Arenadan Capuletlerin evine -ama böyle derseniz kimse anlamaz, “Juliet’in balkonu” demeniz lazım- alışveriş caddesi boyunca yürüyüp geliyorsunuz. Bahçeye girmeden önce duvara iliştirilen sayısız notta birbirlerine aşklarını haykıran genç adamlarla genç kadınlar, bahçede sarmaş dolaş; bir gözleri sevdiklerinde bir gözleri balkonda, ansızın Juliet çıkacakmışçasına.
“Konuşuyor. Ey parlak melek, konuş yine! / Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; / Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, / Tıpkı ölümlerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. / Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, / Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla, / Öylece bakıyorum ben sana.
”Romeo, Juliet’in balkonuna tırmandığında söylemişti bu sözleri.
Capuletlerin bahçesindeydi, üstelik bir Montague olarak buna cesaret etmişti.
Capuletler ile Montagueler arasında kan davası vardı ama Romeo, Juliet’e âşık olmuştu ve gözü sevdiğinden başka hiçbir şey görmüyordu.
Juliet de en az Romeo kadar âşıktı.“Nasıl geldin buraya söyle, hem niye? / Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması, / Kim olduğunu düşün bir de, / Mezar olur sana bu yer, bizden birisi görürse.
”Romeo için Juliet’ten başka hiçbir şey yoktu, Juliet’in olmadığı bir hayat tahayyül edilemezdi, Julietsiz kalmak ölümden beterdi.
“Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları / Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar, / Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var! / Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.”
Muhtemelen Romeo’nun Juliet’e uzun tiradlar atarak ilanı aşk ettiği noktada duruyorum, Capuletlerin bahçesindeyim, etrafımda dünyanın çeşitli yerlerinden gelen günümüz âşıkları.
Arenadan Capuletlerin evine -ama böyle derseniz kimse anlamaz, “Juliet’in balkonu” demeniz lazım- alışveriş caddesi boyunca yürüyüp geliyorsunuz.
Verona’da, Capuletlerin bahçesinde, Shakespeare’in Romeo ile Juliet’e söylettiği sözleri duyuyorum hep. O korkunç acı son… Rahip, bir ilaç verecek ve Juliet’i bir süreliğine öldürecektir. Romeo’ya bu durumu izah eden mektubu yazar, Juliet gömülecek, sonra Romeo gelecek, sevgilisini mezardan çıkarıp bilinmez diyarlara kaçacaklar… Oysa mektup ulaşmaz Romeo’ya ve öldüğünü sanır sevdiğinin, mezarı açar, yanında getirdiği zehri içerek ölür.
MEKTUP ROMEO’YA ULAŞMAZ…
Bahçeye girmeden önce duvara iliştirilen sayısız notta birbirlerine aşklarını haykıran genç adamlarla genç kadınlar, bahçede sarmaş dolaş; bir gözleri sevdiklerinde bir gözleri balkonda, ansızın Juliet çıkacakmışçasına.
Verona’da, Capuletlerin bahçesinde, Shakespeare’in Romeo ile Juliet’e söylettiği sözleri duyuyorum hep.
O korkunç acı son…
Rahip, bir ilaç verecek ve Juliet’i bir süreliğine öldürecektir.
Romeo’ya bu durumu izah eden mektubu yazar, Juliet gömülecek, sonra Romeo gelecek, sevgilisini mezardan çıkarıp bilinmez diyarlara kaçacaklar…
Oysa mektup ulaşmaz Romeo’ya ve öldüğünü sanır sevdiğinin, mezarı açar, yanında getirdiği zehri içerek ölür.
Juliet kendine geldiğine Romeosuna kavuştuğunu görür ama Romeo ölmüştür, ikisi de mezarda, birisi diri birisi ölü, yan yana yatmaktadırlar.
Juliet, zehirden bir parça olsun alabilmek için Romeo’nun dudaklarını öpse de nafile, bir yudum zehir kalmamıştır genç adamda, alır bıçağını sevdiğinin saplar yüreğine.
Capuletler ile Montagueler arasındaki kan davası da biter böylece.Verona Prensi çıkar son olarak sahneye.
“Daha acıklı bir öykü yoktur, bunu böyle bilin / Bu öyküsünden, talihsiz Romeo ile Juliet’in.”
Peki, Romeo ile Juliet neden Verona’da geçiyor?
Veronalı İki Centilmen diye ayrı bir piyesi de olan Shakespeare için Verona’nın önemi ne?
Ya da, Shakespeare, İtalya’yı özellikle de Verona’yı çok mu sevmişti de burayı seçti?
Shakespeare’in bırakın Verona’yı, İtalya’yı gördüğü bile tartışmalıdır, Veronalı İki Centilmen’de şimdi adını hatırlayamadığım karakterlerden biri, denizi olmayan Verona’dan yine denizi olmayan Milano’ya tekneyle gider.
Gelgelelim, bu iddianın yanlış olduğunu söyleyen edebiyat eleştirmenleri ve tarihçileri de vardır.
Onaltıncı yüzyılda, Verona ile Milano arasında gidiş gelişe elverişli bir kanal olduğu artık neredeyse kesin -Shakespeare’in kastı o muydu?
Gene de, bu veriler de bize herhangi bir şeyi ispat etmeye yetmiyor.
“Shakespeare ve İtalya” tartışmalarının ciddi bir geçmişi -ve böyle devam ederse geleceği- var çünkü.
Shakespeare’in hayatına dair bilgilerimiz hem sınırlı hem de çok tartışmalı olduğu için hakkında birçok teori üretildi, üretilmeye de devam ediyor.
Bildiğimiz kadarıyla, William Shakespeare, İngiltere’de, Stratford-upon-Avon’da, 23 Nisan 1516’da doğdu -1616 senesinin aynı gününde öldü.
Kendilerini “Stratford-karşıtları” olarak adlandıran Shakespeare araştırmacılarına göre ise bu cümledeki her şey yanlış.
Araştırmacılarca yeni bir okuma sonucunda geliştirilen her tez, daha önce akla gelmeyen bir argüman silsilesi sunduğu için, başkaları tarafından derhal o argümanları parçalamaya yönelik antitezler de yazılıyor ve böylelikle “Shakespeare’in kimliğine” dair geometrik büyüyen tartışmalar ciddi bir alanı kapsıyor.
SHAKESPEARE’İN KİMLİĞİNE DAİR GEOMETRİK BÜYÜYEN TARTIŞMALAR
Shakespeare’in adı, doğum tarihi, doğduğu yer başta olmak üzere bütün bilgilerine dair sürekli yenilenen teoriler öne sürülür.
Hatta, sadece bu alternatif biyografi çalışmalarının bile başlı başına ele alınabilecek bir külliyat oluşturduğunu söyleyebilirim.
Araştırmacılarca yeni bir okuma sonucunda geliştirilen her tez, daha önce akla gelmeyen bir argüman silsilesi sunduğu için, başkaları tarafından derhal o argümanları parçalamaya yönelik antitezler de yazılıyor ve böylelikle “Shakespeare’in kimliğine” dair geometrik büyüyen tartışmalar ciddi bir alanı kapsıyor.
“Stratford-karşıtı” teorilerin en popülerlerinden biri de Shakespeare’in aslında yazıda Crollalanza adını kullanan bir İtalyan -Michelangelo Florio- olduğu.Bu teoriyi savunanlara göre, Shakespeare aslında Crollalanza kelimesinin İngilizceye birebir tercümesi.
Crollolanza teorisini benimseyenler içinde buna karşı çıkıp Shakespeare’in Michelangelo değil oğlu John Florio olduğunu söyleyenler olduğu gibi, baba-oğul beraber yazdıklarını söyleyenler, hatta onun başka köklere ait söylenenlere hiç alakası bulunmayan bir insan olduğunu iddia edenler de mevcut.
Shakespeare’in Francis Bacon olduğu, hatta başka kimseler daha olabileceğine dair de çeşitli teoriler var.Bu teorilere girmenin sırası değil ama.
Juliet’in bahçedeki heykelinin çıplak göğsünü tutanlar, Verona’ya sevdikleriyle bir daha gelirlermiş.
Romeo, beni affet.
Yorum Yazın