Özellikle alkollü içkiler ve tütün ürünleri gibi fiyat esnekliği olmayan ürünler söz konusu olduğunda kaçakçılığın başlıca sebebinin o ürünlerin yasal muadilleri üzerindeki regülatif baskı olduğunu görüyoruz. Her iki ürün de, Özel Tüketim Vergisi’ne tabii olmanın yanı sıra, ÖTV Kanunu’nun 12. Maddesi gereğince yılda iki defa Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) uyarınca zamlanıyorlar.
Türkiye’de kaçakçılık sorununu yalnızca ekonomik açıdan ele almak artık yetersiz kalıyor. Zira ekonomik nedenleri besleyen ciddî bir siyasal atmosfer söz konusu.
Özellikle alkollü içkiler ve tütün ürünleri gibi fiyat esnekliği olmayan ürünler söz konusu olduğunda kaçakçılığın başlıca sebebinin o ürünlerin yasal muadilleri üzerindeki regülatif baskı olduğunu görüyoruz.
Alkollü içkiler ve tütün ürünleri bu anlamda benzer bir kaderi paylaşıyor. Her iki ürün de, Özel Tüketim Vergisi’ne tabii olmanın yanı sıra, ÖTV Kanunu’nun 12. Maddesi gereğince yılda iki defa Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) uyarınca zamlanıyorlar.
Dolayısyıla negatif dışsallık ve özel tüketim vergisine ilişkin tartışmalar, bu ürünler için bir adım daha geri planda kalıyor.
Bu tespiti yapabilmemiz için ÖTV’ye tabii diğer kalemler, örneğin akaryakıt veya otomobil gibi, ile alkollü içkiler ve tütün ürünleri arasında bir ilişki kurabilmemiz gerekir. Başka bir değişle, alkollü içkilerin ÖTV kalemi olmasıyla, akaryakatın bir ÖTV kalemi olması arasında bir fark olmalı.
Burada da devreye siyaset giriyor.
Konunun yalnızca ekonomiden, yani kamu finansmanını sürdürmekten ibaret olduğu denklemde, özel tüketim vergisi kalemlerinin yalnızca negatif dışsallık niteliklerini tartışmak yeterli olurdu.
Ancak böyle bir tartışma ile varacağımız sonuç şimdiden belli: Alkollü içkiler ve tütün ürünleri fiyat esnekliğine haiz olmadıkları için, talep fiyat değişikliğinden etkilenmiyor.
Bugün hâlâ “başarısız bir deney” olarak atıf yapılan 1920 ABD Alkol Yasağı, söz konusu istenmeyen sonuçların en bariz örneği. Türkiye’nin bu deneyden bir ders çıkarmasının vakti geldi de geçiyor.
“BAŞARISIZ BİR DENEY” OLARAK ATIF YAPILAN 1920 ABD ALKOL YASAĞI
Vergi yükünün ardındaki ürünün zararlı niteliğine dair anlatı, dolayısıyla işlemiyor. Tüketicinin artan fiyata karşı “zararlı diye fiyatı artıyor, o zaman ben de almayayım” şeklindeki bir tepkisinin gerçek dışılığı, kamu finansmanı bakımından iki yola çıkabilir,
Birincisi, değişmeyen talep, artan fiyat karşısında sürekli artan bir vergi geliri taşıyabilir.
İkincisi, değişmeyen talep, artan fiyat karşısında bir alternatif arayışına girebilir. Bu alternatif de şüphesiz karaborsadır.
İnsanlık tarihi, tüketim politikalarının böyle bir ikilemde hangi yoldan ilerlediğini defaalarca kanıtladı. Bugün hâlâ “başarısız bir deney” olarak atıf yapılan 1920 ABD Alkol Yasağı, söz konusu istenmeyen sonuçların en bariz örneği.
Türkiye’nin bu deneyden bir ders çıkarmasının vakti geldi de geçiyor.
Bir taraftan da, kamu finansman yükünün siyasi bir gruba mâledilmesi olarak okunabilecek bu vergi politikası, Türkiye ekonomisine sadece zarar veriyor.
Yorum Yazın