Bolu’da deprem anıtı olarak inşa edilen bir bina ve Kocaeli İzmit ve Gölcük sahillerinde 1999 Depremi Anıtları olduğunu biliyor muydunuz? Toplumca, tüm yöneticiler, halk, toplumun tüm paydaşları, gazeteciler vb. sahiplenip her gün, her yıl, her zaman anmalara dahil olmadığı, etkili, ses getiren, büyük anmalar ve etkinlikler yapılmadığı sürece oralarda yaşamayanların bilmesinin mümkün olmadığı anıtlar olarak kalıyor maalesef bunlar.
Kartalkaya yangınını, bir hiç uğruna kaybettiğimiz canları, okul tatilinde dumandan boğularak can veren çocuklarımızı unutamıyorum, unutmayacağım. Her gün boğuluyorum. O nedenle bu yazıyı kaleme almam hayli zaman aldı. En acısı da hepimizin bunun ilk olmadığını ne de son olmayacağını bilmemiz. Bile bile yaşamaya devam etmemiz. Kimsenin ama kimsenin şimdiye kadar bir özür bile dilememesi, bir istifa dahi etmemiş olması. Neden bu artık bardağı taşıran son damla olmadı, olamıyor diye düşünmekle, kendi kendime isyan etmekle geçti o günden bugüne zamanım.
Aynı duyguları 6 Şubat Depreminde de yaşamıştık. 50 binden fazla canımızı saniyeler içinde kaybettik. Acıları yarıştırmak olmaz ama vicdanlarımızı ve kendimizi harekete geçirmek adına belki faydası olur diye belirtmek isterim ki İsrail-Filistin Savaşı’nda 40 bin kadar can katledildi. 6 Şubat Depremi, bir savaştan dahi daha korkunç bir tablo çıkardı karşımıza, tamamen ihmal, önlenebilir insan hataları ve ne yazık ki ülkemizdeki ‘cezasızlık’ kültürü nedeniyle.
Dünyada bugüne kadar bilinen en çok kayıplı otel yangını 25 Aralık 1971 tarihinde Seul, Güney Kore’de 22 katlı 1969’da inşa edilmiş yeni bir otelde meydana gelmiş ve 164 kişi vefat etmiş. İlgilisi internette tüm detaylarını bulabilir, hatalar ve ihmaller Kartalkaya yangınıyla o kadar aynı ki…
Sene 2025, Bolu, Türkiye, 36’sı çocuk toplam 78 ölü. Ben ülkem, yöneticiler, tüm toplumumuz, insanlık adına utanıyor ve canlarını kaybeden ailelerden, yakınlarından özür diliyorum. Masum değiliz hiçbirimiz… Unutmamak için ne yapabiliriz diye düşünüp duruyorum. Sadece Kartalkaya’daki canlarımızı değil, Çorlu tren kazasında, İliç’te, Soma’da, Ankara Garı’nda, Hatay’da, Adıyaman’da, İzmir’de, Kocaeli’de, Bolu’da, kalabalıklar içinde ama ıssız evlerde öldürülen canlarımızın hepsi için ne yapabiliriz?
Önce bir acımızı yaşarız, halının altına süpürmeden, hiçbir şey yokmuş gibi davranmadan. Yasımızı tutarız utanmadan. Bir gün, bir hafta işler bekleyebilir, hayat bir an durabilir. Dünyanın hiç de sonu gelmez. Zaten dünyanın sonunu neredeyse her gün yaşıyoruz durup bilmeyen bu felaketler nedeniyle. Ağlarız, isyan ederiz, haykırırız. Yas tutmayı öğrenmeden, yasımızı tutmadan hatalarımızdan ders çıkaramaz, kayıplarımızı anamayız ki ve maalesef Türkiye’de olan da bu. Bu yasın üzerine nasıl bu atalet, çaresizlik, cezasızlık, vurdumduymazlık, pişkinlik, utanmazlık, arsızlık kısır döngüsünden çıkabiliriz ve UNUTMADAN, canlarımızı anarak, toplum olarak geride kalan yakınlarıyla dayanışarak, onların acısına ortak olarak, hepimiz bir daha olmaması için yaşamaya devam edebiliriz?
Bir toplum olmanın temel şartlarından biri de acıda ve sevinçte bir araya gelmektir. ‘Bu acıda da, bu sevinçte de bölündük, kutuplaştık’ diye her çevreden herkes utanmadan sıkılmadan bas bas bağırıp duruyor ama bir kişi de çıkıp bir arada olmak için yapıcı ne yapmak gerek bir şey demiyor, toplumu toparlayıcı bir eylem yapmıyor. Bu konuda toplumun önde gelenlerine çok iş düşüyor. Onlar el atarsa zaten yıllardır acısından kahrolmuş toplum, bireyler elinden geldiğince katılacaktır.
Dünyada yaşanmış çeşitli felaketler üzerine ne tür anmalar, anıtlar, simgeler var diye biraz araştırdım. Tahmin edersiniz ki bunların büyük bir kısmı savaşlardaki kayıplar üzerine yapılan anıtlar, heykeller, semboller. Ancak, en çok bilinen ve etkileyici iki önemli savaş anıtı binlerce masum insanın ve kendi askerinin ölümüne yol açan ülkelerin, toplumların af dilemek, unutmamak, anmak ve ders çıkarıp bir daha böyle bir hata yapmamak adına kendilerinin inşa ettiği anıtlar. Biri Almanya’nın başkenti Berlin’deki Yahudi Soykırımı Anıtı, diğeri de Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Vaşington’daki Vietnam Duvarı. Çanakkale Şehitliği ve Anıtı bizim tarihimiz, hatırlamamız, anmamız, onurlandırmamız, ders çıkarmamız için, aynı şekilde Anzak Koyu ve Anıtı da Yeni Zelandalılar ve Avusturalyalılar için önemli anıtlar.
Peki ya yöneticilerin ihmali, liyakatsizlik, rant, denetimsizlik, cezasızlık nedeniyle meydana gelen yüzlerce iş kazası, maden faciası, tren kazaları, kadın ve çocuk cinayeti, terör eylemi, deprem, sel ve yangında yitirdiğimiz yüz binlerce canımızı toplumca hiç unutmamak, geride kalan sevdiklerinin yanında olduğumuzu ifade etmek, onları hep birlikte anmak, onların canına bir parça değer vermeyen, özür dilemeyen, istifa etmeyen, sorumluluk almayan onları bize unutturmak isteyen pişkin yetkililere onları UNUTMADIĞIMIZI ve UNUTMAYACAĞIMIZI belirtmek için neler yapabiliriz?
Galler, İngiltere’de 1901 ve 1903 yıllarındaki iki büyük maden faciasında kaybedilenler için büyük bir park ve bahçe içinde hem anıtlar var hem de her sene yıldönümlerinde yeni nesillerin de anması için okullarda anma etkinlikleri düzenleniyor.
New York’taki 11 Eylül Anıtı, 11 Eylül 2001’deki Dünya Ticaret Merkezi terör saldırılarında hayatını kaybedenleri anmak için yapılan ve her gün, her yıl milyonlarca kişiyi ağırlayan bir anıt.
Galler, İngiltere’de 1901 ve 1903 yıllarındaki iki büyük maden faciasında kaybedilenler için büyük bir park ve bahçe içinde hem anıtlar var hem de her sene yıldönümlerinde yeni nesillerin de anması için okullarda anma etkinlikleri düzenleniyor. 2013 yılında Senghenydd, Galler’de açılan ‘Ulusal Maden Felaketleri Anma Bahçesi’nin inşası için bağışlardan da faydalanılmış.
Yine Galler’de, 21 Ekim 1966 tarihinde Aberfan kasabasında meydana gelen heyelan nedeniyle hayatını kaybeden 116’sı çocuk 144 kişiyi anmak adına her sene pek çok etkinlik yapılıyor. Kasabada onlar adına bir park, heykeller var. Felaketin ardından kullanılan bir fon yaratılmış. Bugün dahi aktif olan bir dernek var. Her sene başta İngiliz Kraliyet Ailesi fertleri olmak üzere tüm yetkililer anmalara katılıyor, acılarını paylaşıyorlar, hatalarından ders çıkarmaları gerektiğini hala dile getiriyorlar. Gazeteciler kamu yararından, hesap verilebilirlikten, sorumluluktan ve şeffaflıktan bahseden makaleler kaleme alıp programlar yapıyorlar.
Birçok can kaybına yol açan deprem felaketlerini ve yaşanan kayıpları anmak adına da dünyanın pek çok yerinde yapılmış anıtlar var. Centerbury-Yeni Zelanda, Nantou-Tayvan, Tangşan-Çin, Aşkabat-Türkmenistan, Mexico City-Meksika’dakiler bunlardan bazıları.
Acılarımızı ve sevinçlerimizi bölmeye, unutturmaya çalışanlara inat Türkiye’de alışılmadık, bugüne kadar yapılmamış yeni ve farklı şeyler yapalım. Yasımızı tutalım. Acımızı paylaşalım.
YASIMIZI TUTALIM, ACIMIZI PAYLAŞALIM
Türkiye’de de Bolu’da deprem anıtı olarak inşa edilen bir bina ve Kocaeli İzmit ve Gölcük sahillerinde 1999 Depremi Anıtları olduğunu biliyor muydunuz? Toplumca, tüm yöneticiler, halk, toplumun tüm paydaşları, gazeteciler vb. sahiplenip her gün, her yıl, her zaman anmalara dahil olmadığı, etkili, ses getiren, büyük anmalar ve etkinlikler yapılmadığı sürece oralarda yaşamayanların bilmesinin mümkün olmadığı anıtlar olarak kalıyor maalesef bunlar.
Acılarımızı ve sevinçlerimizi bölmeye, unutturmaya çalışanlara inat Türkiye’de alışılmadık, bugüne kadar yapılmamış yeni ve farklı şeyler yapalım. Yasımızı tutalım. Acımızı paylaşalım. Unutmayacağımız, bir araya gelebileceğimiz ve acımızı hafifletebileceğimiz anma mekanları, anıtları yapalım ve bir araya gelelim. Bu cesareti gösterebilen yöneticiler, siyasiler, paydaşlar, sivil toplum temsilcileri, toplumun farklı kesimleri illa ki vatandaştan karşılığını alacaktır.
Yasımızı tuta tuta, birbirimize tutuna tutuna, el ele vere vere, sevgi, minnet ama ASLA yitirmediğimiz hafızamızla iyileşeceğiz, kötülüğü yeneceğiz. Şayet, unutursak unuttuğumuz kadar biz ve geleceğimiz de yok olacak.

Yorum Yazın