Hatcher’ın oyununun odağına aldığı her konu dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso’nun biyografisi üzerine kurulmuştur. Oyunda sorgulanan sanat, sanat - iktidar ilişkisi gibi konular tamamen sözünü ettiğimiz biyografiyle anlatılmıştır. Bu da Bir Picasso, Lütfen’i evrensel ve çağını aşan bir sanatçı olan Picasso’yla yaşayan ve yaşayacak olan ömürsüz bir eser yapar.
Jeffrey Hatcher’ın A Picasso oyunu Şükran Yücel çevirisi ile Bir Picasso, Lütfen adıyla Türkiye’de çeşitli tiyatrolarda sahnelenmiştir. 1941 Fransa’sında geçen oyun iki karakter ekseninde gelişir ve şekillenir. Oyun, Alman işgali altındaki Fransa’da yaşamını sürdüren İspanyol ressam Pablo Picasso ile Alman hükümeti temsilcisi Bayan Fisher arasında geçer. Eser, bir yandan sanatı diğer yandan sanat iktidar ilişkisini sorgular. Öte yandan ise ünlü ressam Picasso’nun geçmişine paralel olarak ele alınan eser pek çok çerçeveyi bünyesinde barındırır. Bizim bu yazıda irdeleyeceğimiz nokta ise oyunda Picasso’ya dair rastladığımız biyografik izler olacaktır.
Bazı sanat eserleri ele alındıkları dönemle sınırlı kalmayıp adeta tarihsel değer yaratacak derecede önem arz ederler. Sanat eserinin, üretildiği zamanla sınırlanmaması onun aykırı ve farklı bir ses olmasının yanı sıra kendisine has denelemeri eserlerindeki şifrelerle bezemesinden de kaynaklanmaktadır. Picasso gibi bir ressamı odağına alan eser de hiç kuşkusuz ondan izler taşıyacak ve sözü geçen şifreleri çözebilmek adına o yazarın biyografisine yakından bakmak gerekecektir. Bu eserde ise bakacağımız nokta yazarın biyografisinin eserdeki izlerinden ziyade yazarın odağına aldığı başka bir sanatçı olan Picasso’nun eserdeki izleridir. Bunun içinde önce Hatcher’ın Picasso’suna sonra da tüm dünyanın Picasso’suna bakmak gerekir.
Jeffrey Hatcher'ın Bir Picasso, Lütfen adlı eseri Paris’in işgal edilmesinden bir süre sonra 1941 Ekim’inde geçer. Picasso her zaman gittiği mekandan alınır ve sorgulanmak üzere genç ve güzel bir kadın olan Bayan Fisher’ın mahzenine getirilir. Fisher’ın amacı, elindeki tablolardan en az birinin Picasso’ya ait olduğunun kanıtlanmasıdır. Bayan Fisher bu kanıtın birinci ağızdan gerçekleşmesini ister çünkü onun güvenliği de bu kanıtın başarısına bağlıdır. Picasso ise iş birliğini reddeder ve iki kişi arasında oyun boyunca devam edecek olan psikolojik bir savaş başlar.
Eser, tarihsel bir gerçeğin üstüne kurgulanmıştır. Hitler, 1933 yılında idareyi ele aldıktan sonra parti içinde bir yıl dejenere sanat kavramı tartışılmıştır. Sanatçıların Almanlardan nefret ettiği düşünülmüş ve sanatçıların yarattığı modern sanat eserleri Naziler tarafından dejenere sayılmıştır. Hitler bu eserlerin kendi varlığını tehdit etmemesi için toplanmasını ve hatta ortadan kaldırılmasını istemiştir. Binlerce eser toplanmıştır. Yıllar süren bu süreçte sanatçılar baskı altında kalmışlar ve zor zaman geçirmişlerdir. Bazıları ülkelerinden kaçmış bazıları sürgün edilmiş bazıları da intihar etmişlerdir. Bu sanatçıların eserlerinin yok edilmesi de tarihin kara yüzünü oluşturmuştur. Bir kısım eser bu süreçte müzayedelerde satılmıştır. Toplanan tablolar içinde bazılarını Nazi ileri gelenleri kendilerine ayırmışlardır[1]. Bir Picasso, Lütfen’de, bazı tabloların Picasso’ya aidiyetini saptamak adına bir resim uzmanı ile Picasso arasında geçtiği kurgulanan iki saatin hikayesi anlatılıyor. Picasso’nun sorgulanması giderek sorgucunun sorgulanması ve itirafları halini alıyor. Sorgucu ve sorgulananın ortak yanı olan sanat, onları kimi zaman birleştirirken kimi zaman ayırıyor. Jeffrey Hatcher’in ele aldığı metinde iki kişi arasındaki denge okuru da içine alıyor. Sanatçının sanatı ile olan ilişkisi, baskı karşısında sanatçının gücü Picasso’nun şahsında ortaya konuluyor. Bu şahıs ise bahsettiğimiz biyografik izlerin temelini oluştuyor.
Eşlerinden biri olan Francoise Gilot tanıdığı en despot, en hükmedici, en kaprisli ve en sadakatsiz adamla on yıl niye yaşadığını anlayamadığını yazar. Picasso resimlerine çok bağlıdır, öyle ki bazen yüz binlerce dolar ödemeye hazır galeri sahiplerini eli boş gönderir. Sevdiği eserleri satınca huzursuz olur, hiç yoktan kendini hırpalar, alkollüyken ise resimlerini arkadaşlarına dağıtır.
SEVDİĞİ ESERLERİ SATINCA HUZURSUZ OLUR
Picasso, I. ve II. Dünya Savaşları ile İspanya İç Savaşları’nda taraf olmayı reddetmiştir. Çağdaşları, Picasso’yu bu savaşa karşı tutumu nedeniyle korkak olarak
anmışlardır. Aynı zamanda dönemin çeşitli gazeteleri de sanatçıyı, arkadaşları ölürken oturan korkak olarak tanımlamışlardır[2]. Öte yandan Franco ve Faşistlere karşı eline silah almamış bile olsa onlara olan öfkesini açıkça ifade etmiş ve Katalan bağımsızlık mücadelesinde taraf olanlar ile dostça bir yakınlık içinde olmuştur. Eşlerinden biri olan Francoise Gilot tanıdığı en despot, en hükmedici, en kaprisli ve en sadakatsiz adamla on yıl niye yaşadığını anlayamadığını yazar[3]. Picasso resimlerine çok bağlıdır, öyle ki bazen yüz binlerce dolar ödemeye hazır galeri sahiplerini eli boş gönderir. Sevdiği eserleri satınca huzursuz olur, hiç yoktan kendini hırpalar, alkollüyken ise resimlerini arkadaşlarına dağıtır. Yine böyle bir karambolde tablo kapan bir kişi, eseri satmaya kalkınca üzerinde imza olmadığını fark edip yeniden Picasso’ya götürür. Picasso ise imza atmak yerine eserin sahte olduğunu söyler[4].
Yüzyılın dahi ressamı Picasso’nun torunu olan Marina Picasso, anılarını Picasso, mi abuelo / Dedem Picasso[5] başlığıyla İspanya'da yayımlamıştır. "Onun öldüğüne inanamadım. Sanki sonsuza kadar bir kâbus olarak hayatımda yer alacaktı. Dedeme tapıyorum, ama ondan ölesiye de nefret ediyorum" diyen Marina, dedesinin ne kadar egoist, narsist ve zalim olduğunu da anlatıyor.
Picasso'nun çevresindeki insanlara değer vermediğinin, yalnızca sanatını önemsediğinin, hatta babasını sürekli aşağıladığının altını çizen torun Marina, dedesinin aşkla ilişkisi üzerine de şunları yazıyor: "Bir sanatçı olarak âşık olmuş olabilir, ama bir erkek olarak asla! Kadınlara değer vermediği için hep terk edildi. Resme harcadığı zaman, onun için her şeyden daha önemliydi.”
Picasso’nun yaşamında da rastladığımız apolitik demenin yanlış olacağı politik bir tutumu vardır. Bu politik tutum savaşı reddeden, vatanını sevmenin savaştan öte bir durum olduğunu vurgulamıştır.
Bu biyografik bilgiler ekseninde oyuna bakacak olursak, Picasso’nun savaşa karşı tutumu oyunda görülen biyografik izlerden sadece birisidir diyebiliriz. Picasso’nun yaşamında da rastladığımız apolitik demenin yanlış olacağı politik bir tutumu vardır.
Bu politik tutum savaşı reddeden, vatanını sevmenin savaştan öte bir durum olduğunu vurgulamıştır.
Eşlerinden Francoise Gilot’un Picasso için sarf ettiği sözlerden bahsetmiştik. Bunlar ressamın tanıdığı en despot, en hükmedici, en kaprisli ve en sadakatsiz adam olduğunu içeriyordu. Oyunda yazarın bu yapısını görürüz. Fısher kendisini tutukladığını söylediğinde bunun umurunda olmadığını söyleyerek kimseyi dikkate almadığını göstermiştir[6].
Picassso’nun tablolarına olan aşkı da oyunda nüksediyor. Picasso ne savaştan ne ideolojilerden beslenmeden sanatını icra ettiğini ve kötü eserlerin altına imza atmayacağını söyleyerek aslında kötü eseri olmadığını vurgulamıştır.
Picasso’nun sanatına değinmek gerekirse, kübizmin temelini atan sanatçılardan biridir. Bu temel içinde, resmedilmek istenen çerçeve geometrik şekillerle aktarılır. Gerçeğin kendisi söz konusu olmaz. Oyunun finalinde Fisher memelerini açmayacağını söylediğinde Picasso açmasa da çizeceğini söyler. Çünkü onun tablolarında anlaşılmaz, yoruma ve hayale açık bir yorum söz konusudur.
Sanatçının dünyaca ünlü tablosu Guernica da oyuna konu olmuştur. Guernica, Picasso tarafından 1937'de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası'na ait yirmi sekiz bombardıman uçağının 26 Nisan 1937'de İspanya'daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ile 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştır. İspanyol hükümeti, Paris'teki 1937 Dünya Fuarı kapsamındaki Modern Hayatta Sanat ve Teknik sergisinin İspanya'ya ayrılan bölümünde sergilenmek üzere, Pablo Picasso'ya büyük bir duvar resmi sipariş etmiştir. O sırada gerçekleşen hava saldırısından etkilenen Picasso, saldırıdan sonraki on beş gün içinde bu duvar resmini tamamlamıştır. Tablo ufak bir dünya turu kapsamında çeşitli ülkelerde sergilendi ve beğeni toplamış böylece İspanya'daki iç savaşa diğer ülkelerin ilgisi de çekilmiştir. Guernica, savaş trajedilerinin ve savaşın bireyler üzerindeki acı verici etkilerinin bir özetidir. Tablo zaman içinde, savaşın yarattığı trajedilerin anımsatıcısı, savaş karşıtı ve barış yanlısı düşüncelerin sembolü haline gelmiştir. Guernica’nın bir özeti Picasso’nun politik tutumunun bir özetidir.
Picasso, 1894 senesinde kız kardeşi Concepcion’ı difteri sebebiyle kaybetmiş ve bu kayıp onun yaşam ve sanat anlayışı üzerine fikirlerini önemli ölçüde etkilemiştir.
Kaybedilen kız kardeş oyunda yaşar.
Hatcher’ın oyununun odağına aldığı her konu dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso’nun biyografisi üzerine kurulmuştur. Oyunda sorgulanan sanat, sanat - iktidar ilişkisi gibi konular tamamen sözünü ettiğimiz biyografiyle anlatılmıştır. Bu da Bir Picasso, Lütfen’i evrensel ve çağını aşan bir sanatçı olan Picasso’yla yaşayan ve yaşayacak olan ömürsüz bir eser yapar.
---
KAYNAKÇA
[1] Jane Caplan, Hitler Almanyası, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 2012, s. 108-116
[2] John Berger, Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı, Metis Yayınevi, İstanbul, 2015, s.98-103
[3] A.g.e., s. 53.
[4] Ahmed Sırrı Arvas- İrfan Özfatura, İz Bırakanlar, Cümle Yayınları, 2017, 9. Cilt, s.206
[5] bkz: Marina Picasso, Picasso, mi abuelo / Dedem Picasso, Tapa dura Yayınevi, İspanya, 2002.
[6] A.g.e., s. 57
Yorum Yazın