki zeminde tanınmasına ve yine siyasetin kadınlara açtığı alana değin birçok bakımdan bu şiddetin önlenmesinde devletlerin sorumluluğunu yerine görülüyor. İşte bu nedenle 'kadın cinayetleri politiktir!'
Yorum Yazın